Geçen haftaki “Ballı Kuruluşlar” başlıklı yazımın sonunda da belirttiğim gibi, sivil toplum kuruluşları olarak tarif edilen dernek, vakıf, sendika, birlik ve odalar içerisinde en mağdur durumda olanlar derneklerdir. Çünkü diğer kuruluşların kendi özel kanunlarından veya genel kanunlardan yararlandıkları bir çok hususlar vardır: En azından derneklerde yaşanan mali sorunlar bu kuruluşlarda fazla yaşanmamaktadır.
Derneklerin; mevzuattan, kurumsallaşamamaktan ve/veya yönetimden kaynaklanan bir çok sorunları bulunmaktadır. 5253 sayılı Dernekler Kanunu ve Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde, bugüne kadar tespit ettiğim sorunlar ile çözüm önerilerini yazmaya çalışacağım.
A- Mevzuattan kaynaklanan sorunlar:
1- Ülkemizde; Dernekler Kanunu çerçevesinde eğitim, bilim, kültür, spor gibi alanlarda faaliyet gösteren dernekler bulunmaktadır. Yine, cami yaptırmak ve/veya Kur’an kursu açmak için kurulan dernekler, belirli meslek gruplarına yönelik dernekler veya çeşitli il, ilçe, bucak ve köy adı ile kurulan dernekler vardır. Bu derneklerin her birinin kuruluş amaçları farklıdır. Dernekler arasında da bir standartlaşma veya sınıflama olmalıdır. Karmaşayı ve kargaşayı ortadan kaldırmak için, en azından amaçları ve yaptıkları faaliyetler açısından gruplandırılmaları gerekmektedir.
2- Kanunun 3 üncü maddesi 2 nci fıkrası (paragraf) ile Türk Silahlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlilerinin, özel kanunlarına dayanarak dernek kurmaları veya derneklere üye olmaları yasak kapsamındadır.
3- Kanunun 10 uncu maddesi 2 nci fıkrasına göre, Devlet ile derneklerin işbirliği yapabilecekleri açıklanmaktadır. Ancak, bu maddenin uygulanabilirliği sıkıntılıdır. Amacına ve görev alanına giren konularda ortak projeler yürütülebileceği belirtilse dahi, ölçütler somut olarak ortaya konmadığı için inisiyatif devlet yöneticilerinde (bürokraside) olmaktadır. Bu durum keyfi uygulamaları beraberinde getirebilir ve dernek ayırımcılığına sebep olabilir.
4- Kanunun 19 uncu maddesi ile bazı yükümlülükler getirilmiştir. Bu yükümlülüklerin sayısı Dernekler Yönetmeliği ile daha da artırılmış ve ağırlaştırılmıştır. Bu yükümlülükler, zamanında yerine getirilmediğinde; özellikle beyannamelerin zamanında verilmemesi ya da verilememesi veya unutulması halinde ağır ve yüklü para cezaları öngörmektedir.
5- Kamu yararına çalışan dernekler; kanunun 27 nci maddesine göre, “ilgili bakanlıkların ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir.” denilmektedir. Maddenin devamında, “Bir derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılabilmesi için, en az bir yıldan beri faaliyette bulunması ve derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek üzere giriştiği faaliyetlerin topluma yararlı sonuçlar verecek nitelikte ve ölçüde olması şarttır.” cümlesi bulunmaktadır. İkinci fıkrasında ise; “Kamu yararına çalışan dernek statüsünün kazanılması, kaybedilmesi ve gerekli belgeler ile diğer esas ve usuller yönetmelikte düzenlenir.” hükmü ile tüm işlemler Devlet yöneticilerinin (bürokrasinin) inisiyatifine bırakılmıştır. Bu hususta ayrı bir yönetmelik çıkarılmamış, Dernekler Yönetmeliği’nin 48-52 nci maddelerinde açıklanmıştır.
Ancak, 49 uncu maddede sayılan ölçütler, yeterli değildir; yanlış ve suistimale açıktır. Somut ölçütlerden ziyade idareye bırakılan soyut ve sübjektif değerlendirmelerdir. Daha çok da paraya taalluk eden ifadelere yer verilmiştir.
Kamu yararına çalışan derneklere, yasaların tanıdığı hak ve ayrıcalıklar o kadar çok ki, her dernek bundan yararlanmak ister. “Kamu yararı” tanımı çok geniş bir konu olduğundan, mevzuatta “ortak bir kamu yararı tanımı” olmaması bir sorundur. Kamu yararı başta vergi avantajları olmak üzere, dernekler arasında ayrıcalık yaratan bir statüdür. 28/03/2019 tarihi itibariyle kamu yararına çalışan dernek sayısı, Dernekler Dairesi Başkanlığı sitesinde 384 olarak görülmektedir. Listeye şöyle bir göz gezdirdim, çok ilginç dernek adları gördüm: Bazılarını da hayretle karşıladım. Merak edenler bakabilirler.
6- “Ceza hükümleri” başlıklı bu madde;
a) Kanunun 3 üncü maddesinde herhangi bir değişiklik yapıldığı takdirde, 32 inci madde (a) bendinin de yeniden elden geçirilmesi gerekmektedir.
b) Cezaların caydırıcılığı açısından bakıldığında, 32 nci madde bentlerindeki cezalar makûl görülse bile ülkemizde gönüllülük esası ile yürüyen bir dernekleşme vardır ve bu göz önüne alınmalıdır. (Ayrıca Dernekler Yönetmeliği’nin “Yeniden değerleme” başlıklı 101 inci maddesinde “Bu Yönetmelikte belirtilen parasal hadler, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranında arttırılmak suretiyle uygulanır.” hükmüne göre her yıl artırılabilecektir.)
7- Dernekler, kiralık olarak kullandıkları bina, daire veya büroların kiralarını bile ödemekte zorlanırken; mal sahiplerinin kira sözleşmesine koydukları maddeden dolayı ayrıca maliyeye kira stopaj vergisi ödemek zorunda kalmaktadırlar. Derneklerin yaşayabilmesi için, bu duruma çözüm bulunması gerekmektedir.
Ayrıca Vergi Dairelerine aylık veya üç aylık (kira stopajı) beyannameyi vermek için herhangi bir “Mali müşavirlik ve Muhasebe Bürosu”ndan yardım almak zorunda kalınmaktadır. Bu durum da derneğe ayrı bir mali külfet getirmektedir.
8- Dernekler Kanunu’nda da zaman zaman atıfta bulunulan 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları İle İlişkilerine Dair Kanun, halen yürürlüktedir. Ülke genelinde kurulan tüm dernekler 5253 sayılı Dernekler Kanunu’na tabi iken, bu kanuna göre kurulan derneklere bir ayrıcalık tanınmış gibi anlam çıkmaktadır. Önce (22/01/2004 tarihinde) bu kanun kabul edilmiş, ardından (04/11/2004 tarihinde) 5253 sayılı Dernekler Kanunu kabul edilmiştir.
Diğer yandan, bir çok meslek örgütünün ayrı kanunları vardır: Herhangi bir kişi mesleğini icra etmek için bu örgütlere üye olmak ve buralardan gerekli belgeleri almak zorundadır.
9- a) 5253 sayılı Dernekler Kanunu dışında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 56 ilâ 100 üncü (dahil) maddesinde, derneklerin kurulmasından feshine kadar her konuyu işlemektedir. Hatta Dernekler Kanunu’na göre daha ayrıntılı işlenmiştir. Dernek konularının bu kadar farklı yasalar içinde yer almasının sebebi anlaşılamamaktadır.
b) Dernekler yedi kişi ile kurulabilmektedir. Ancak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre en az beş kişiyle yönetim kurulu oluşturma zorunluluğu vardır. Aynı kanuna göre en az üç de denetleme kurulu üyesi olması gerekmektedir. Mevzuat gereği genel kurullarda yönetim ve denetleme kurulu asıl ve yedek üyelerini oluşturabilmek için en az 16 kişi üye olması gerekmektedir. Derneklere üye olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle, bazı derneklerde üye sayısı zorunlu organları (asıl ve yedek) oluşturacak kadar olmaktadır.
10- Yabancı derneklerle Türkiye’de ortak birlik kurulmak istendiğinde, İçişleri Bakanlığı’nca çok fazla evrak istenmekte, hatta bazı evrakların noter onaylı tasdiki istenmektedir. Bu da derneğe ve üst kuruluşa mali yük getirmektedir. (Örnek: Yabancı derneğin tüzüğünü vermek için Türkçe’ye çevrilmesi yeminli tercüme bürolarına yaptırılmaktadır.)
Haftaya devam…