Bundan 15-20 gün kadar önce akşam bir televizyon kanalında Türk filmi seyrettikten sonra siyah ekran üzerinden bir duyuru akmaya başladı: Duyuruyu okudum. Daha önce de benzer duyuruları başka kanallarda görmüştüm. RTÜK, seyirciden gelen şikayetler çerçevesinde bazı programlardaki suç unsurlarından dolayı kanala ceza uygulamış!.. Uygulanan ceza “belgesel yayınlama” cezasıydı. Bir süre seyrettiğim belgesel, “manevî dünyamız”ı anlatan bir kültür programı idi.
Belgesele bakarken bir yandan da beynimde yıldızlar çarpışıyordu: Bu işte; bir gariplik, bir çelişki, bir terslik görüyordum. Çok şaşırdım, garipsedim. Bana göre ortada ilginç bir durum vardı. Şimdi “neden?” diye soracaksınız. Yazımın devamında anlatacağım; ama müsaadenizle önce şu RTÜK’le ilgili yasadan biraz bahsetmem gerekiyor.
Televizyonları denetlemek amacıyla 15/02/2011 tarihli 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında” Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) oluşturulmuştur. RTÜK’e, bazı görevlerin yanı sıra idari, adli, mali “yaptırım uygulama” görevleri de verilmiştir. Yayını durdurulan programların yerine, “… Üst Kurulca temin edilen eğitim, kültür, trafik, kadın ve çocuk hakları, gençlerin fiziksel ve ahlakî gelişimi, uyuşturucu ve zararlı alışkanlıklarla mücadele, Türk dilinin güzel kullanımı, çevre eğitimi, engelli sorunları, sağlık ve benzeri kamuya yararlı konularda programlar yayınlanır…” denilmektedir.
Kanun’un “Yayın hizmeti ilkeleri” başlıklı 8 inci maddesinde kurallar açıklanmaktadır. Bunlardan önemli gördüğüm bazıları şunlardır:
“b) Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.
c) Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz.
d) Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz.
f) Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.
g) Suç işlemeyi, suçluyu ve suç örgütlerini övücü, suç tekniklerini öğretici nitelikte olamaz.
ğ) Çocuklara, güçsüzlere ve engellilere karşı istismar içeremez ve şiddeti teşvik edemez.
h) Alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı madde kullanımı ile kumar oynamayı özendirici nitelikte olamaz.
i) Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz.
k) Siyasî partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz.
l) Genel sağlığa, çevrenin ve hayvanların korunmasına zarar verecek davranışları teşvik edemez.
m) Türkçenin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamak zorundadır; dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez.
n) Müstehcen olamaz.
r) Kişileri fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edemez.
s) Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez.
ş) Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz.” gibi yasaklayıcı hükümler bulunmaktadır.
Kanunun “Genel ve tematik yayın” başlıklı 14 üncü maddesinde ise;
“(3) Genel ve tematik içerikli yayın yapan televizyon kuruluşlarının, çocuk yayınlarında çizgi filmlere yer vermeleri hâlinde, çizgi filmlerin en az yüzde yirmisinin, diğer çocuk programlarının en az yüzde kırkının Türkçe dilinde üretilmiş yapım olması ve Türk kültürünü yansıtması zorunludur…
(4) Radyo ve televizyon kuruluşları, yayınlarında belirli oran ve saatlerde Türk halk ve Türk sanat müziği programlarına yer vermek zorundadır...
(5) Radyo ve televizyonlar ayda en az doksan dakika gıda güvenliği, gıda güvenirliliği, bitki ve hayvan sağlığı ile toprak koruma, iş sağlığı ve güvenliği, çalışma hayatında kayıt dışılığın önlenmesi, sosyal güvenlik, işçi ve işveren ilişkileri, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi ile teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin daha verimli kullanılabilmesi gibi konularda uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır…” gibi yükümlülükler getirmiştir.
Çok önemli sorumluluklar yüklenmesine rağmen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), kendisine verilen bu sorumlulukları yerine getiriyor mu derseniz, layıkıyla yaptıkları inancında değilim. Her kurumda olduğu gibi bu kurumda da objektif olunmadığı ve taraflı davranıldığı kanaatindeyim. Kanunun yasaklarla ilgili madde metinleri kapsamlı olmakla beraber sınırları çok net ve somut değildir: Daha ziyade soyut ifadeler yer almıştır. Zannediyorum sıkıntı biraz da buradan kaynaklanmaktadır.
Cezaların caydırıcılığı konusu ise ayrı bir tartışma konusudur: Sadece bu kanuna mahsus da değildir. Tüm kanunlarımızın caydırıcılığı zayıf kalmaktadır. Bir de uygulayıcılar zayıf kalınca!.. Her şey “Allah’a emanet” olmaktadır. Başlı başına cezalandırma yöntemi de yeterli olmamaktadır; başka yolların da bulunması gerekmektedir. Hem yapımcılar hem de RTÜK açısından her şey para olmamalıdır!..
Kültürümüz, aile bağlarımız, sosyal ve ticarî ahlâkımız her geçen gün kötüye gidiyor, erozyona uğruyor. İnsanlar sokakta gezmeye, trafiğe çıkmaya korkar oldular. İslâm’ı referans göstererek iktidara gelen bir partinin döneminde -kendilerine bağlı havuz medyası da dahil- televizyonların durumu meydanda!.. Hatta bu tür programlar daha çok havuz medyasında… Sanki özellikle yayınlanıyor gibi; “bir teşvik veya bir yönlendirme mi var acaba” dedirtiyor!..
Toplumda; şiddet, kadın cinayetleri, taciz, tecavüz, çocuk istismarı, çaresizlik, mafyalaşma giderek artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Ensest ilişkiler hiç dile getirilmez oldu. İnançlarımız, değerlerimiz her geçen gün erimektedir. Ahlâksızlığı körükleyen unsurların en başında sosyal medya ve televizyonlar gelmektedir.
Şaşırtıcı olan, garip olan, terslik olan ve/veya çelişkili olan hususu herhalde fark etmişsinizdir: Kanun; “Türk kültürü”nü yansıtmak kaydıyla televizyonlara kültür programı yapma zorunluluğu getiriyor; ama özel televizyonlara bunu yaptıramadıklarından, RTÜK ancak programlardaki suç unsurlarını öne sürerek verdiği ceza karşılığı kültür belgeseli yayınlatabiliyor. Yani kanunun hükmü bu şekilde uygulanabiliyor!..
Hepiniz bilirsiniz; hani, deveye “boynun niye eğri demişler”, o da “nerem doğru ki” demiş. Aynen öyle; neremiz doğru ki, nereye el atsan dökülüyor.
6 Eylül 2019 Cuma günü Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’nun ortaklaşa düzenlediği "RTÜK 2. Medya Buluşmaları" toplantısı gerçekleştirildi. Yetkililer ile sektör temsilcileri Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde bir araya geldiler.
Haftaya bu toplantıyı ve kültürümüzü değerlendirmeye çalışacağız.