Lokman'ın efendisini ziyarete gelen dostları, hediye olarak bir kavun getirirler. O da kavunu kesince Lokman'ı çağırtır ve gelen kavundan bir dilim keserek ikram eder. Lokman o dilimi adeta bal gibi, şeker gibi yer. sonra bir dilim daha, bir dilim daha... Lokman'ın büyük bir iştahla kavun yemesinden etkilenen efendisi kalan son dilimi, "Bu tatlı kavundan bende yiyeyim" diyerek son dilimi de kendisi yer. Ancak kavunu yer yemez ağzını bir ateştir sarar. Acıdan dili damağı uyuşur.
Lokman'a sitem dolu şu sözleri söyler: "Ey benim canım hizmetkarım! Böyle bir zehri, nasıl oldu da tatlı tatlı yedin?" Lokman, efendisinin sitemine karşılık şöyle bir cevap verir; " Ben sizin elinizden o kadar tatlı yemekler yedim ki, maddeten ve manen o kadar nasiplendim ki, ama hiç bir zaman mukabelede bulunmadım. Hem sizin elinizden gelen her acı bana tatlı gelir." Dost hatırına neler yapılır, nelerden vazgeçilir... Ne acılar yağ ile bal olur da hiç gocunmaz insan. Çünkü dost elinden gelen ne varsa baş göz üzerine gelir.
Dosttan gelen başla göz üzerine olacağına göre, herkese dost denemeyeceği ve her dost görünenin de dost olmadığının bilinmesi gerekmektedir. Görünen o ki, tatlı sözler ve göstermelik davranışlar sergileyenlere aldanarak dost denilmemelidir. Böyleleri için hiç bir fedakarlığa gerek olmadığı gibi, fazlaca da yakın durulmamalıdır. Gerçek dost olmayan böyleleri kişiye fayda yerine zarar getirip, felaketlere sürükler. Durduk yere dost diyerek, değmeyecek insanlar için kendini zora sokacak davranışlara girmekten de kaçınılmalıdır. Çünkü bu türler olayları bir dost olarak değerlendirme yerine çıkar olarak görürler.
Dost görünümlü ne olduğu belirsizler, her olaya çıkarı açısından bakarak karşısındakini aldattığını düşünerek, aptal yerine koyacakları için bunlardan uzak durmak en iyisidir. Buda göstermektedir ki, karşındaki kişiyi iyi tanımadan, onunla bir kısım olayları birlikte yaşamadan dost kabul etmemek lazımdır. Nasıl ki, bir konu ile ilgili karar verirken bazı deneyler ve incelemeler sonucu karara varılıyorsa, dost diyebileceğin kişiyi de bazı yönleriyle bir deneye ve irdelemeye tabi tutmak zorundasın. Bunları yapmadığında karşına bir kara dulun çıkmayacağını bilemezsin.
Dost diye karar verip güvenerek inanacağın kişi karındaşında da daha ileride birisi olup, iyi veya kötü her anında yanında olan biri olmalıdır. Yoksa çıkarı olunca yanında, çıkarı bitince karşında olan değil. Öyle ki, insanlar böyleleriyle yaşamı boyunca çokça ve sıkça karşılaşmaktadırlar. Bunun nedeni ise aceleci davranışımız, yüzümüze gülene olan güvenimiz ve bir kaç tane tatlı söze olan aldanışımızdır. Ancak böylelerinin açtığı maddi ve manevi yaraları ömür boyu kapanmayarak hep kanar halde taşımamızdır. Hele de bir insan pofpoflanmayı seviyorsa ne kadar yağcı ve yalaka varsa onları kendisine dost sanır.
Gerçek dost gücün varken de yokken de hep yanında olup, doğruları söyleyerek seni yanlışa düşmekten koruyandır. Yanlışa düştüğünde ise seni terk eden değil yanında durarak sana destek olandır. Varlığında olduğu gibi yokluğunda da senin yanından ayrılmayıp destek olmaya çalışandır. Yaşanmışlarını anlatarak gıybetini yapmayıp, buna tevessül edenlere de hoş görü göstermeyendir. Düştüğünde elinden tutup kaldıran, yalnızlığında hatırını sorup seni hatırlayandır. Acılarını kendi acısı kabul ederek üzülüp, sevinçlerinde mutluluk duyandır. Yaşlılığında arkadaş olup, ahır ömrünün güzel tamamlanmasına katkı sağlayandır.
İşte böylesine bir kişiye dost denir ve gerekirse uğruna ölünür. Bilirsin ki, dost hiç bir zaman kötülüğünü düşünmez. Senin Arzularının hilafına hareket etmeyeceği için öylelerinin ekmeği de yenir suyu da içilir. Çünkü böyle bir dost kendisi için uygun bulmadığı ve istemediği şeyleri senin içinde uygun bulmayarak istemez. Böyle bir dosta kardeş, yoldaş, Candaş, arkadaş ve beni benden daha çok seven ve düşünen denmez de ne denir? Bu el sıkı sıkı tutulmazda hangi el tutulur? Bu elden gerekirse zehir dahi içilmezde hangi elden içilir?