Adımıza Uygur, Türkmen Tatar dense de, bunlar bizim boyumuz olup aslımız Türk'tür. Biz Türk'üz bundan gurur duyuyor, Türk olmakla övünüyoruz. Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, dilimiz ve cinsimiz, kaygılarımız, taslarımız, sevinçlerimiz, hüznümüz ve kaderlerimiz birdir. Toyumuz, derneğimiz, düğünümüz bayramlarımız ve geleneklerimiz aynıdır. Bayraklarımızın rengi, yaşadığımız toprakların yeri farklı olsalar da, aynı ananın evlatları ve aynı babanın nesliyiz. Biz karındaşız, bizler insanınız ve aynı bulutların bıraktığı yağmurlardanız.
Hani derler ya "kardeş kardeşe atarda yar başına gelince tutar" biz işte oyuz. Siz aynı kavmin insanlarının bir birine düşman olduğunu gördünüz mü? Aynı milletin torunları yurtları illeri ayrı diye birbirini unutur mu? Akrabanın akrabayı yok saymasının asaleti var mıdır? Bu gün biz ağlarken göz yaşlarımızı durduramayanların, yarın göz yaşı dökmeyeceği garantimidir?
Fikirlerimiz ayrı, inançlarımız farklı olabilir. Bu durumun bizlerin kardeşliğine engel olmaması gerekmez mi? Siz hiç aynı ana ve babanın çocuklarının tıpa tıp bir birine benzediğini ve düşündüğünü mü zannedersiniz? Bu farklılıklarımız neden güzelliğimiz değil de, zulüm görmemiz ve göz yaşı dökmemiz neden olsun?
Bizim boyumuza Uygur demiş olabilirler. Biz ki, kırk yiğitle Çin sarayını basıp, onlara set yaptırarak içinde yaşamak zorunda bırakan yiğit Türk evlatlarıyız. Şimdi ise bu hallere düşüp, inançlarımızı bile yaşayamaz olduk. Entrikalarıyla aramıza nifak sokup, sırt sırta vermemiz yerine bir birimizi sırtımızdan hançerledik. Sonuçta ufalanıp, parçalanarak zulmü yaşar hale geldik.
Biz ufaldıkça düşmanlarımız güçlendi. Onlar güçlendikçe üzerimizdeki baskı ve zulümler arttı. O hale gelindi ki, inançlarımızı dahi yaşayamaz olduk. Hep düşünür olduk. Nerede bizim karındaşlarımız, sesimizi ne zaman duyacaklar diye bekler dururuz. Geçmek bilmeyen zalim gecelerin sabahına hasret kaldık. Anladık bizi duymuyorlar, hiç olmazsa sesimizi dünyaya duyurun dedik, o da olmadı.
Bizler Türkün Uygur boyuyuz. O zalim Çinliler ne yaparsa yapsın boyumuz boylamaya soyumuz soylamaya devam edecektir. Allah vermesin ama Türk'ün diğer boylarının eline batan dikenin açısını ciğerimizde hissetmeye devam edeceğiz. Yeter ki Türklük var olsun. Yeter ki diğer boylarımız huzurlu ve mutlu yaşasın.
Hani dedik ya, biz Türk'üz diye, cefaya da çileye de hazırız diye, nitekim yaşıyoruz da. Bizlerde Uygur kardeşlerimiz gibi Türk'ün Oğuz boyundan Türkmenleriz. Irak'ta ve Suriye'de yaşam mücadelesi veriyoruz. Veriyoruz derken, Uygur kardeşlerimizle aynı kaderi paylaşıp, benzer zulümleri yaşıyoruz. Atalarımız bir olduğu gibi kaderlerimizde birdir.
Bize zulmü reva görenlerin farkı komünist olmayıp, Müslüman olmalarının yanında karındaşlarımızın ekmeğini yiyip, silahlarını bize kullananlar olmasıdır. Halbuki dün kendileri zulüm görürken sığındıkları kapı bizim kapımızdı. Şimdi ise kendilerine ekmek uzatanın kardeşlerinin ellerini kesiyorlar.
Bizlerde onun bunun çocukları olan Kürt'ün ve IŞİD'in zulmüne dayanıp karşı durmaya çalışıyoruz. Bizi de en çok yaralayan tıpkı Uygur kardeşlerimiz gibi karındaşlarımızın duyarsızlığı ve hatta bize zulüm edenlere kol kanat germeleridir. Kardeşimin verdiği silahların mermisiyle şahadet şerbetini içmemizdir.
Yerimizden yurdumuzdan edilişimiz yetmezcesine, çöllerde açlık ve susuzluktan ölen çocuk ve yaşlıların yanında, pazarlarda satılan kadınlarımızın hali bizi kurşunsuz öldürüyor. Bizler ki, namusu için yaşayan, vatanı için dövüşen bir ırkın çocuklarıyız.
Tam işgalden kurtulduk, komünizmin esareti bitti derken tekraren Rus işgaline uğrayan Türklerin Tatar boyu olarak halimizi soran var mıdır? Başkanımız ve daha nice büyüklerimiz Kırım'a giremez, Kırım'da yaşayanlarımız yurt dışına çıkamazken, halimiz neden sorulmaz? Bizim kaderimiz midir, Rus'tan zulüm görerek sürgünlerde yaşamak?
Hani hep övünüyorduk, Türk güçlüdür, bileğini kimse bükemez diye. Kendi kendimizi mi kandırıyormuşuz. Yoksa ilerisi için gerçekten bizden çekindikleri için mi, bu zulümler reva görülürde tüm dünya seyredip dur diyemezler? Ne olursa olsun varız ve var olmaya devam edeceğiz. Ancak tüm insanlığa söyleyecek sözümüz vardır.
Dünyaya çağrıda bulunuyoruz. Nerdesiniz insan hakları savunucuları, neredesiniz dünyanın entelleri ve basını bu zulümleri neden görmez çelikten gelirsiniz? Geçmişte sizleri koruyup kollayan bizler değil miydik? Şimdi siz çığlıklarımıza neden kulaklarınızı tıkarsınız? Yoksa sizlere yaşam hakkı Varda bizlerin yok mu?
Ya sizler Türk dünyası, sizler neden susarsınız? Bilmez misiniz ki sizler sustukça sıranın yarınlarda sizlerde olacağını. Yoksa bize yardım etmeniz veya sesimizi dünyaya duyurmanız huzurunuzu mu bozar? Bizler aynı ananın evlatları aynı babanın zürriyetinden değil miyiz? Hiç kardeş kardeşe kıyar mı? sizler neden bize kıyıyorsunuz? Kürt'e, Arap'a Ezidi'ye gösterdiğiniz ilgi ve sevgiyi bize neden göstermezsiniz? Bir Ermeni ölünce Ermeni olanlar, Kürt ölünce sokakları kana bulayanlar, yaptınız insanlık peki biz neyiz?
Ya siz. Birlikte zulme uğrayıp ta bir şekilde kurtulanlar. Sizlerde mi bizi unuttunuz? Biz beklerdik ki tüm dünyaya dağılarak sesimiz gözümüz olasınız. Hiç kimse unutmasın ki, bizimde toprağımız, bizimde bayrağımız ve devletimiz vardı. Ama şimdiki gibi aramıza sokulan fitne ve fesatlar sonrası bu hale geldik. Birlikte olduğumuz yabancılara gösterdiğimiz hoş görüyü kendimize gösteremedik.
Biz zulüm altındaki Türkler diyoruz ki, siz kardeşlerimiz mutlu yaşayacaksanız bizler bu zulme ve çileye razıyız. Ancak unutulan ise birlikten varlık ve dirlik olacağıdır. Yoksa hepimizin sonu bu günkü bizim halimiz gibi olur. Unutmayın ki yalnız bu gün değil yarında bir birimize muhtacız. İster Türk ol, istersen başka bir millet insanca yaşam herkese lazımdır.