Mirseyit Sultan Galiyev’le ilgili, Rinat Muhammediyev’in belgesel romanı “Sırat Köprüsü” ile Dr.Halit Kakınç’ın “Kızıl Turan Sultangaliyev” adlı kitaplardan yararlanarak yazımıza devam edelim.
1917 yılı 1 Mayıs sabahı Moskova’da Şemsi Esedullayev’in evinde 1.Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı toplanır. Katılımcı sayısı 800’ü geçmiştir. Mirseyit Sultan Galiyev de bir gece önce Bakü’den gelmiştir. Kafamızda bir fikir oluşabilmesi için kurultayda konuşma yapan bazı hatiplerin sözlerini, Sultan Galiyev’in notlarından buraya aktarmakta yarar görüyorum.
Ayaz İshaki: “Türk Dilli Halkların kaderini, fikir ve yollarını böyle basitleştirip dini çerçeveyle sınırlayarak büyük hata yapıyorsunuz. Siyasi muhit, iktisadi zorluklar, eşitlik ve milli istiklal düşüncelerine yabancı değiliz. Türk Halklarına ikinci derecedeki halklar olarak bakmaktan vazgeçiniz, rica ediyorum. Din hürriyeti diye diye oyalamayınız bizi!”
Mehmet Emin Resulzade: “Hıristiyan adında bir millet olmadığı gibi, bir milletin adı da Müslüman olamaz. Biz büyük Türk Milleti’nin çocuklarıyız. Türklük denen bir deniz var, bu deniz onları birleştirir.”
Zeki Velidi: “Ben de yeryüzünde Müslüman diye adlandırılan bir halk olduğunu bilmiyorum. Müslüman dinindeki halkların dil ve kültür birliğine kalkışması gayritabii bir haldir. Ana babayı seçebilme hakkı olmadığı gibi, insanoğlu da ana dilinden ve kendi milletinden vazgeçemez.”
Hadi Maksudi: “Rusya’nın iç devlet yapısı hakkında görüşleri öğrenmek dileğiyle 200 soruluk ankete verilen cevaplardan 150’sinde milli kültür özerkliği kurmak gerektiği kaydedilmiş, 34’ünde ise federasyon talep ediliyor, 16 arkadaş birlikte parlamenter cumhuriyet kurmayı uygun görüyor.”
Fatih Kerimi: “Türklüğün ana vatanı Türkistan’dır. Türklerin bu beşiğinin elimizde kalması şarttır.”
Ayaz İshaki: “Milli devlet diye bir endişe yok sizde.”
İbrahimov: “Ayaz Efendi bizi sosyal demokratlarla karıştırıyor. Fakat sosyal demokratlar federasyona karşı çıkıyorlar ve toprağı da devlet mülkü yapmayı düşünüyorlar. Biz sosyal devrimciler ise federasyon taraflısıyız, yani sizinle beraber! Toprağı da köylünün kendisinin ekip biçtiği mülkü yapmaktan yanayız.”
Mirseyit defterine şu notu düşmüş: “Kurultayın son günü bilhassa Ayaz İshaki için zor olmuştu. Onu, soldan da sağdan da tenkit ettiler. Ayaz efendi sadece bende iyi bir tesir bırakmış değildi. Kurultay kapanınca salondakiler Ayaz Efendiyi omuzlarına aldılar. Sosyalizm ideallerini halkına hizmet için yönlendiremez miydi?”
Mirseyit o günlerde tesadüfen Gerey Kodraçev’in savaştan kaçıp Kırım’da ihtilalci bir örgüt toplamakta olduğunu öğrenir. Bir gece Mirseyit’in yanına gelir. Müslüman Sosyalistler karşısında Bolşevikler fraksiyonunu kurmak üzere iki dost anlaşırlar. Kazan’a gidip Müslüman Sosyalistler Komitesi kurucusu ve Başkanı Mullanur Vahitov ile görüşmeyi kararlaştırırlar. Mirseyit: “Mollanur Vahitov hakiki bir Bolşevik, Müslüman ihtilalcilerin en meşhuru. Hatta onun Lenin ile bizzat temasta olduğunu da söylüyorlar.” diye belirtir.
Kazan Tatarlarının asırlarca içlerinde biriken his ve güç, sanki bir anda dışa vurmuştur. Göze çarpan şey de milli ve siyasi partilerin faal olmalarıdır. 17 Haziran 1917’de Şura Reisi İlyas Alkin’in telgrafı üzerine, eski Aristokratlar Kulübü binasında; II. Bütün Rusya Müslümanlar Kurultayı, I. Müslüman Askerleri Kurultayı ve Din Adamları Kurultayı yapılır.
22 Temmuz’da Umumi Meclis Kurultayı toplanır. Birleşik oturumu açmak üzere gelen Galimcan Barudi, Kur’an okumaya başladığında Mirseyit’in gözlerine yaş dolmuştur. Söz Sadri Maksudi’ye verilir: “Şu andan itibaren bugün, yani 22 Temmuz İç Rusya ve Sibirya Müslümanlarının milli bayramı olarak ilan edilmiştir.” der. Meşhur hatip Ayaz İshaki: “Biz bugün Rusya Müslümanlarının Birleştirilmiş Kurultayı adına geçici hükümete hitap edelim. Türkiye, Mısır, Hindistan, İran ve Afganistan temsilcilerinin Stockholm Konferansı’na yaptıkları çağrıya tamamen katılmak gerek. Avrupalılarla aynı derecede, Asya ve Afrika halklarının da kaderlerini tayin hakkına sahip olduklarını tanımak ve bu yolda mümkün olduğu kadar yardım etmek gerek. Hür ve demokratik Rusya bu meseleye tarafsız kalamaz.” diye konuşur. Mirseyit, “Doğru söylüyor” demekten kendini alamaz. Daha sonra Zeki Velidi ile karşılaşır. Mirseyit: “Geçici Hükümeti devireceğiz. Ve ülkede işçi köylü iktidarı kuracağız Zeki Efendi. İdil-Ural boylarında kendi cumhuriyetimizi ilan ederiz. Dön Zeki Efendi dön sen de Kazan’a!”
Normal oturumların birisinde, parti arkadaşları Mirseyit Sultangaliyev’i oy birliğiyle Müslüman Sosyalistleri Komitesi’nin sorumlu sekreteri seçerler. İktidar, yani hakimiyet işçi, asker ve köylü milletvekillerinde oluşan Kazan Sovyeti’ne geçer. On komiserden sadece birisi Tatar’dır, o da Milletler ve Maarif İşleri Komiseri Mirseyit Sultan Galiyev’dir.
1918 yılına hazırlanılan günlerde, Orenburg’dan Başkurdistan’ın özerkliğinin ilan edildiği haberi gelir. Bu hadise hiç beklenmedik bir şeydir, ama Mirseyit’i daha da şaşırtansa bu işin başında iyi tanıdığı Zeki Velidi’nin durmasıdır. Çok geçmeden, 1919 yılının Ocak ayı ortalarında Halk Komiserleri Birliği’nin özel kararıyla Milletler İşi Halk Komiserliği’nin (Narkomnast) yanında Müslüman İşleri Komiserliği kurulur. Buraya kurucu olarak acilen Kazan’dan Mullanur Vahitov, Ufa’dan Galimcan İbrahimov ve Orenburg’dan Şerif Manatov çağrılır. Böyle günlerde Sultan Galiyev hadisenin içinde tek başına kalır.
Millet Meclisine Zeki Velidi de çağrılır, ama Ufa’ya epeyce geç gelir. Onun esas işi bir Başkurt Kurultayı toplamaktır. İkinci günü, yani 6 Ocak’ta Zeki Velidi ateşli bir konuşma yapar: “Her halk kendi toprağının tam hukuklu sahibi olmalıdır. Türkler de kendi yerlerinin tam hukuklu sahipleri olmalıdır. Ve onların devlet dilleri ana dilleri olan Türk dili ilan edilmelidir. İdil-Ural Devleti’ne gelince; Kazan bize uzak bir şehirdir. Bundan sonra Başkurt toprağına bir Rus’un dahi göçmesine izin vermeyeceğiz. Kendi toprağımızın hâkimi olduk, inşallah onu koruruz.”
Nisan ortalarında Mirseyit’e Moskova’dan Stalin ve Vahidov adıyla acil bir telgraf gelir. Uçarcasına Moskova’ya gider, Stalin’le ilk görüşmesidir. Görüşmede: “Tatarlarla Başkurtlar bir ananın ikiz yavrusu gibidir Yoldaş Stalin. Dilleri yakın, kültürleri ve hedefleri ortak… Hesaplaşıp çekişecek şeyleri yok…” der.
- Anladım Yoldaş Sultan Galiyev, siz tek Cumhuriyet kurma taraftarısınız…
- Yoldaş Lenin ve yoldaş Stalin de bu fikri destekliyor diye işitmiştik. …En başta, sınıfsal ve ekonomik prensiplere dayanıyor. Hayvancılık ve Ekincilik ile geçinen Başkurtları, sanayisi ve milli proletaryası (işçi-köylü halkı) olan Tatarlara birleştirme gayreti, ikincisi kültür ve dil esaslarının ortaklığı, üçüncüsü ihtilal ve ortaklık, birlik menfaatleri için de iki kardeş halkın bir yumruk olmasının daha kolay olacağını sanıyoruz. Tatar’da da, Başkurt’ta da “aryılganı ayı aşar, bülingenni büri aşar” (ayrılanı ayı aşırır, bölüneni kurt aşırır) diye bir söz vardır.” Mirseyit’in saydığı deliller ve esaslar ha var, ha yoktu Stalin için, hiç ilgilenmemişti. Çıkışta Vahidov: “Şunu unutma Mirseyit, Stalin son derece kurnaz birisidir. Düşüncesini tamamen söylemez hiçbir zaman. İnsanları dinlemeyi bilir, başkalarının tartışmasını dinleyip beklemeyi sever. Kendini açık etmez. Çoğunluk hangi neticeye varırsa o da bunu kabul edip sonuçlandırır ve en akıllı olarak kalır hep.”
Stalin, işte insanları böyle karşı karşıya getiriyordu: İnsan ruhunun, erkek davranışının inceliklerini bilerek işini yürütüyor, bunları kullanıyordu.
Haftaya devam…