İnsanın, bugünü anlamak için dünü bilmeye ihtiyacı vardır. Ben de uzun süredir kendimi “Türk Tarihi”ni okumaya verdim.
Herkes olmasa bile özellikle devlet kademelerinde görev alacakların, tarihimizi çok iyi bilmeleri gerektiğine inanıyorum. Geçmişle kavga edilmez; ders çıkarılır, ibret alınır. Tarih bilinci olan yöneticiler; uluslararası ilişkilerde / diplomaside daha başarılı olur: Sonuç alıcı stratejiler uygular, krizleri yönetir; ortak akıl ve devlet hafızası gelişir, ülke adına fayda / kazanç sağlanır.
Tarih, dizilerden öğrenilmez ama tarihe olan merakımdan dolayı -beğenmesem de- geçmişte “Diriliş Ertuğrul”u seyrettim; bu dönem de “Kuruluş Osman”ı seyrediyorum.
Tarihi dizileri ve filmleri; çocukların, gençlerin ilgilerini çektiği ve merak uyandırdığı için önemli buluyorum. Okullarda verilemeyen tarih bilinci, bir nebze de olsa bu yolla veriliyor. Biz de çocukken Malkoçoğlu, Karaoğlan, Tarkan gibi filmleri seyrederek büyüdük. Tabii ki bu tarihi dizi ve filmlerdeki eksikleri ve yanlışları görüyorum.
Bu sıralar Yılmaz Öztuna’nın “Büyük Türkiye Tarihi”ni gözden geçiriyorum. Osmanlı Devleti’nin kuruluş öncesi ve sonrası 2.ciltte (s.241-258) işlenmiş. Bazı ifadeler dikkatimi çekti: Başka kaynaklara da baktım, benzer ifadeleri gördüm.
Uç Beyliği
10 Ağustos 1230 tarihinde yapılan (Erzincan) “Yassıçemen Savaşı”ndan sonra Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat, Kayı Beyi Ertuğrul Gazi’ye devletin kuzeybatı ucunda dirlik vermiştir. Dirlik, Kastamonu’daki Çobanoğulları emrindedir. Bu tarihlerde Bizans’a karşı devletin uç beyleri; kuzeybatıda Çobanoğulları, güneybatıda Dânişmendoğulları’dır.
Geyhatu (1291-1295 yılları İlhanlı hükümdarı); Abaka Hanın oğlu olup şehzadeyken ağabeyi Argun Han tarafından 1285 yılında Anadolu’daki Moğol idaresinin başına getirilmiştir. 2 Haziran 1286’da Konya’ya gelerek II.Gıyaseddin Mesud’u tahta oturtmuştur.
Uç beyleri; İlhanlılara sembolik bir vergi veriyorlar, gerektiğinde asker gönderip İlhanlı ordusunu takviye ediyorlardı. 1309’da Çobanoğulları yerine Candaroğulları önem kazanmıştır.
Kayı Beyleri
Yılmaz Öztuna; “Osmanlı Devleti’nin menşeleri bir hayli karanlıktır. (Sebebi) Osmanlı arşivinin, (20 Temmuz 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra) Timur tarafından Bursa’nın yağmasında yakılmış olmasıdır.
Ertuğrul Gazi’nin babasının adı Gündüz Alp’tir. Süleyman Şah (ölümü 1086), Anadolu Fatihi ve Türkiye devletinin kurucusu olan zatın isminden kalma bir hatıradır. Yassıçemen Savaşında Alâeddin Keykubâd’ın saflarında Doğu Türk Hakanı Celâleddin Harzemşah’a karşı savaşan Kayıların başında 39 yaşlarındaki Ertuğrul Bey olmalıdır ve Gündüz Alp’in en aşağı 60 yaşında ölmüş bulunması icab eder” demektedir.
Ertuğrul Gazi hakkında da yeterli bilgi bulunmamaktadır. Öldüğünde 90 yaşını aşmıştır; tahminen doğumu 1188/1189, ölümü 1281/1282 (bazı kayıtlarda 1288/1289) olması gerekir. 1228’de Kayı beyi olmuştur. “Şüphesiz Osmanlı Devleti’nin çekirdeği, Ertuğrul Gazi’nin 1231’de Sakarya boyunda yurt tutmasıyla teşekkül etmiştir.”
“Devletin kurucusu Osman Bey’in menşei de pek aydınlık değildir. Sonraki tarihçiler, ona şan vermek için Oğuz Han’a, yani Büyük Türk Hanlığının Teoman’dan sonraki 2.hanı Mete’ye (M.Ö.209-174) dayanan çeşit çeşit şecereler uydurmuşlardır. …Bayatî’ye göre Osman Gazi, Oğuz Han (Mete)’ın 46.batında torunudur.”
Sultan II.Mes’ûd, 1288’de Eskişehir’i Osman Gazi’ye vermiştir; hutbede sultanın adından sonra Osman Gazi’nin adı okunmuştur. 27 Temmuz 1302’de Koyunhisarı (Bafeus) Savaşı’nda Bizans ordusunu yenmiştir (Halil İnalcık, bu tarihi Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi kabul eder). Osman Bey, önce doğrudan Konya’ya bağlı uç beyi iken Anadolu Selçuklu Devleti 1308’de düşünce, doğrudan Büyük Türk Hakanlığı tahtına geçen İlhanlılara (Tebriz’e) tâbi olmuştur. Tebriz, hukuki bakımdan Pekin’deki Moğol Büyük Kağanı’na tâbiydi. Osman Bey, İlhanlılarla ve onların Anadolu’daki valileri ile mesele çıkarmamaya gayret göstermiştir.
Osman Bey’in lakabı “Fahreddin”dir; eski tarihlerin bazılarında “Kara Osman Bey”, “Osman-Şah Bey” şeklinde de geçmektedir. Kayıtlara göre Ertuğrul Gazi, beyliği 1279’da Osman Bey’e bırakmıştır. Amcası Dündar, beyliği Osman Bey’den almak istemişse de 1298’de öldürülmüştür. Osman Bey’in çocukları Orhan, Alâeddin, Savcı, Melik, Çoban, Hamîd, Pazarlı ve kızı Fatma Hatun’dur. 43 yıllık beylikten sonra Şubat 1324’de 66 yaşlarında öldüğü kabul edilir.
Tarihi diziler / filmler hakkında
- Kültür değerlerimizin aktarılmasının bir yolu da televizyon dizileri ve sinema filmleridir. Bu sebeple dizi veya film metinleri (senaryoları) yazılırken çok dikkat edilmelidir. Senaristler; tarihe duygusal yaklaşmamalı, kendi ideolojisini veya inançlarını katmaya uğraşmamalıdır; objektif olmalı ve tarihi gerçeklere bağlı kalmalıdır.
- Yapımcılar; sadece para kazanmayı düşünmemeli, çok güzel bir hizmet yaptıklarını görerek masraftan kaçınmamalıdır.
- Dizideki figüran sayısı çok azdır. Koskoca beyler, alpbaşılar, komutanlar yanlarındaki bir-iki yoldaşı ile mücadele ediyorlar. Atına binen bey “haydi alpler” diyor, arkasında bir-iki kişi… Seyirci aptal (!) yerine konulmamalıdır. (Eleştirileri duymuş olmalılar ki, son 25.bölümde figüran sayısının arttığını fark ettim.)
- Dizi; 1980’lerde kullandığımız sloganlarla ve hamasi nutuklarla götürülmemeli, gündeme dönük siyasi mesajlar verilmemelidir.
- Her bölümde farklı giysi beklemiyoruz ama oyuncular hep aynı kıyafetleri (kostümleri) giyiyorlar. Günlük kıyafetleri yok mu? Özellikle Bala Hatun’un düğünde, şölende, toyda giyeceği kıyafetle çatışmalara girmesi gülünç kaçıyor. Bu kıyafetle bırakın döğüş yapmasını, kılıç kullanmasını; altında ezilir kalır!.. (Sezon başında rahibe kıyafeti gibi bir kıyafetle tekfur kalesine kadar girmişti.)
- Emmi Dündar’ın da ağabey Gündüz’ün de beylik yaptıklarına dair bir bilgi kayıtlarda yok. Diğer yandan, o dönemde daha çok “Türk Töresi”ne göre yaşanılıyordu. Osman, başına buyruk biri olsa da dizide -bey olmadığı halde- Gündüz Bey dururken kendisinin talimat vermesi, emirler yağdırması, asması, kesmesi uygun değildir.
- Osman ya bey seçilecekti ya da Ertuğrul Gazi’ye birkaç bölümde yer verilecekti; bu bir eksikliktir. Yine, ağır yaralıların (sanki dokuz canlılar) çabucak iyileşip olaylara müdahale etmesi de…
- Teknolojinin ileri olduğu bir dönemde çekilen bu dizilere karşılık Cihan Ünal’ın baş rol oynadığı, 1988’de TRT’de yayınlanan “Kuruluş Osmancık” dizisini daha gerçekçi buluyorum.
- Anadolu’da çok zulüm yaptıkları, yaktıkları, yıktıkları doğru olmakla birlikte dizide Moğollara haksızlık yapıldığı düşüncesindeyim. Moğollarla tarihimiz ve kültürümüz ortaktır: Gök Tanrı inancı, kam (şaman), atalar kültü, ateş kültü, kan kardeşliği, ant içme gibi törenler bizde de vardır ve halen Anadolu’da devam etmektedir. Mesela; Nevruz’da ateş üstünden atlanması, düğünlerde ateş etrafında “sinsin” oynanması, ocağa kuru ot veya tuz atarak tütsü yapılması gibi… Gelecek yazıda Moğollar konusuna gireceğim.
- Bazen yabancı tarihi filmleri seyrediyoruz; öyle kaliteli filmler çekiyorlar ki hayran kalmamak mümkün değil. Kahramanlarının bir çoğu hayali olmasına rağmen öyle işliyorlar ki, bizim çocuklar bile hayran kalıyor, inanıyor, kanıyor.
Oysa, kadim bir tarihimiz; destanlarımız, masallarımız, kahramanlarımız, akıncı hikayelerimiz, yaşanmış konularımız var. Devletimiz katkı sağlamalı; eğitim amaçlı daha kaliteli diziler ve filmler yapılmalıdır. “Türk Tarihi”; erken yaşta çocuklarımıza çok iyi öğretilmeli, tarih şuuru (bilinci) verilmelidir. Yabancıların tarihini ise üst sınıflarda sadece bilgi mahiyetinde öğretilmelidir. Türk Milleti’ne mensubiyet ve Türk Devleti’ne aidiyet ancak böyle sağlanır.
Türk Birliği’nin yolu, Türk Dili’nin yanı sıra “Tarih Birliği”nden geçer.