Dünya hayatındaki en değerli şeylerden biri insanların gönüllerini kazanmaktır. Sıkıntıda olan birinin imdadına yetişmek, dertlere derman, çaresizlere çare olmak kadar güzel bir şey yoktur. Gönül almak inancımız ve insanlığın bir gereğidir. Dinimizde gülümsemekle dahi olsa insanlara yapacağımız hiç bir iyiliği küçümsemememiz istenmiş; selamlaşma, davete icabet etme, hastaları ziyaret etme vb. davranışlarla insanların gönüllerini yapmamız tavsiye edilmiştir.
Allah insanları değerli bir varlık olarak yaratmış ve insanların birbirleriyle iyi geçinmelerini istemiştir. Yüce Mevla "Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler..." buyurarak güzel söz söylemenin önemini belirtmiş ve insanların birbirlerine kaba ve kırıcı sözler söylemelerinden, birbirlerinin gönüllerini kırmaktan kaçınmalarını istemiştir. Gönül almak çok zor, kırmak ise kolaydır ve tamiri oldukça güçtür.
Yunus Emre;
"Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil." ve
"Bir bahçeye giremezsen,
Durup seyran eyleme,
Bir gönül yapamazsan,
Yıkıp viran eyleme." dizeleriyle gönül yıkmanın ne kadar sakıncalı bir davranış olduğunu ifade etmiştir.
Kötülük her zaman yapılabilir, söylediğiniz bir sözle kişinin kalbini kırar, yanlış bir davranışınızla karşınızdakini üzebilir ve çevrenizi bir anda boşalta bilirsiniz. Size ihtiyacı olanları görmezcilikten gelip, derdine derman olmayabilirsiniz. Muhtaçlar varken sen israf içinde olup, duyarsız davranabilirsin. Fakirin durumuna gülüp geçerek alay edebilirsin. Ancak bunlar ne şahsına nede içinde yaşadığın topluma bir şey kazandırmaz. Aksine mesafeleri açar, uzaklaşmalara, kamplaşmalara neden olduğu gibi, kin ve nefreti körükler. Huzur ve güveni sarsarak, içinde bulunulan toplumda telafisi mümkün olmayan olaylara neden olur.
Halbuki imkanı olanlar imkanları ölçüsünde ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını giderse, bilgisi olanlar bilmeyenlere yol gösterse, herkes hukuka saygılı ve geleneklerimize değer verse, görüşmelerde güler yüz ve saygı ön planda olsa, haklara saygı doğrultusunda hak edenlere hakları verilse, dostluklar ön plana çıkarılıp düşmanlıklardan kaçınılsa çok daha güzel olur. Güzelliğin dışında insanların karşılıklı güven duygusunu artırıp, toplum barışını sağlamış da olur. Bu dünyanın geçici olduğunu öbür tarafa ancak yaptıklarımızla gideceğimiz hatırlansa, bir Müslüman olarak emredilenleri yapmış olsak, hem hayırla yad edilmiş hem de huzura alın akıyla çıkmış oluruz.
Geçici heveslerimiz ve çıkarlarımız uğruna kendimiz dışındakileri üzmekten kaçınmayan, onun malında gözü olan, dedi-kodu üreten, yetim hakkı yemekte bir beis görmeyen, yalanı essah gibi söyleyen, karşımızdakini kandırmayı maharet sayan ve dahası insanlığı kötülüklerden ibaret görüp hoş görü ve sevgiden uzaklaşmış varlıklar olarak yaşamaktayız. Gülümsemeyi unutmuş, her an olay çıkarmaya bahane arar olmuşuz. Bunun içinde yapıcı olma yerine yıkıcı oluyoruz. Yıkmayı bilenler aslında yapmayı da bilirler. Bizler tüm bunların tersini yaparak yapıcı olsak daha mutlu olduğumuz gibi daha kazançlı da oluruz. Allah insanlara akıl vermiş ki doğru düşünüp doğru yapasın diye, öyleyse gelin bu aklı emredilen şekilde kullanarak kazançlı çıkalım. Kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkalarına yapmaktan kaçınarak gönül kırıcı olma yerine gönül alıcı olalım. Olalım ki hep birlikte kazanalım.