Aydınlar Ocağı Ortak Bildirisi:Milli Şehit Kemal Bey

 

Boğazlayan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey 10 Nisan 1919 günü Ermeniler, Rumlar, işgal kuvvetleri ve işbirlikçilerin dayatmaları ile tehcirle ilgili suçlanmış, Nemrut Kürt Mustafa Paşa başkanlığında kurulan düzmece bir mahkemede yargılanmış ve Beyazıt meydanında idam edilmiştir.

 1915 yılında yaşanan tehcir olayının sorumlusu olarak ne yazık ki kaymakam rütbesindeki bir vatan evladını sorumlu tutuldu.

 Kemal beyin son sözleri ise şöyledir: “Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet! Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Âmin. Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın Millet…’

Kemal beyin cenazesi tıbbiye ve mülkiyelilerce Kadıköy’deki mezarına konmuştur.

 Atatürk’ün isteği doğrultusunda 14 Ekim 1922 tarihinde TBMM, Kaymakam Kemal beyi Milli Şehit ilan etmiştir.

10 Nisan 1919 günü Beyazıt meydanında bir idam sehpası başında birçok zebaninin arasında beyazlar giyinmiş bir aslan kükredi; “EĞER ADALET BUNA DİYORLARSA KAHROLSUN ADALET” bu ses tüm İstanbul’da yankılandı. “KAHROLSUN ADALET”, O, CEPHEDE DÜŞMANA KARŞI SAVAŞAN BİR NEFER GİBİ ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇMEYE GİDİYORDU.

Esir alınmış bir imparatorluğun kalbinde devlet, ne yazık ki kana susamış Ermeni, Rum, İngiliz ve işbirlikçilerinin gayreti ile hazırlanan kumpastan bir vatan evladını kurtaramıyor ve evladına sahip çıkamıyordu. İşgal kuvvetleri için Kaymakam Kemal, tüm dünyanın gözleri önünde aşağılanan o koca imparatorluğun sembolü idi. Milleti adına İntikam, Kaymakam Kemal’den alınıyordu. Bu intikam, kendilerini bin yıl insanca, adaletle, hakkaniyetle yöneten efendilerinden, aşağılık komplekslerini tatmin için alınıyordu. Rus’un, İngiliz’in, Fransız’ın kandırarak üstümüze saldığı Ermeni çeteleri, başlarında sözde din adamları patrikleri olmak üzere okullara samanlıklara ahırlara tıkarak diri diri yaktıkları yüz binlerce Müslüman Türk ve Kürt’ün kanına doymamışlardı. Sadık kavim diyerek, Alpaslan’dan itibaren bağrımıza bastığımız bu insanlar, maalesef bu gün de peşlerine taktıkları hainlerle en müstesna semtlerimizde “1915’ ten günümüze soykırım sürüyor” diyerek ırkçı faşizan emelleri ile pankartlar açarak, bitmeyen kinlerini her fırsatta kusmaktadırlar.

Bizimle birlikte yaşayan, bizim sevinç ve acılarımızı paylaşan, kökeni ne olursa olsun herkes ve Ermeniler eskiden olduğu gibi bizim kardeşimizdir ve başımızın üstünde yerleri vardır. Yalnız Ermeni diasporasının kışkırttığı, Amerika’dan, Fransa’dan ve Ermenistan’dan gelip de Taksim’de, Beyoğlu’nda ve birçok il merkezlerimizde bizi soykırımcı diye suçlayarak yapılan çiçek ve mum dikmelere, resim ve pankart açmalara, yalandan ağıtlar yakmalara lütfen yöneticilerimiz müsaade etmemelidir. Bu masalların karşısına Hocalıda katlettikleri henüz kanı kurumamış masum yavrucakların resimleri konulmalıdır. İsveç’te, Fransa’da, Amerika’da, Vatikan’da Türkiye’yi soykırımla suçlayan, çoğu kukuletalı papazlar ve Türkiye’den gitme hainler, bir daha sınırlarımızdan içeri sokulmamalıdır. Bizim Ermeni meselesi ile ilgili hiç devlet politikamız olmamıştır. Hâlbuki başbakanlığa bağlı bir büro bu konunun takipçisi ve yol göstericisi olmalı, Ermeni yalanlarının üstesinden gelmelidir.

Ermenistan’da, Ermeni çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilirken Türkiye’de kaçak işçi olarak çalışan yaklaşık elli bin Ermeni hanım Türk çocuklarına dadılık etmektedir. Bu hanımların her birinin ayda iki bin lira kazandığını düşünecek olursak, bu rakam yılda bir milyar iki yüz milyon eder. Bu para Ermenistan’da en az yarım milyon insana ekonomik destektir. Bu yolla Türkiye, on yıllardır Ermenistan’a her yıl bir milyarın üzerinde tazminat ödemektedir. Peki, yapılmış tüm uluslar arası anlaşmalara ve tespit edilmiş sınırlara karşın halen Ermenistan’ın tazminat ve toprak istemesine ne demeli? Peki, Yetkililerimiz ödediğimiz bu tazminatın acaba farkındalar mı?

Kaymakam Kemal, yoktan var edilen Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki yangının kıvılcımlarından biri idi. Egemenliğimiz için çok şehit verdik ve bugün de halen egemenliğimizin selameti için şehitler veriyoruz. Bugün Türk’e Türkiye’yi çok gören ve bu topraklar Türklere bırakılamaz diyen Batılı Emperyal Güçler, yarın Türkiye Ahmetlere Mehmetlere de bırakılamaz diyeceklerine kuşkumuz yoktur. Güneydoğu olayları, Türk’e çok görülün Türkiye’nin paylaşım senaryolarından biridir.

 Kaymakam Mehmet Kemal Bey ve tüm şehitlerimize Allahtan Rahmetler diliyoruz.

 AYDINLAR OCAKLARI ORTAK BİLDİRİSİ