“Turan” ya da “Türk Birliği” konusunda; kendi görüşlerim yerine, daha faydalı olacağını ve bakış açınıza katkı yapacağını düşündüğüm kıymetli köşe yazarlarımızın yazılarından alıntılar yapacağım.
Bu hususta, peşpeşe yazı yazan sayın Arslan Tekin’le başlamak istiyorum:
“Türkiye'de ‘Turan’ deyince kimileri dudak bükmüş, kimileri düşmanlık gütmüştür. Birincisi, ‘İslâmcı’ kesim... Büyük İslâm âlimi İbn Haldun’un (1332-1406) ‘asabiyet teorisi’ni, işine gelmediği için araştırma ihtiyacı duymamıştır. İkincisi, ‘Turan’ deyince iliklerine kadar titreyenler sol kesimlerdir. Sovyet ve Çin tesirini üzerlerinden atamamışlardır. Türkler çoklukla Sovyetlerde ve Çin’de esirdirler. Turan onları uyandıracak bir ideal. Rusya’nın ve Çin’in işine gelmeyen bizim sol - komünistlerin de işine gelmiyor. ‘Turan’ düşmanlığının özü budur. Sol bunları aşmalı ve gerçekleri görmelidir. İslâmcılar da Turan’ın, ‘ümmet’in ilk basamağı olduğunu idrak etmeliler…” (03/09/2018, Yeniçağ)
“Şunu bilin ki; Türk’ü silen İslâm düşmanıdır! Maalesef ülkemizde ‘İslâm düşmanı’, hiçbir ülkede olmayacak kadar fazla. ‘İslâmcılarımız’ önce ‘Türk’ diyebilmeliler. İslâm birliğinin kapısını ‘Türk Birliği’ açacaktır. Bundan hiç şüpheniz olmasın…” (04/09/2018, Yeniçağ)
“Araplar neden birlik olamıyorlar? Hep birilerinin emrine girme ihtiyacı hissediyorlar? Geçmişte İngilizler parmaklarında oynatıyorlardı, şimdi Amerikalılar ve Ruslar. (Tabiî perde arkasında Siyonistler var.) Biz saf saf ‘İslâm Birliği’nden bahsederiz. Araplar ‘İslâm Birliği’nden bahsederler mi? Edenleri de ellerine silah alıp yine Müslümanları öldürenler. Bin parçalar. Hâlbuki Kur'ân bir!” (06/09/2018, Yeniçağ)
“Türk Ordusu Bakü’yü Rus, Ermeni ve İngilizlerin işgalinden kurtardı. Tarih: 15 Eylül 1918. 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan müstakil bir devlet. Gence’de kurulmuş, henüz Bakü’ye girilmemişti. Bakü Bolşevik, Ermeni - Taşnak güçlerinin elindeydi. 100 yıl önce, Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa komutanlığındaki ‘Kafkas İslâm Ordusu (Turan Ordusu)’ Bakü’yü işgalcilerden temizledi. Azerbaycan’ın bağımsızlığı 23 ay sürmüştür… Bakü’yü kurtarmak için, Azerbaycanlılar yanında Anadolu Türkleri, Kerkük Türkleri ve başka Türk bölgelerinden gelen yiğitler savaştılar. Müthiş bir dayanışma. ‘Turan!.. Turan!.. Turan!..’ diye boşuna haykırmıyorum. Turan bir realitedir. Gökalp’ın söyleyişiyle bir ‘şe’niyet’tir, bir gerçekliktir… Enver Paşa’nın döneminde ‘İslâm’ kavramını ‘Turan’la eşleştirdiğini görüyoruz. Çünkü, bütün faaliyetini mensup olduğu milletin evlatlarıyla yürütmüştür. Kendisi dini bütün bir Müslümandır. Hedef ‘Turan’ olduktan sonra adının ‘İslâm’ olması ne fark eder ki... ‘İslâm Ordusu’ aslında bir ‘Turan Ordusu’…” (16/09/2018, Yeniçağ)
“Onun için Orta Asya'da olsun, Kafkasya'da olsun, Balkanlarda olsun, Ortadoğu'da olsun, Türk kültür dairesi içinde herkesin bir çatı adı olmalıdır; o da ‘Türk’. Bırakın ‘İslâm kardeşliği’ gevelemesini... Elbette ‘kardeşlik’ çok cazip; ancak, şunu bilmeliyiz: ‘İslâm kardeşliği’ni kendi faydalarına tahvil etmek isteyen despotlar, İslâm’ı kullanıyorlar. ‘Siyasî İslâmcılar’ın 19. yüzyıl sonları, 20. yüzyıl başları itibarıyla Osmanlı’nın çöküntüye yüz tutuğu zamanda, dünya şekillenirken, iç çekişme ve çatışma şablonunu getirip ‘Turan’ üzerine monte etmeye kalkışmaları, kamplaşmayı ilânihaye sürdürmek değil de nedir? Anlat; ama zorlama ve itme! … Biz kendimizi bilmezsek, ‘ümmet’ten bahsedebilir miyiz ey ‘İslâmcı’ kardeşler!” (16/12/2018, Yeniçağ)
Sadi Somuncuoğlu: “Genel Başkan Erdoğan, partisinin grup toplantısında diyor ki: ‘Ben Türk’üm (daha önceki konuşmalarında başka aidiyette idi), ama Türkçü değilim. Irkçılık bizim dinimizde yasaklanmıştır.’ Bilindiği gibi Türkçülük, genel çerçevede bütün milletler için kullanılan ‘milliyetçilik’ kavramının, bizim milletimize ait söylenişidir; Türk Milliyetçiliği anlamındadır. Kelimelere yüklediğimiz anlamlara bakarsak, Türk tarihinde, isterseniz Mete Han'a kadar gidiniz, ilmi manada ırkçılık bulamazsınız. Meselâ: 1924 anayasasında Türk’ün tarifi şöyle yapılıyor:
‘Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir.’ Burada ırkçılık var mı? Asla... Atatürk’ün ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye ahalisine Türk Milleti denir’ tarifi ve ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ özdeyişi aynı değil mi? …Hepsinde de kastedilen, ilmi manada ırk değil; Millet ve Türk Milletine aidiyettir.
Türkçülüğü doğru anlamak için Türk’ün tarifine bakmalıdır. Yine ‘ırkçı’ diye çok suçlanan Atsız’a bakalım; ‘Türk soyundan gelenlerle onlar gibi kendini Türk sayanlara Türk denir’ diyor. Burada tek etnisite, tek ırk ve tek köken şartı var mı? Asla... Çünkü Türk, binlerce yıldır var olan bir milletin adıdır. Varlığı, objektif bir realitedir, kabul veya redde bağlı değildir.” (27/10/2018, Yeniçağ)
Arslan Bulut ise: “Propaganda ile bir devletin yönetimini ele geçirmek mümkün ama orada kalmak da aynı yöntemleri kullanmayı gerektiriyor. Dolayısıyla, halkı çeşitli korkularla yanınızda tutmanız için devamlı yalan üretmeye başlıyorsunuz. Sonunda yalanlarınız da birbiriyle çelişir hale gelince ‘Ben gidersem batar, terör eylemleri başlar’ diye daha büyük yalanlar uydurmak zorunda kalıyorsunuz.” (01/09/2018, Yeniçağ)
“…Bu işler, öyle kanunla, kararnameyle, yalan haber üretenleri terfi ettirmeyle düzelmez. Bunun için topyekûn bir zihniyet değişikliği şarttır. Kısacası, ideolojik körlükten kurtularak kimliksiz, kişiliksiz nesiller yerine öncelikle ‘Türk’ yetiştirmek gerekiyor. Bugünkü mücadele ortamında millet bilinci olmadan atılacak her adım, başarısızlığa mahkûmdur.” (04/09/2018, Yeniçağ)
“Amerikan araştırma şirketi Gallup, iki yıl önce dünya milletlerinin ‘ülkesi için savaşma iradesi’ni ölçmek üzere dünya çapında bir anket yapmıştı. 63 ülkede yapılan ankete göre listenin başında yüzde 94’le Fas bulunuyordu. Avrupa’da yüzde 74 ile Finlandiya birinci, Türkiye yüzde 73 ile 12’nci sırada çıkmıştı. …Türkiye’de oranın daha yüksek çıkması beklenirdi. …Peki aradan geçen yıllar içinde ülke halkı için değişen nedir?
Türkiye’de 1974’ten sonra ortak paydalara sistematik bir saldırı başlatıldı. Buna karşılık toplumu ayrıştıran ne varsa önce siyasiler, sonra medya tarafından teşvik edildi veya kışkırtıldı. Bu operasyon matematik kurallarına göre yapıldı! …Son 16 yıl içinde siyasi iktidarın beslediği odaklar, Atatürk, cumhuriyet, laiklik, Türk kimliği, üzerinde sürekli olarak yıpratma faaliyetinde bulundu. Sonuçta ‘ülkem için savaşırım’ diyenlerin oranı düşmeye başladı.
Türkiye, Türk tarihinin hakkından gelmek isteyenlerle birlikte aynı zihniyete sahip bir kadro tarafından yönetiliyor. …Aslında toplumun en küçük ortak katlarını bulup yine kendi toplumuna hitap etmek, en büyük ortak bölenleri bulup Türk Milleti'nin bağışıklık sistemini çökertmeye çalışmaktan daha kolaydır. Çünkü millet, ayrıştıranı değil, birleştireni takdir eder. Fakat milleti ayrıştıranlar, bu işi din kisvesi altında yaptığı için bugüne kadar mesafe aldı.
Türkiye’de temel sorun, aslen Türk olmadığı halde Müslümanlık ortak paydasına sığınarak ve İslam’ı etnik ırkçılığa dayalı hedeflerinin maskesi olarak kullanıp her türlü ideolojik kalıba giren, böylece, bütün fikirleri içinden çıkılmaz bir karmaşaya sürükleyen nesillerden kaynaklanmaktadır. Bunların sayısı bellidir ama etkinlikleri, örgütsüz Türk Milleti'nden daha fazladır! (26/11/2018, Yeniçağ)
Kısacası; dinimizi özümüzde yaşarken, esas olan “Türk” kimliğimizi öne çıkarmaktır. Bir hatıramla yazımı bağlamak istiyorum: 2006 yılı Aralık ayında Kosova’ya ilk gittiğimizde temaslarımız dışında, Kosova Türk Öğretmenler Derneği’nde yetkililerle fikir alış-verişinde bulunuyor, değerlendirmeler yapıyorduk. Orada bulunan Türklerin sayısı gündeme geldiğinde: “Burada nüfusumuz git gide azalıyor. Birincisi Türkiye’ye okumak için veya başka amaçla gidenlerin çoğu, geri dönmüyorlar. İkincisi ise Kosova nüfusunun % 91’i Müslüman Arnavutlardan oluşuyor. Aynı dine mensup olduğumuz için herhangi bir Türk kızına, bir Arnavut delikanlı talip olduğunda, büyüklerimiz ‘o da Müslüman’ diye verilmesini uygun görüyorlar. Kızımız, Arnavut aileye gelin gidince hem kendisi asimile oluyor hem de doğan çocuklar… Makedonya’daki Türklerin durumu bizim gibi değil, onlar daha şanslılar: Çünkü oranın nüfusunun % 65’i Makedon ve Hıristiyan (Ortodoks)’dır. Hem dinlerimiz hem de soylarımız farklıdır. Makedonya’da “Müslüman Türk”lerle Makedonlar arasında pek evlilik olmamaktadır. Bu sebeple Makedonya’daki Türkler kendilerini daha iyi koruyabiliyorlar.” demişti.