Kazakistan’lı Prof. Dr. Dosay KENJETAY’ın “Hoca Ahmet Yesevi’nin Düşünce Sistemi” adlı (Hoca Ahmet Yesevi Ocağı Yayınları, Ankara 2003) kitabından çıkarttığım özete ve alıntılara bağlı kalarak yazımıza devam edelim.
“Ahmet Yesevi’nin düşünce sistemini çok iyi anlayabilmemiz için, Eski Türk Düşüncesini ve onun İslâmi düşünce ile birleştiği noktaları iyi bilmek lazımdır. Eski Türk Düşüncesi İslâm dini dışında, Zerdüştilik, Budizm, Manizm, Mahizm ve Hıristiyanlık gibi dinlerle temas etmişse de kalıcı bir birliktelik ile devamlılık sağlanamamıştır. Eski Türk Düşünce sistemi sadece İslâm ile kaynaşma ve bütünleşme gerçekleştirmiştir.
Geçmişte, Türklerin yazılı bir kültüre sahip olmadığı kanaati yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Ancak bugün, Türklerin yazılı kültür tarihinin çok eski zamanlara kadar uzayan bir seyri olduğu, artık herkesin malûmudur. Ecdadımız Çivi (Runik), Soğdu, Uygur, Manihey, Brahma, Tohar vs. gibi birçok alfabe icadında imza atmış ve kendi dini, idari ve edebi diplomasi ilişkileri hakkında birçok tarihi eserler bırakmışlardır.
Yazı, düşünce ve kültür arasında çok sıkı bir bağın olduğu, herkesin malûmudur. Eski Türk çivi yazıları, ecdadımızın 1500 yıldır, yani MÖ. 5 ve MS. 10.yüzyıl arasında kullandıkları eski ve özgü yazılarıdır. Thomsen’in … ilk bulduğu kelimeler ‘Tanrı ve Türk’tür. Eski Türk çivi yazıları sadece taş üzerine değil, aynı zamanda kâğıt ve benzeri malzemelere de yazılmıştır.
Genelde hayatın manasını, insanın ve kâinattaki varlıkların amacı ile manevi ve değerler dünyasını tanımaya ve âlemi bir bütün olarak kavramaya yönelik evrensel (üniversel) bir bakış açısı biçimine dünya görüşü denilmektedir.
Tüm milletlerin kültür varlığı ile doğal özelliklerini yansıtan, âlemin yaradılışı (kozmogoni), dünyanın inşası, yani âlemin tasavvuru olgusu (kozmoloji), mekân (vatan, yer-su) ve zaman, insan ile onun âlemdeki yeri, iyilik-kötülük, can-beden ilişkisi, ölüm-ömür vs. dünya görüşsel olgularını tanımlayan kavram ve (doktrinler) anlayışları mevcuttur.
Dünya görüşünün temelinde kültür olgusu ve kültürün özünde de din unsuru yatmaktadır. Bir başka ifadeyle kültür, ancak aşkın (transandantal) bir varlıkla, yani Tanrı ile olan uyumuyla, dinamik ve yaptırım kuvvetine sahip bir değer niteliğine kavuşur. Ancak, bu kültür değerlerinin düzenlenmesini, yani uyumunu sağlayacak olan güç, inanç ve onun müesseseleridir (din).
Eski Türk Dini din, Eski Türk Dünya görüşünün temeli ve Eski Türk Düşünce sistemini düzenleyen değerlerin kaynağıdır. Sebebi ise, Türk Eski Dünya görüşü, Eski Türk Düşüncesinin tarihi ve kültür tabakalarındaki dilsel, düşüncevi ve manevi vs. değerler bütünün kaynağıdır.
Türk Eski Dünya görüşü canlı ve şuurlu bir yapıya sahiptir. Türk Eski Dünya görüşü, Yesevi ilminin oluşumundaki esas aksiyolojik ve olgusal kaynakların temelidir (alt yapı). Yesevi’nin esas doktrininin, İslâm tasavvufu ile Türk Eski Dünya görüşü arasında gerçekleşen ‘canlı (tabii) sohbet’ (aksiyolojik-olgusal ve sosyal-kavramsal diyalog) dolayısıyla vücut bulduğu herkesin malûmudur. Yesevi, Türk Eski Dünya görüş zemin ve değerlerini, İslâmi ilke ve değerlerle mezcedebilmiştir. Sonuçta Yesevi, Türk Eski Dünya görüşü ile İslâmi değerler arasında eşitlik ilkesine dayalı bir ‘canlı (hür) sohbet’ ortamını oluşturmuştur.
Dolayısıyla Yesevilik metodolojide, insanın tefekkür seyri ve süreçleri, Marksistlerin insanlığın evrimsel gelişim seyrinin ‘mit, din, felsefe ve bilim çağları ve zorunlu aşamalarından’ geçtiği anlayışıyla bağdaşmıyor. Bunların aralarında eşitlik ile uyum sağlandığı takdirde insanın hür düşünmesinden söz etmek mümkündür.
Eski Türk düşüncesi insanı merkeze alan ve ona göre şekillenen insan merkeziyetçi bir felsefedir. Yesevi düşüncesi de aynı şekilde insanın ve onun iç âleminin tanınmasıyla olgunluğunu konu edinen, ahlaki manada Hak ile hemhal olmanın mutluluğunu amaç edinen tasavvufi düşünce tarzıdır.
Eski Türk Düşünce Sisteminin veya Eski Türk Dünya Görüşünün esas ilke ve alt yapıları, Eski Türk Dini inanç zemini üzerinde oluşmuştur. Bu sisteme göre insan ve onun yetiştiği ortamın, yani âlemin ‘Kut’u ve ‘Sahibi’ Üze (Yüce) Tanrı’dır. Sadece bu değil, Türkler için Gök (Sema) kutsaldır. Zira Gök, Tanrı’nın hem mekânı ve hem sıfatıdır. ‘Yer-Sub’ kutsaldır, çünkü Tanrı’dan verilmiş bir kut hem nasiptir. Halk (el) kutsaldır, çünkü Tanrı’nın yeryüzündeki emanetidir. Kağan (Han) kutsaldır, çünkü Tanrı’nın iradesinin mazharıdır. Yani, Tanrı’nın emaneti olan elin veya halkın sahibi hem koruyucusudur vs.
Bu düşünce sisteminde, insanı çevreleyen âlem sadece fizik bir dünya değildir. Bu dünya Tanrı ile (kutsanmış) mana kazanmış bir kutsal âlemler sistemidir. Eski Türkler, Tanrısal Yaradılış veya İlk İlahi Yaratmanın Başlangıcı’na dönüşü belli bir rituel olgu ve ayinlerle düzenli tekrarlamayı veya hatırlamayı hakikat olarak algılamışlardır. Bu ‘Hakikate Yeniden Dönüş’ vaktini ‘dönüşümsel (cycle) zaman’ olarak nitelendirmek mümkündür. Hem de bu ‘dönüşümsel zaman’ anlayışı Eski Türk Düşünce sisteminin en belirgin özelliklerinin başında yer almaktadır.
Eski Türk Düşünce sisteminde ‘İlahi yaradılış başlangıcı’ veya ‘İlahi Hakikate’ ulaşma ortamı ve uzamı insanın doğduğu yerdir. İnsanın doğduğu yer, ona Tanrı tarafından verilmiş bir KUT’tur. Tanrı Kut’unun yoğunlaştığı yere de ‘Jer Uyuk’ (cennet mekân veya yer, toprak) denir. Eski Türk toplumu insanının, Tanrı’ya ulaşması ruhu ile değil de doğrudan ‘Jer Uyuk’ aracılığıyla mümkün olmuştur. Jeruyuk anlayışı halen tarihsel işlevini sürdürmekte olan Eski Türk Düşünce kozmolojisinin esas zemini hem de Tanrı’ya ulaştıracak ‘merkezi yolun’ simgesidir. Eski Türklerde jeruyuk ile vatan kavramları özdeş ve kutsaldır.
Eski Türk insanı için kendisini çevreleyen tabiat ve değerler sistemi, inanç ve ahlaki kaideleri içeren örf ve adetlerine uymak en önemli görevlerin başında gelmektedir. Onlar için tüm bu değer ve kaideleri, dini Türk Tanrısı belirleyip vermiştir.
Eski Türk Düşünce sistemindeki insan her türlü olası savaş, kötülük ve hastalıklardan kurtulmanın yolunu ve mutluluğu gelecek zamandan değil de, aksine geçmişte olup biten ‘Tanrı’nın ilk yaratma zamanına’ dönmekte aramışlardır. Eski Türk toplumu insanı için evrenin özel bir tarihi vardır. Bu tarih Tanrı’nın yarattığı metafizik varlıklar veya mitolojik kahramanlar tarafından düzenlenmiştir.
Eski Türk toplumu insanı, kendinin bu tarihi değerlerini kuşaktan kuşağa iletmeyi ‘söz’ (logos, kelam) dediğimiz en etkili varlık aracılığıyla gerçekleştirmektedir.”
Haftaya devam edeceğiz.