27 Mayıs 1980 yılında, eski Gümrük ve Tekel Bakanı iken şehit olan Gün Sazak'ın şahadet gününde, her yıl Ülkücü Şehitler çeşitli etkinliklerle anılıyor. Uzun yıllar Gün Sazak'ın kabri başında yapılan anmalar, sonraları Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde inşa edilen Ülkücü Şehitler Anıtı'nda düzenlenen etkinliklerle sürdürülmektedir.
Şahadet günü Ülkücü Şehitleri Anma Günü olarak kabul edilen Gün Sazak ismi Ülkücülerin gönül ve zihinlerinde önemli bir yere sahip. Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanı olarak terör örgütlerince şehit edilmesi, aslında millet hafızasına kazınması gereken önemli olaylardan olmasına karşılık Gün Sazak isminin yalnızca Ülkücü camia tarafından bilinmesi ülkemiz insanı ve basın yayın kuruluşlarının durumunu ortaya koyması açısında önemlidir.
Basınımızın köşe başlarını tutan ve tarihi-ideolojik değerlendirmelerini "sloganlar" etrafında sürdüren "sol" kalemler Abdi İpekçi, Uğur Mumcu vb isimleri anarken, "İslamcı " kalemler olayları görmez çelikten gelerek şehit edilen ülkücü aydınları ve devlet adamlarını hatırlamaktan hep kaçınmışlardır. Bunlar her ne kadar mevzu ülkücüler olunca sussalar da, andıkları isimlerin yazılarında "ülkücülerin haklılığı" ve doğrular konuşulmaya devam ediyor.
1980 öncesi komünist yayılmacılığa karşı maddi ve manevi bir duruş sergileyen, fikri alanda millete çözüm önerileri sunan, Ülkücü hareket binlerce gencinin yanında önemli fikir ve devlet adamlarını da yitirmiştir. Dünya ve coğrafyamızda gerçekleşen dönüşümler, Ülkücü Hareket'in 1980 öncesi öngörülerinin gerçekleştiğini ortaya bir kez daha koymuştur.
Öte yandan, duruşlarını "Ne Rusya, Ne ABD, Ne Çin; Her şey Türklük için" sözlerinde özetleyen Ülkücülerin ise o dönemde tek bağımsızlık yanlısı "yerli akım "olmasıdır. Tarih günden güne Ülkücülerin haklılığını teslim etmeye devam edecek, hak teslim edildikçe dava hedefine biraz daha yaklaşacaktır. Şehitlerin ölmediğini, ölmeyeceğini ve hepimizin yeri dolmayacak kılavuzu olduğunu bu dava şuuru kanıtlayacaktır.
Asırların surlarını inancının aleviyle eriten, kilitlerini azmiyle açan ve engellerini imanıyla yıkan Türk milleti, bu haliyle esareti, bağımlılığı ve zorbalığı her devirde reddetmiştir. Ülkücü hareket işte böylesi yüksek bir iradenin ve kararlılığın temsilcisi ve emsalsiz tarafı olarak tarihe geçmiştir. Ülkücüler, toprağı vatan yapan şehit kanı, aynısıyla bir fikri kutsal dava olarak kabul ederek candan ve serden geçmeyi göze alan insanlık mucizeleridir.
Ülkücüler; Yatağından taşan coşkun ırmaklar gibi pisliklere, tortulara ve ideolojik kalıntılara her şeyleriyle mukabele etmişlerdir. Türk tarihinin mirasına, milletimizin devamlılığına haramın, ihanetin ve kötülüğün bulaşmaması için ibretlik bir duruş sergilemişlerdir. Kurşuna, bombaya, tuzağa ve her türlü saldırıya teslim olmamışlardır. Yeri gelmiş Yunus gibi gönüllere girmişler, yeri gelmiş mukaddesatları uğruna Yavuz olmaktan kaçınmamışlardır. Şöhret, servet ve kudret peşinde koşmamışlardır. Menfaat arayışında, çıkar beklentisinde bulunmamışladır. Türklüğün umudu, Türk milletinin aydınlık geleceği olmuşlardır. Boş yere şehit olmayıp, aldıkları emaneti yere düşürmemiş ve leke sürdürmemişlerdir.
Milletimizin sahip olduğu, bütün milli ve manevi değerlerinin tahrip edildiği, yozlaşma ve çürümenin alabildiğine tırmandığı günümüzde Bu vatan için vatan toprağına düşmüş Ülkücü şehitlerimizin yüksek ahlak ve erdemine her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Onlar bizim yeminimiz, rehberimiz, dava arkadaşımız ve mana aleminde de olsa çetin yolları aşan fazilet timsallerimizdir.
Birileri bu aziz şehitlerimizi unutsa da biz unutmayacağız. Şehitlerimiz üzerinden rant elde eden çetelere karşıda mücadelemiz devam edecektir. Onlar birileri için değil, bu millet, bu vatan ve inandıkları davaları uğruna şahit düşmüşlerdir. Kendilerini minnet ve şükranla anarken davalarının takipçisi olmaya devam edeceğiz. Ruhları Şad, mekanları cennet olsun.