Başlık bana ait değil: Dr. Halis Yeşil’in kitabının adı. Kitaptan bahsetmeden önce, Sayın Yeşil’le tanışmamızı anlatmak isterim. Arkadaşlığımız, 2006 yılında sendikacılık yaparken başladı. Sendikamıza, kısa adı “ÇABA” olan “Eğitimde Çalışma Barışı” adıyla bir proje hazırlamıştı. Projeyi birlikte yürüttük. Avrasya Eğitimcileri Derneği ile Millî Eğitim Bakanlığı proje ortaklarımızdı. Sendika olarak; 10 pilot ilde yaptığımız toplantılarla “Sendika-Kamu İşbirliği”ni gerçekleştirmiştik.
İllere yaptığımız bu geziler sırasında çok sohbetlerimiz oldu. Konuşmalarından, hamasi ve beylik laflar yerine; akıllı, mantıklı, özgün (orijinal) cümleler kullandığını fark ediyordum. Aslında fazla da konuşmazdı: Sadece yeri geldiğinde ve sakin sakin… Zaten okuyan, araştıran, sorgulayan biri olduğu, ifadelerinden anlaşılıyordu. Çok çalışması yanında üretkendi de... Devamlı proje yazıyordu. Hazırladığı projeler kapsamında, yurt dışı gezilerde bulunduğu ve bu sayede bilgisini, görgüsünü artırdığı belliydi. ÇABA Projesi kapsamında birlikte -dokuz kişiden oluşan bir grupla- Belçika’nın Başkenti Brüksel’e gitmiştik. Bu gezide, organizasyon becerisi ve uluslararası ilişkilerdeki başarısı dikkatimi çekmişti. Kendisi teknik öğretmen: Şu anda emekli. İyi derecede İngilizce ve Almanca konuşuyor ve yazıyor.
Sadece proje yazmakla da kalmamış. Kendi düşüncelerinden doğan; güzel, anlamlı, ibretlik, özlü sözleri bir kitaba dönüştürmüş: “Rüzgâra Karşı Sözler”. Daha önce basılan kitabın genişletilmiş ikinci baskısı. Kitap sayfaları; Türkçe, İngilizce ve Almanca olarak üç dilde basılmış.
Kitabı 2 Mart 2018’de vermişti: Hemen okumuştum. Ancak, ülkemizin yoğun gündemi sebebiyle bir türlü kitaptan bahsetmek nasip olmadı. Biliyorsunuz; yazılarımda mümkün olduğunca atasözlerimize, deyimlerimize veya ünlü yazarlarımızın sözlerine yer veririm. Hatta Nasreddin Hoca’dan, Karadenizli Temel’den ve diğerlerinden bildiğim fıkraları, yazılarıma anlam ve güç katması için -yeri geldikçe- eklerim. Bu sayede, uzun uzun anlatmam gereken bir konuyu; kısa bir fıkra ile anlatır, yazıma zenginlik katarım: “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” misali… Hep düşünürdüm, bir köşe yazımı da “güzel sözler”e ayırsam diye… Kitabı okuyunca, şimdilik başka sözlerden bahsetmeye gerek kalmadı. Çok sevdiğim ve fikirlerine değer verdiğim, dostumun kitabından alıntılar yapmayı uygun buldum.
Dr. Halis Yeşil, kitabının önsözünde diyor ki: “Sizi sıradanlaştırmaya ve istemediklerinizle aynılaştırmaya çalışan hayata karşı izlenecek iki yol vardır: Ya onun peşine takılırsınız ya da ona meydan okursunuz. Mücadeleye karar verdiğinizde, önce zorlanır, yaralanır ve sonra alışırsınız. İlerleme, kuvvetli rüzgâra karşı yürümek gibi önce küçük adımlarla başlar, daha sonra adımlar büyür ve devleşir. O zaman, kendinizin farkına varıp güçlü bir haz duyarsınız.
Hayat içerisinde bir yolculuk yaparız. Gerçekte bu kendi iç yolculuğumuzdur. Alışkanlıklarımız, tutumlarımız ve karakterlerimiz büyük ölçüde bizi yönlendirir. Değiştirebileceğimiz şeyler olduğu gibi değiştiremeyeceklerimiz de vardır. Her şeyin bir iz bıraktığı kesindir…” İlk iki paragrafını aldığım üç sayfalık önsöze, Hacı Bektaş-ı Veli’den de bir alıntı yapmış: “Ne ararsan kendinde ara”.
312 sayfalık kitap; belirli başlıklar altında bölümlere ayrılmış. Sizin için, “ortaya karışık” bazı sözleri seçtim: Buyurun…
* Hayat, sadece kendini sevenlerle dosttur.
* Üstün kabul ettiğiniz her şeyin altında yer alırsınız.
* Küçük şeylerle mutlu olmayı bil; ama hayallerin daima büyük olsun!
* Büyük hatalar mahveder; küçük hatalar mahkûm eder.
* Aşırı sükûnet potansiyel şiddettir.
* Cehaletin bedeli, eğitim masraflarını geçer.
* Çoğunluğun değer yargısı kural haline gelir.
* Sağduyumuzu kaybettiğimizde, zorluklarla baş edebilme yeteneğimiz de zayıflar.
* İnsanı birey yapma amacı dışına çıkan eğitim, ancak sürü yetiştirir.
* Aydın insanın merakı, ihtiyacının çok üzerindedir.
* Sen hayata gülümse ki o da sana gülümsesin.
* Tren geçmeyince, katarın uzunluğunu göremezsin.
* Acele etmek işi azaltmaz, çoğaltır.
* Öngörü ve irade hayatı kolaylaştırır, her şeyi anlamlı hale getirir ve tehlikeleri uzaklaştırır.
* Alışkanlıklar, insanı tutsak eder.
* Toplumsal ve bireysel hak ve özgürlüklerden daha da önemlisi, insan aklının özgürleşmesidir; aksi takdirde, diğerleri taşınması zor bir yük halini alır.
* İyi şeyler geç, kötü şeyler çabuk gerçekleşir.
* Gelecekten ümidini kesenler, anılarına yönelirler.
* Kendi geleceğini başkalarının ellerine bırakma; onu sen hazırla!
* Özde olmayan tutum ve tavırlar her zaman yapmacık durur.
* Toplumsal duyarlılık, eğitim düzeyi ile orantılıdır.
* Bilim, insanlığa güneşin yansıması gibidir.
* Seyahat etmek, ruhu farklı bedenlere büründürmek gibidir.
* Bir kez eğilirsen, doğrulmak için ikinci bir fırsatın olmayacaktır!
* Yapmak istediğin bir şey için riskleri göze alamıyorsan, hiç başlama!
* Yenilgi iyi bir öğretmendir.
* Birisinin dağı da sen ol!
* Fırsatlar yürüyerek gelir, koşarak gider.
* En boş umut, herkes tarafından sevileceğini sanmaktır.
* Bilgelerin öğrenme arzusu yaşlandıkça artar.
* Esaret zihinde başlar.
* Zirveler hep sis içindedir.
* İnsana vaat edilenlerden biri de ölümdür; ancak zamanı gelince hiç de hoş karşılanmaz.
* Aklı diri tutmazsan tembelleşir.
* İnsan özgürleştikçe yücelmeye başlar.
* Hukukun iyi işlediği yerde, erdemli bir toplum vardır.
* Baş olamasan bile ayak olma!
* İçten dostlar, can sıkıcı şeylerden arındırır.
* Sürüden ayrıl ki sürüyü göresin!
* Dostlarına karşı belirli bir mesafeyi koru, düşmanların zaten mesafelidir.
* Dostluğun korunması, inşasından daha zordur.
* Plan, planı bozar.
* Akşam erken yat, gece yarısı uyan ve düşün!
* Tabularını değişime zorla!
Kitaptaki bir bölüm de, “Kötü Yönetimler İçin Kurallar”… Burada yer alan sözlerden biri çok dikkatimi çekti: “10 çeşmeden dokuzunu boz; 10 kişi birinin başında kuyruğa geçsin, sen de kuyrukta düzeni sağla!” Benim aklıma çok şeyler geliyor: Ya sizin aklınıza!..
Bir Kızılderili atasözü ile yazımı bitireyim: “Ölüler bilgilerini beraberinde götürmez, yaşayanlara bırakırlar.” Sen de birikimlerini, bu kitabınla bizlere bırakmışsın: Sağol arkadaşım…