Devlet arşivlerinde 1393 tarihli en eski belgelere göre, Polonya- Litvanya toplumu ile Tatar Türk toplumu arasında ki ilişkiler Osmanlı devleti ile ilgili ilişkilerden de eskilere uzanmaktadır. Rus prenslikleri fethedildikten sonra Tatarlar doğrudan Litvanya devletiyle karşı karşıya kalmıştır. Prens Gedvmim Haçlı devletleri ve Rusya'yla yaptığı savaşlarda bir çok kez Tatarlarla ittifak yapmıştır. Yapılan bu ittifak sonucu Tatarlar çeşitli şehirlere yerleşmişlerdir.
Fransizkan tarikatının 1324 yılına ait kayıtlarında bu ülkede ibadetlerinde Asya dilini kullanan halkın kayıtlı olduğu da bilinmektedir. Ünlü İngiliz elçisi Gilber de Larmov da 1414'de Litvanya büyük Prensi Witold'ün sarayının bulunduğu Troki çevresinde, Hıristiyanlığın dışında bir dine ve farklı bir dile sahip olan Tatar milletinin yerleşmiş olduğunu söylemektedir. En büyük göç dalgasının 14. ve 15. yüz yıllarda, Litvanya büyük Prensi Witold zamanında olduğunu, bu nedenle de kaynaklar Litvanya büyük Prensini bu topraklardaki Tatar yerleşiminin mimarı olarak gösterir.
Tatarların, Litvanya- Rusya topraklarına gelme nedenlerinin başında coğrafi ve politik nedenlerin yanında, Altın Ordu Devletindeki iç karışıklar ve Tatarların steplerdeki yaşam şartlarıdır. Prens Witold'a göre Tatarların savaşlardan yorulmaları, bu nedenle sakin bir yaşam sürmek için buraya yerleştikleri ifade edilmektedir. Aslında olayın öne çıkan planı ise Litvanya Prensi Witold'iin ülkesini ve sınırlarını güçlendirme isteğidir. Buraya göç eden Tatarları doğu sınır bölgelerinde kolonileştirerek Rusya Prensliğine karşı bir set oluşturulmuştur. Tatarların savaş sanatını çok iyi bilmeleri sonucu askeri hizmetlerinden faydalanılarak doğu sınırlarının korunması yanında saray çevresinin de güvenliği sağlanmıştır.
Litvanya topraklarına gelerek yerleşen Tatar halkları arasında, gönüllü olarak yerleşenlerin yanında, Altın Ordu'da yaşanan taht kavgalarından kaçanlar ve esirlerde bulunmaktaydı. Litvanya prensleri politikaları gereği bu gelenlerin, dini özgürlüklerini garanti altına alma, vatandaşlık haklarını verme, Hıristiyan kadınlarla evlenme ve bu evlilikten doğan çocukların babalarının dinide kalması imkanları tanımışlardır. Bunların karşılığında Litvanya prensesi Tatarları iç karışıklıklarda kendi için süvari birliği olarak kullanırken, Moskova ve Zakon Haçlılarıyla yaptığı savaşlarda da büyük oranda faydalanmıştır.
1386'da iki devlet olma adına adım atan Polonya- Litvanya Cumhuriyeti için var veya yok olma savaşında Tatarlar büyük başarı göstermişlerdir. 1410 yılında ki bu savaşta Litvanya'ya yerleşmiş Tatarların yanında, Altın Ordu Devletini elde etmek için Litvanya'dan destek isteyen, Toktamış Han'ın büyük oğlu Celaleddi'nin komutasındaki Tatarlarda destek vermiştir. Hatta bu savaşta Tatar savaş teknikleri kullanılmıştır.
Gruravald savaşına katılan Tatarların sayıları Polonyalı yazar Dhıgosz'a göre üç bin iken, Zakon Haçlılarına göre otuz bin kadardır kendisi bir Tatar olan Risale-i Tatar-ı Lalı yazarına göre ise bir kaç bin kadardır. Bu savaşın ve göç olaylarının yankısı Tatar halklarının arasında yüz yıllarca sürmüştür. Verilen ayrıcalıklar sayesinde Müslüman kalabilen Tatarlar, minnettarlıklarını 16. yüzyılda Polonya kralı Zygmunfa gönderdikleri notada " Hatırası şanlı Witold artık yaşamıyor. o bize Hazret-i Muhammed'i unutmamızı emretmedi. Bizde bu nedenle gözlerimizi mukaddes yerlere Mekke ve Medine'ye çevirdiğimizde onun adını da kendi halifelerimizin adlarıyla birlikte zikrediyoruz" diyerek belirtirler.