Mevlana'dan rivayet edildiğine göre, dünyalıktan nasibi cömertçe verilmiş, ancak gönül fakiri cimri bir adam varmış. Bir gün bu adam camiye gider, tam namaza başlarken, "Acaba evden çıkarken kandili söndürdüm mü?" diye düşünür. Namazı terk edip hemen evine koşarak kapıyı çalar. İçeriden kim o diye ses veren hizmetçiye: "Sakın kapıyı açma... Odada kandil yanıyorsa hemen söndür kandilin yağı tükenmesin", diye emreder.
Hizmetçi: "Peki, kandili söndüreyim, ama kapıyı neden açmayayım?" diye sorar. Cimri adam: "Kapının tokmağı aşınmasın!" der. Hizmetçi cimri adama hatırlatmak istercesine sorar "Güzel... Kapıyı da açmayım. Ama sen camiden eve kadar yürümekle pabuçlarının eskiyeceğini düşünmedin mi?" Cimri adam: "Düşünmez olur muyum hiç...Buraya kadar çıplak ayakla yürüdüm."
Cimrilik, insanın dengeyi bozup aşırıya kaçmasıdır. Aşırılıktan uzak vasat insan olmanın gereği orta yolu tutmaktır. Mü'min bir insan Kur'an'ın ifadesiyle ne elini boynuna bağlayıp cimrilik eder, ne de saçıp savurarak müsriflik yapar. Cimrilik, harcanması gereken malı sarf etmekten kaçınmak, para ve malı çok sevdiği için başkasına bir şey vermekten çekinmektir.
İnsanoğlu yaratılış olarak cimri yaratılmıştır. Başı derde düştüğünde sızlanır durur. Ama servete kavuştuğunda pintileşir. Yüce Allah (Nisa, 4/128) bu ayette cimrilik duygusunun yaratılıştan gelen bir duygu olduğunu belirtmekte ve insanın mayasındaki bu duygunun kendi tarafından yerleştirdiğini söylemektedir. Şayet bu duygu insanın fiillerine hakim olursa o durumda insanı iyilikten alıkoymaya sebep olur. Cimrilik, imtihan ve değişik hikmetler için konulmuş, onunla mücadele ile insan terakki eder.
Cimriliğin asıl sebebi, aşırı mal sevgisi ve biriktirme hırsıdır. Çünkü insanoğlunun fıtratında mal sevgisi ve biriktirme hırsı vardır. Onun için sürekli bu dünya için çalışır, mal mülk biriktirir. Cimriliğin bir diğer sebebi de Tul-i emel ve çocukların geleceği düşüncesidir. İnsanoğlunun fıtratında ebediyen yaşama duygusu vardır. Unutulan ise insanoğlu fanidir. Bu dünyada ebediyen yaşaması mümkün olmadığına göre bu duygusunu çocuk sahibi olmak suretiyle kendinden sonra gelecek nesli vasıtasıyla sağlamaya çalışır. Çocuk sahibi olan ana babalar, çocuklarının geçimini ve istikbalini sağlamak düşüncesiyle mal biriktirip mallarını harcamaktan çekinirler.
Doğru olmayan bir hareket olan cimrilikten, kurtulmanın yolları da var. Bunların başlıcalar ilim yolu ve amel yoludur. İlim yoluyla kurtulmada bu hastalığın ahlaki, dini ve sosyal bakımdan zararlarını öğrenmek suretiyle kurtulur. Amel yoluyla ise Peygamber Efendimizin "Müminlerin dertleriyle dertlenmeyen bizden değil" hadisinde buyurduğu gibi, içinde yaşadığımız toplumda, insanların sosyal durumlarıyla ilgilenmekle kurtulunur.
Ancak tüm bunlar cimri olmayım adına boş vermişliği, hal vurup harman savurmayı ve müsrifliği de getirmemelidir. Yapacağımız harcamalarda israfa da kaçmamız anlamını da ifade etmez. Çünkü yüce dinimiz de israfta haram kılınmıştır. Müsriflik anlayışının da kişiye ve çevresine verdiği zararlar bilinmektedir. Bir taraftan imkanlarımızı Allah'ın koyduğu kural çerçevesinde kazanıp harcarken, diğer taraftan Gelecek için ayıracağımız birikintilerimizle "Ak akçe kara gün dostu" olduğunu da hatırımızda tutacağız. Ailemizin rızkını da yok yere heba etmeyeceğiz.
Cimriliği sadece kazandığımız mal olarak da görmemeliyiz. Allah'ın bize bahşettiği bedenimizi de, tıpkı bir kazanç gibi görerek, Allah kulunu aç koymaz diye tembelce yatırmayıp, yıpratıcı çalıştırmadan da kaçınmamız gerekmektedir. Hani halk arasında bir söz vardır "Her şeyin aşırısı zarardır" diye. Tıpkı misaldeki gibi malımızda olduğu gibi, bedenimiz konusunda da aşırıya kaçamadan emredilen mavalda yaşamalıyız.