1968 yılıydı. Ortaokulu bitirmiş, ağabeyimin isteği üzerine liseyi okumak üzere Ankara’ya gelmiştim. Apartmanda karşı komşumuzun kızı, Ankara’nın kaliteli liselerinden biri olan Kurtuluş Lisesi’nde okuyordu. Kızın annesi, benim Ankara’ya yabancı olduğumu belirterek: “Hacer’le birlikte gider-gelirler, yardımcı olur” diye bu liseye kaydolmamın uygun olacağını söyledi. Ancak, Kurtuluş Lisesi’ne kayıt için gittiğimizde, ikametgâhım sebebiyle kaydolamayacağımı söylediler. Yani bir çeşit adrese dayalı kayıt sistemi…
Ağabeyimler Demirlibahçe’de oturuyorlardı. Bundan dolayı Abidinpaşa’daki Balkiraz Lisesi’ne kaydolmam gerekiyormuş. Balkiraz Lisesi’ne gittik, bir sorun da burada çıktı. Lisede klasik bölümün dışında, fen dersleri ağırlıklı “Deneme Bölümü” de varmış. İdarenin de zorlaması ile -isteksiz olarak- deneme bölümüne kaydoldum. Okula başlayınca öğrendik ki: deneme bölümü yeni bir uygulama, henüz mezun bile vermemiş.
1968-1969 öğretim yılı açılmış ve benim için çok zor dönem başlamıştı. Açık konuşmak gerekirse, öğrencilik hayatım pek başarılı sayılmazdı: Vasat bir öğrenciydim. Verilen listeye göre kitapları almaya gittiğimde hayretler içinde kaldım. Kitapların ebatları daha büyük ve kalın, ayrıca her biri -ansiklopedi ciltleri gibi- çok ağır. Modern Matematik, Modern Geometri, Modern Fizik, Modern Kimya, Modern Biyoloji gibi derslerimiz vardı. Edebiyat ve sosyal derslerimiz de yoğun geçerdi. Daha sonraki yıllarda bu kitapların ODTÜ’de okutulduğunu öğrendim. Yani anlayacağınız bir çeşit proje okulu imiş.
O zaman bu okuldan Ankara’da iki taneydi. (Yanılmıyorsam biri de Bahçelievler’de Cumhuriyet Deneme Lisesi idi.) Sayısı çok azdı: Türkiye’de 3-4 tane olduğunu duyardık. Tabii üzerinden çok zaman geçtiği için tam olarak hatırlayamıyorum, ama sınıf mevcudumuz 30 civarındaydı. Fen dersleri ağırlıklı olduğu için sınıfımızda sadece üç kız vardı.
Mahallenin adından dolayı okulumuzun adı da Balkiraz Lisesi idi. Diğer okul öğrencileri “Balkeriz Lisesi” diye sataşırlar, dalga geçerler, alay ederlerdi. Moralimiz çok bozulurdu. Hatta bazen kavgaya sebep olurdu. Öğrencilerin ve velilerin isteği üzerine, adı 1970 yılında “Başkent Lisesi” olarak değiştirildi. (Bizim eğitim yaptığımız bina, daha sonra 29 Ekim Ortaokulu olmuş ve Başkent Lisesi’ne aynı alanda yeni bir bina yapılmış.)
Dersler beni çok zorluyordu. Ne kadar çabalasam da; fen ağırlıklı bir eğitimle karşılaştığım ve temelim de zayıf olduğu için başarısız oldum. Öğretim yılı sonunda sınıfta (1.sınıf) kaldım. Bu durum beni fazlasıyla üzdü. Zaten zayıflarım nedeniyle Şubat tatilinde Elbistan’a gidememiştim: 9,5 ay sonra memlekete anamın-babamın yanına gittim. Büyük bir mahcubiyet içindeydim. Neyse… Benim için çok zor yıllar olsa da; hem Ankara’ya alışmam hem de arkadaşlara ve derslere uyum sağlamamla liseyi bir sene kayıpla bitirebildim.
Karakter olarak çok sıkılgan, utangaç, konuşmakta bile zorlanan biriydim. Çalışkan da değildim. Anadolu’nun küçük bir kazasından (Kahramanmaraş’ın Elbistan İlçesinden) gelmiş, bu tabiattaki bir öğrenci için gerçekten zor bir dönem… Allah’tan arkadaşlarım çok iyiydi. Hele bir arkadaşım vardı: Adı Erol Erdem. Çok iyi anlaşmıştık ve bana çok yardımcı oluyordu. Artvin’liydi ve çok güzel akordiyon çalar, şarkılar-türküler söylerdi.
Hayatım boyunca doğum günü kutlamadım. Lise son sınıftayız: yıl 1972, demek ki 19 uncu yaş günüm. Arkadaşlar kendi aralarında anlaşmışlar, bana doğum günü hazırlamışlar. Tabii ki, kutlamamızı -bugünkü çocuklar gibi şatafatlı bir şekilde değil de- taşındığımız Altmışevler’deki evde mütevazı olarak kutladık. O zamanlar hatıra defteri, günlük defter veya şiir defteri tutmak modaydı. Arkadaşlar, hediyelerinden başka bir de şiir defteri almışlar ve bu deftere, hem düşüncelerini hem de sevdikleri şiirleri yazmışlar.
Liseyi bitirip, Üniversiteyi kazanamadığım için Elbistan’a dönünce, defteri de götürmüştüm. 1974 yılında hem memuriyete hem de Akademiye başlayınca Ankara’ya tekrar geldim. Bu defteri unutmuştum. Kardeşimin evinde kalmış, evi taşırken fark etmişler. Bir kaç yıl önce getirdi, çok sevindim. Birkaç defa inceledim, yeniden okudum. İçinde hakkımda yazılmış güzel düşünceler ve çok güzel şiirler vardı.
Lisedeki arkadaşlarımın hepsini hatırlamam mümkün değil. Ama deftere düşüncelerini, şairlerimizin veya kendilerinin şiirlerini yazan bazı arkadaşların -defterdeki sıraya göre- isimleri şöyle: Sultan Yılmaz, Belgin Soydan, Süheylâ Kurtoğlu, Aysel Yavuz, Hatice Argut, Halûk Selçuk, Erol Erdem, Neriman Yılmaz, Metin Onur, Seracettin Tav, Mustafa Gür, Bünyamin Bekbulat, Faruk Balaban, Gülay Sağıroğlu, Ahmet Görgül, Ali Kaplan, Refik Celal Özat, Semra Erbil, Fevziye Yılmaz, Bülent Çelik, Mehmet Paracı, Edip Özbey, Ali Rıza Yıldırım, Suat Bayri, Ramazan Oruç, Fikri Yavru, Kemal Karuç, Nejdet Özsüer. Süheylâ Kurtoğlu ve listede adı geçmeyen Abdurrahman Dulkadiroğlu’yla bir dönem MEB merkez teşkilatında birlikte çalıştık. (Lisedeyken soyadım Yenerçağ idi.)
Yeni eğitim-öğretim yılının açıldığı bugünlerde defter aklıma geldi. Deftere yazılan bir şiir, o günlerde çok ilginç gelmiş ve hoşumuza gitmişti. Aşk ile Kimya’yı birleştiren bir şiir. Aysel Yavuz arkadaşım deftere yazmış, ama şiir “Nejla EVREN”e ait.
MEKTUP
Sizi ilk gördüğüm gün demir kadar sert kalbime,
Atom bombası gibi tesir ettiniz.
Kip cihazı kadar ince beliniz, beni hayran etti.
Kömür gibi siyah kaşlarınız altında bakan,
Sülfat rengi gözleriniz bir magnezyum kadar parlaktı.
Her tebessümünüz kalsiyum karbonat gibi dişlerinizi gösteriyor,
Bakır gibi kırmızı dudaklarınız güzelleşiyor.
Gözleriniz bana sülfürik asit gibi tesir etti.
Hidrojen gibi yandım kül oldum.
Babanızdan aldığım sert cevaplarla kükürt gibi sarardım,
İyot gibi açıkta kaldım.
O müthiş cevaplar atom gibi tesir etti.
Hâlâ seviyorum, sözleriniz karbon kömürü kadar,
Karanlık hayatımı magnezyum gibi aydınlattı.
Altın kadar sarı saçlarınız,
Altında fosfor kadar parlak vücudunuz bir neşe kaynağıdır.
Alimünyumdan ayakkabılarınızla,
Granit zemin üzerinde civa gibi kayıyorsunuz.
Kimya ilmi kadar karışık aşkıma mukabele etmezsen,
Potasyum siyanürle hayatıma son veriyorum,
Sevgilim.
2017-2018 eğitim-öğretim yılının hepimize hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle…