Sülale büyüklerimiz; dedem (babamın babası) Hacı Ali’nin, Yemen’de şehit olduğunu söylerlerdi: Biz de hep öyle bilirdik. Dedemden hatıra olarak, sadece künyesi ile yaklaşık 70 cm. uzunluğunda siyah kını bulunan bir kama kalmıştı. Babam, “Baba hatırası” diye kamayı saklar; çoğu zaman yastığının altına kor, uyurdu. Çok konuşan biri değildi, sadece dedemle ilgili: “Beş yaşlarında idim, sokakta oynarken babam eve geldi. (Oğlum, ben savaşa gidiyorum ya gelirim ya gelmem, gel seni bir öpeyim) dedi. Çok küçüktüm, savaşın ne olduğunu bilmediğimden oynamaya devam ettim, öptürmedim” der, duygulanırdı. Dedem; 5, 4, 3 ve 1 yaşlarında dört erkek çocuğunu bırakıp vatan müdafaasına gitmiş: Babam hariç diğerleri yoksulluk, sefalet ve hastalık sebebiyle küçük yaşta ölmüşler.
Bilindiği üzere; Osmanlı, 2 Ağustos 1914’de “Genel Seferberlik” ilan eder ve tüm eli silah tutanları askere çağırır. 11 Kasım 1914’de İngiltere, Fransa ve Rusya’ya harp ilan ederek “Birinci Dünya Savaşı”na girer. 14 Kasım 1914’de de “Cihad-ı Ekber” ilân edilir. 1303 (Miladi 1887) doğumlu dedem Hacı Ali ile kardeşi Mehmet (1894 doğumlu) farklı cephelere savaşa gider. Savaş bitince Mehmet döner, ancak dedem dönmez. Şehit olduğu söylenilir.
Aradan yıllar geçer. Bir gün akrabalardan bankacı İsmail bey: “Kocası şehit olanlara maaş bağlanıyor” deyince; arzuhalciye dilekçe yazdırılır, babaannem (nenem) Fatma’nın mührü basılarak Elbistan Kaymakamlığı’na verilir. Babaanneme maaş bağlanır ve birikmiş şehit yardımı da toptan ödenir. Ancak, babaannem bir süre sonra vefat eder, “şehit maaşı almak” fazla nasip olmaz. Buraya kadar duyduklarımı sizlere aktarmaya çalıştım.
Bir gün; Elbistan’ın Sesi Gazetesinde köşe yazarlığı da yapan emekli öğretmen Sayın Arif Bilgin’in, seri kitaplarından “Terk Eden Elbistan 3” adlı kitabını okurken; Elbistanlı şehitlerle ilgili bölümü gördüm ve okumaya başladım. Dedemin şehit olduğunu bildiğimiz için, şehitlerin arasında dedemin adını aradım, bulamadım. Daha önceleri de Milli Savunma Bakanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı sitelerinde araştırma yapmış, sağlıklı bir bilgiye ulaşamamıştım. Bunun üzerine kendisini aradım ve sordum. Şehitler listesini, askerlik şubesinde yaptığı çalışma sonucu hazırladığını söyledi.
Dedemin nerede şehit olduğuna dair resmi bir bilgiye ulaşmak için, araştırmaya karar verdim. Geçen Mayıs ayında Elbistan’a gittiğimde hem Askerlik Şubesinden hem de İlçe Nüfus Müdürlüğünden sordum: “O yıllara ait tüm belgelerin Ankara’ya yollandığını” söylediler. Ankara’ya dönünce; önce Milli Savunma Bakanlığı’na dilekçe verdim. Bakanlıktan, dedemin “künye kayıt belgesi” ile iki adet bordro örneği gönderildi. Dedemin şehit olduğu kesindi ama nerede şehit düştüğü yazılmamıştı. Milli Savunma Bakanlığı’nca gönderilen;
1- “Künye Kayıt Belgesi”nin başlığında şu belirtilmekteydi: “Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Hizmetleri Şubesi Müdürlüğünde Bulunan Elbistan Askerlik Şubesi Başkanlığının 6675 Numaralı İhtiyat Defterinden Kaydı Çıkarılmıştır.” Belgenin içeriğinde ise; Sayfa No: 2, Sıra No: 7, As.No: ---, Vilayeti: Maraş, Kazası ve Nahiyesi: Elbistan, Mahallesi: Hacıhamza Mah., Adı: Hacı Ali, Baba Adı: Mehmet, Lakabı: Yeniçerioğullarından, Hane No: 63, Doğum Tarihi: 1303, diğer bilgiler boş, Yoklamaları başlığı altında Fevt: 06.09.1926, Vefat: 27.02.1932 (Mühür), NOT: Şahsın “duhül” ve “terhis” tarihi yazılı değildir.”
2- İki bordro cetvelinden birincisinin başlığında; “Umumi bütçeden 1683 No.lı kanuna göre bağlanan aylıklar ve bir defaya mahsus olarak verilecek paraya mahsusu bordrodur” yazılmaktadır. Bordro içeriğinde ise, “Aylık sahibinin adı ve sanı: 167.A., 2.Tb., Eri Elbistan Güneşli Mahallesinden Mehmed oğlu Hacı Ali x … Elbistan emvalinden Mart/332; Aylık miktarı 275; Bir defaya mahsus olarak verilecek mebaliğ, Karısı Fatma Yenerçağ 1/6/937 den 1/6/947 tarihine kadar tamamı 330 lira; 20 Şub.1941 memur tasdik ve mühür, yanında 330 lira Divanı muhasebatça tetkik ve tescil olunmuştur. Murakıp 21/2/1941”
İkinci cetvelin başlığında da; “Dairesi: M.M.V. Emekli Şubesi, Umumi bütçeden 6740 ve 6795 sayılı kanunlara göre bağlanan aylıklara mahsus bordrodur” yazılmaktadır. Bordro içeriğinde ise, “Aylık sahibinin adı ve sanı: 167.A., 2.Tb., eri Elbistan Güneşli Mahallesinden Mehmet oğlu Hacı Ali, Şehadeti: Mart 332, Tescil No: 63852; Aylık miktarı 67 lira 50 Kr. (1 Temmuz 1956’dan, 20,00 Lira 6795 sayılı kanunla zam, toplam 87 Lira 50 Kr. 1 Ağustos 1956 dan, (Elbistan emvalinden); 6740 sayılı kanunla bağlanan bu maaşa 1-8-1956 dan 6795 sayılı kanuna göre yukarıda gösterilen zam verilmiş olup 6241 sayılı kanun gereğince de zamma tabidir. Eşi Fatma Yenerçağ. Kayda ve evrakı müsbitesine muvafıktır. 16/9/1957 mühür, yanında ... Divanı Muhasebatça tetkik ve tescil olunmuştur. 3/10/1957, Murakıp, imza, mühür”
Belgelerde bahsi geçen kanunlar; 3/6/1930 tarihli 1683 sayılı Askerî ve Mülkî Tekaüt Kanunu, 22/6/1956 tarihli 6740 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa muvakkat bir madde eklenmesi hakkında Kanun ve 11/7/1956 tarihli 6795 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 64 üncü maddesinin tadiline dair Kanun’lardır.
Bordrolardan dedemin “167.A., 2.Tb. eri” ve şehadetinin de “Mart 332” olduğundan hareketle hangi cephede şehit olduğunu anlayabilmek için, tekrar Milli Savunma Bakanlığı’na dilekçe yazdım: “Dedemin Yemen’de mi, yoksa başka bir cephede mi şehit düştüğünün, cephe adı belirtilerek bildirilmesini” istedim. Verilen cevapta: “Mehmet oğlu Hacı Ali’nin 18.03.1916 tarihli ölümünün Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğündeki (Demetevler/ANKARA) ölüm vukuatı defterlerinden; birliğinin 1332 tarihinde nerede konuşlandığının Genel Kurmay Askeri Tarih Stratejik Etüt Daire Başkanlığından araştırılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir” şeklinde cevap aldım.
Bunun üzerine Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Dairesi Başkanlığı’na gittim. Burada şifahen yaptığım görüşmede; “Dedemin Irak Cephesi’nde olduğu ve Mart 332’de şehit düştüğü, şehit olduktan sonra dedemin alayının (167.Alay Ağustos 1916’ya kadar Kut’ül-amare’deymiş) esir düştüğü ve teslim olmadan önce tüm belgeleri imha ettikleri, bu sebeple o döneme ait kayıt olmadığı…” bilgisini öğrendim.
Tam emin olmak için araştırmaya devam ettim. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde askerî doktora öğrencisi olan Yavuz Ölçen (Tuğgeneral iken emekli olmuş)’in; 1992 yılında yazdığı 234 sayfalık “Birinci Dünya Harbi Irak Cephesi Kutülammare Muharebeleri (29 Nisan 1916 - 16 Şubat 1917)” adlı “Doktora Tezi”ni buldum. (YÖK Dokümantasyon Merkezi, 20836) 167.Alayın, Irak Cephesinde Bağdat’ta ihtiyat kuvveti olarak konuşlandırıldığını öğrendim. (ATASE Başk.lığı A.5/4579, Kls.4490, Dos.H.48, F.1-2; A.4/10481, Kls.3617, Dos.H.73, F.20-4)
Bu araştırmaları yaparken; “belki teyit edici bir bilgi alırım” diye Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne de dilekçe verdim. Ancak, “Dedeniz Hacı Ali’ye ait 1929/166 ölüm vukuatında ölüm yeri “Elbistan” ölüm tarihi “05.03.1332” ölüm sebebi “eceliyle” şerhleri mevcuttur.” diye cevap aldım ve bu yazı beni üzdü. Savaşa gittikten sonra Elbistan’a hiç gelmeyen dedemin, şehit olduğu tarihten 13 yıl sonra ölüm kaydı böyle düşülmüş. Dedem Irak Cephesinde çarpışmada ölmüş olabilir, kayıp olabilir, esir düşmüş olabilir, yaralanmaktan veya hastalıktan ölmüş olabilir ama, Elbistan’a dönmediği kesindir. Neden böyle bir kayıt düşülmüş, anlamakta zorlandım.
Dedemin şehit olduğu 18 Mart 1916 tarihi itibariyle Irak Cephesi’nde; 5 Aralık 1915’de başlayan ve 29 Nisan 1916’da sonuçlanan “Kut’ül-Amare Zaferi” elde edilmiştir. Ancak, bu zafer çok sürmemiştir. 26 Şubat’ta kaybedilen Selmanpak (Bağdat boşaltılmış ve 11 Mart 1916’da İngilizler’in eline geçmiş), 8-10 Mart 1916’da Sabis (Delice) (İngiliz taarruzları ihtiyatların muharebeye sokulması ile durdurulmuş), 11 Mart 1916’da Zemzir (İngiliz birlikleri geri püskürtülmüş), Felahiye, Beyti İsa, Garraf ve Beşare Savunması gibi bir çok yerel savaşlar olmuştur.
Sonuç olarak; dedem Hacı Ali, 29 yaşında Irak Cephesi’nde şehit olmuştur. Ben, dedeme olan vefa borcumdan dolayı araştırma yaptım ve bu sonuca ulaştım. Ya! Nerede, nasıl, ne şekilde şehit olduğu bilinmeyenler, gidip de dönmeyenler, “naçiz vücutları toprak olanlar”, “Şehitler Albümü”nde yer almayanlar!..
18 Mart Pazartesi, dedemin şehit oluşunun 103.yıldönümü: Aynı gün Çanakkale Zaferi’nin de 104.yıldönümüdür. Bu vesileyle başta dedem olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Onlar, can verdiler; biz, vatan ve devlet kazandık. Atatürk’ün öz deyişi ile bitirelim: “…Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Amin.