Azerbaycan Türk'ünün Tarihi ve çektiği çileleri

 

Azerbaycan halkının yalnızca tabii servetleri ve arazisi değil, aynı zamanda eski ve kıymetli bir siyasi tarihi vardır. Elbette, bir makalede Azerbaycan’ın bütün siyasi tarihi meselelerini ele almak mümkün olmadığından biz yalnız XIX. asrın başlarından sonraki devirleri kısaca ele almaya çalışacağız. XIX. asırdan beri Kuzey Azerbaycan’ın siyasi tarihini bazı devirlere bölmek mümkün olabilir.

Bunu şu şekilde ele alabiliriz:

1. XIX. asrın başlarında Kuzey Azerbaycan’ın Rusya tarafından işgal edilmesinden, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kurulana kadar olan devir;

2. 1918-1920 yıllar Azerbaycan Halk Cumhuriyeti devri;

3. 1920 yılın Nisanı’nda Azerbaycan’ın Rusya tarafından ikinci kez işgal edilmesinden 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasına dek olan Sovyet devri;

4. 1991. yılında Azerbaycan’ın bağımsızlığını yeniden ilan ettiği devir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, tarihi Azerbaycan’ın büyük bir kısmı güneyde, şimdiki İran Devleti’nin sınırları içerisindedir. Azerbaycan halkı bu arazide zengin siyasi tarih, medeniyet, ilim ve sanat eserleri yaratmıştır. Lakin, biz Güney Azerbaycan tarihine dair meseleleri burada ele almıyoruz.



XIX. Asrın Başlarında Kuzey Azerbaycan’ın

Rusya Tarafından İşgalinden Azerbaycan Halk Cumhuriyeti

Kurulmasına Kadar Olan Dönem



Açık denize çıkışı olmayan Rusya I. Petro zamanında 1700-1721 yılları arasında Kuzey savaşı sonunda Baltık denizine ulaştıktan sonra yılın çoğu zamanında bu denizin donması onun denizcilik için yararsız olduğunu görerek sıcak denizlere sahip olmak maksadıyla Hazar sahillerine ve Kafkasya’ya doğru kısa süreli bir akında bulundu. Hazar’ın güney sahillerine çıkan Rus orduları hemen geri çağrıldı. 1813-1828 yıllarda ise Rusya büyük güçlükle Kuzey Azerbaycan’ı işgal ederek Gülüstan ve Türkmençay antlaşmalarıyla kendisiyle birleştirmiş oldu. Güney Azerbaycan ise İran’a katıldı.

Azerbaycan’la olan savaşlarda oldukça fazla sayıda Rus asker ve subayı öldü. Bakü’de general Sisianov’un başı kesildi. Azerbaycan işgal edilse de halk işgalcilerle anlaşamadı. Rus işgaline karşı muhtelif direniş hareketleri devam etti. Rus hükümeti müstemleke desteklerini oluşturmak için Azerbaycan topraklarına gayrımüslümleri yerleştirmeye başladı. Azerbaycan’a Ermenilerin göç ettirilmesinin sağlanması için Erivan ve Nahçıvan’da göç komiteleri kuruldu. Göç ettirilenlere özel imtiyazlar verildi.

Ermeniler Kuzey Azerbaycan topraklarında, özellikle Nahçıvan, Erivan ve Karabağ’da iskan ettirildi. Bu bölgelerin ahalisinin etnik terkibi esaslı değişikliğe maruz kaldı. İşgal edilmiş topraklarda Ruslar ve Almanlar da yerleştirildi. Kuzey Azerbaycan’da ilk Rus iskanları 30’lu yılların başlarında meydana geldi. İşgal edilmiş Azerbaycan topraklarında kısa müddet 30’a kadar Rus köyü kuruldu. Gayri-Azerbaycanlıların göçürülmesi ile paralel olarak Azerbaycanlı ahalinin sayısı hayli azaldı. Müstemleke zulmünden canı yanan Müslüman ahali kendi ata topraklarından göçmeye başladı.

Mesela, Gülüstan sulhune kadar Karabağ bölgesindeki 20.000 Azerbaycanlı aileden yalnız 3.000 kadarı kaldı. Fakat, Çar idaresi Ermeni, Rus ve Almanları Kuzey Azerbaycan topraklarında yerleştirerek genel nüfus sayısını artırmış oldu.

Rusya’nın Kuzey Azerbaycan’da uyguladığı milli ve dini zulüm, yerli nüfusdan idare organlarına koymayışı, islam dinine, milli dile, adet-ananeye ve medeniyete saygı göstermeyişi yönetime karşı olan düşünceleri keskinleştirdi ve halkın gazabını artırdı. Rus müstemlekeciliğine karşı isyanlar başladı. 30’lu yıllar Kuzey Azerbaycan’da Çarizmin müstemlekecilik siyasetine karşı Azerbaycan Halkının mücadele gücünü kahramanlıklar seviyesine çıkardı. Car-Balaken, Talış, Guba ve Şeki’de isyanlar başladı. Fakat, onlar Çar orduları tarafından mağlup edildi. İsyanların liderleri ve destekçilerinin bır kısmı hapsedildi büyük çoğunluğu ise idam edildi.

Çarizme karşı mücadele ve gittikçe güçlenen eğitim herakatı Azerbaycan milletini daha da birleştirdi. Kuzey Azerbaycan’da milletin teşekkülü XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıktı. Fakat, Azerbaycan halkının hala XIX. asırdan hayli önceleri milletin başlıca özelliği olan arazi ve maneviyat birliğine sahipti. Milletin oluşması için gerekli olan iktisadi birlik yalnız sanayileşme devrinde oluştu. Milletin teşekkülünde diğer mühim şart ise arazi birliği idi. En eski devirlerden başlayarak, Azerbaycanlılar güneyde Kızıl-Özen çayından başlayarak, kuzeyde Büyük Kafkas sıra dağlarına, doğuda Hazar denizi sahillerinden batıda Göyçe gölü ve Gürcistan’a kadar uzanan büyük bir arazinin sakini idiler.

Bu coğrafi sınırlar dahilinde halkımızın tarihi arazi birliği meydana çıktı. Milletinin teşekkülü prosesinin önemli yönlerinden biri Azerbaycan arazisinin Rusya ve İran arasında bölündüğü bir dönemde başlaması idi. İşgalden sonra Azerbaycan topraklarının muhtelif yönetimlerin terkibine katılması neticesinde kuzeydeki topraklar da parçalandı.

Azerbaycan halkı kendinin çok uzun zaman boyunca ağır imtihanlardan başarıyla çıkmış, medeniyet incileri yaratmış, yabancılara karşı mücadelelerden pişerek çıkmış, gelişmiş, yüksek manevi keyfiyetleri kazanmış ve dünya medeniyetine emsalsiz katkılarda bulunmuştur. Azerbaycan Türklerinin menaviyat birliğinin muhtelif yönlerinin kurallaşması halkın birlik şuuru ile ilgili olup kendi ifadesini umumi adet, anane ve yaşam özelliklerinde bulmuştur. Azerbaycan Türklerinin karakterinde misaferperverlik, büyüklere hürmet, merhametli olmak, dostluğa sadakat, samimilik ve bir çok konuda müspet özellikler taşımaktadır.

Yeni tarihi şartlarda Azerbaycan Halkının görkemli temsilcilerinden Mirza Fethali Ahundov, Hasan bey Zerdabi, Necef Bey Vezirov ve başkalarının edebi-bedii ve ilmi-toplumsal faaliyeti, 1875 yılında ana dilinde ilk gazeteyi neşre başlaması, dünyevi okulların sayısının artması ve milli tiyatronun kurulması Azerbaycan medeniyetini yükselterek çıkartarak milli şuurun uyanması ve inkişafında mühim rol oynadı. 80’li yıllarda yayına başlayan “Kaşkül” gazetesi ilk defa “Azerbaycan milleti” ifadesini kullanarak bu fikri tebliğ etti. Halkın görkemli temsilcileri gazetelerin sayfalarında halkı uyanmaya çağırır, ana dilini inkişaf ettirmeye ve “Vatan” mefhumunu yaymağa çalışırlardı. Ahmed bey ağaoğlu, Ali bey Hüseyinzade, Alimardan bey Topçubaşov ve diğerleri devrin en cesaretli aydınlardandı. Milyoner yardımsever Hacı Zeynalabidin Tağıyev, halkı ilim ve maarifle buluşturmak için büyük işler yaptı.

Azerbaycan’da kendilerine ait olan toprakların azlığına rağmen, Çarizm, müstemlekecilik ve Ruslaştırma siyaseti neticesinde XX. asrın başlarında buraya göç ettirilen Rusların sayısı arttı. Onlar, yerli köylülere ait olan verimli topraklara iskan ettirildi. Yalnız 1912’de Muğan’a göç ettirilmiş 20. 000 Rus’un yaşadığı 49 köy kuruldu. Devlet Ruslara resmi olarak silah verdi.

Asrın başlarında bütün Rusya İmparatorluğu’nu olduğu gibi Azerbaycanı da devrim harekatı bürüdü. 1901 yılının başlarında Bakü’de 15 civarında sosyal-demokrat dernek faaliyet halindeydi. Azerbaycan’da işçi harekatı geniş taraftar bulmuştu. Bakü bütün Rusya İmparatorluğu’nda devrim merkezlerinden biri haline gelmişti. Devrimi önlemek için Çarizm Kafkasya’da Rus askerlerinin yardım ettikleri Ermenilerin Azerbaycanlılara karşı katliamları başlattı.

Milli katliamları durdurmak bahanesi ile Çarizmi Kafkasya’da kuvvetlendirmek için ilave askeri birlikler yetiştirildi. Fakat, bütün bunlara rağmen, Rus işgaline karşı mücadelede Milli-azadlık harekatı bir an bile durmadı. Azerbaycan’da Milli-azadlık harekatının terkip kısmı köylü ve kaçak harekatı idi. Kaçak harekatının görkemli liderleri Nabi, Kerem, Deli Ali, Meşedi Yusuf, Meşedi Gadir, Gandal Nağı ve başkalarına resmi dairelerin çekememezlikleri artıkça onları yol kesen bir eşkıya gibi farzedip nüfusdan çıkarmaya çalıştılar.

Bununla birlikte, diğer kuralları da ortaya çıktı. Kabiliyetli gençler dünyanın muhtelif tahsil merkezlerinde öğrenimlerine ara verip vatana döndükten sonra Milli Demokratik hareketin kurulması ve gelişmesinde büyük rol aldılar. Avrupa’daki önceki fikirlerleri de bilen bu gençler ilk etapta kendini kaybetmeyen, milletin tarihini ve manevi değerlerini araştırmanın zaruriliğini anladılar.

Aydınlardan Hasan bey Zerdebi, Ali bey Hüseyinzade, Ahmed Bey Ağayev, Neriman Nerimanov, Celil Memmedguluzade, Mehemmed Hadi, Hüseyin Cavid, Üzeyir Bey Hacıbeyov, Mirze Elekber Sabir, Abdulla Şaig, Alimerdan Bey Topçubaşov, Firudin Bey Köçerli, Mehemmed Emin Resulzade ve başkaları milli ideallerin yayılmasında ve milli şuurun güçlendirilmesinde mühim rol oynadılar. Hasan Bey Zerdebinin ve Mehemmed Emin Rasulzadenin Milletçilik ve Devletçilik, Celil Memmedguluzadenin demokratizm idealleri büyük tesir gücüne malik idi. Milli tefekkür Türk aleminin görkemli temsilcileri İsmail Bey Gaspıralı, Nihal Atsız, Ali Bey Hüseyinzade, Yusuf Akçoralı, Ahmed Bey Ağaoğlu, Ziya Gökalp ve başkalarının Türkçülüğe dair fikirlerinden kaynak almaktaydılar.

Milli kadroların yetiştirilmesinde matbu sözün gücünü iyi anlayan aydınların gayreti ile 1905’de ana dilinde “Hayat” gazetesi neşredildi. H. Z. Tağıyev ve M. Muhtarov’un yardımlarıyla kurulmuş “Neşri maarif” ve “Nicat” maarif cemiyetleri halkın aydınlanmasında ve Milli Azadlık Harekatı’nın güçlenmesinde büyük hizmetler gösterdiler. Milli harekatın taleplerinden biri olan milli dilin müstakil gelişmesi ve tahsilin ana dilinde olması Azerbaycan öğretmenlerinin 1906 yılının Ağustos’unda yaptığı I. Kurultayında talep edildi.

XX. asrın başlarında oluşan şartlarda aydınlar ahaliyi teşkilatlandırmak için siyasi partilerin kurulması gerektiğine inandılar. Mehemmed Emin Resulzadenin liderliğinde 1902’de “Müsalman Gençlik Teşkilatı” kuruldu. Bu teşkilat gizli faaliyet gösteren “Müsalman Demokratik “Musavat” Cemiyyeti”ne dönüştürüldü. 1904 sonbaharında milli aydınların temsilcilerinden Mirhasen Mevsimov’un, Memmedhasan Hacınski’nin ve Mehemmed Emin Resulzade’nin teşebbüsü ile Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi Bakü Komitesinin bünyesinde faaliyet gösteren “Müsalman sosyal-demokrat “Hümmat” teşkilatı” kuruldu. Teşkilatın “Hümmat”, sonra ise “Takamül” ve “Yoldaş” gazeteleri yayınlandı. Bolşeviklerin kontrolü altına geçen “Hümmat” teşkilatı milli gayesinden uzaklaştı. Kendilerine, milli istiklal uğrunda mücadele eden M. A. Resulzade ve onların fikirdaşları olan “Hümmat” teşkilatından uzaklaşarak Rusya’nın müstemleke idaresine karşı Azerbaycan milli inkılap harekatını hedef seçtiler.

Çar, M. E. Resulzade’yi tehlikeli bir şahıs olarak takip ettirmekte idi. 1908 yılında İran’a gitmeye mecbur kalan Resulzade, Azerbaycan Türklerinin milli kahramanları olan Settarhan ve Bağırhanla birlikte Tebriz devrimine iştirak etti. Fakat, 1905-1907 yıllarında birinci Rus devriminin mağlubiyetinden sonra Azerbaycan’da milli bağımsızlık hareketinin temsilcileri ciddi baskılara maruz kaldılar. Sıkı takipler başladı, bağımsızlık fikirleri veren gazete ve dergiler kapatıldı. Azerbaycan ticari ve sanayi erbabı “Müselman Konstitusiya Partisi”ni kurdu.

1905 yılının ilk ve son baharlarında Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı başlattıkları soy kırımlar ileri seviyede olduğu için sermaye ve büyük toprak sahiplerinin temsilcileri aynı aydınlar gibi siyasi parti ve silahlı müdafaa cemiyetleri kurmaya mecbur kaldılar.

1911 yılının Ekimi’nde Abbasgulu Kazımzada, Tağı Nağıyev ve Mehemmedali Resulzada tarafından kurulduğu ilan edilmiş Musavat Partisi, Azerbaycan Halkının siyasi yönden teşkilatlanması ve birleşmesinde mühim rol oynadı. Musavatın programında Müslüman halklarının birliğine, bağımsızlığına ve devletçiliğinin yeniden oluşmasına maddi ve manevi olarak yardım etmek vaad edildi. Musavat 1913 yılında faaliyetlerini geçici olarak durdurdu.

Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması Azerbaycan’daki şartları değiştirdi. Yeni vaziyet milli hareketi zayıflatsa da onu durduramıyordu. Savaş yıllarında düşman tarafların her birinin Azerbaycan’a dair kendine has planları vardı. Büyük devletler Azerbaycan’ın servetlerine sahip olmak istiyorlardı. Çarizm Müslümanlara, o cümleden Azerbaycanlılara inanmayarak askeri hizmete çağırmıyordu. İstihbarat birimleri Türkçüleri ve İslamcıları daha ciddi izlemeye başladı.

Bununla birlikte, Rus ordusu sırasında hizmet eden 200 kişiden fazla Azerbaycanlı subayın çoğunluğu savaşlarda gösterdiği kahramanlıklara karşılık muhtelif madalya ile taltif edildi. Generaller Samed Bey Mehmandarov, Aliağa Şıhlinski, İbrahimağa Vekilov ve Hüseyinhan Nahçıvanski’nin isimleri harp sanatı tarihinde önemli bir yer tutmuştur. İlk Azerbaycanlı askeri pilot Farruhağa Gaibov bu savaşlarda şöhret kazandı. Azerbaycan gençlerinden “Tatar süvari alayı” teşkil edildi. Bu alay Rus şovenistler hakaret amacıyla “Vahşi diviziya” diye adlandırdılar. Alay çarpışmalarda emsalsiz başarılar gösterdi. Bu savaş çatışmaları Azerbaycan Türklerine ve Müslümanlara büyük darbe vurdu.

Savaş bölgelerindeki Azerilerin evleri dağıtıldı, öldürüldüler ve yerlerinden göç ettirildiler. Çarizm savaş döneminde Osmanlı ve İran’dan Ermenileri büyük guruplar halinde Azerbaycan topraklarına ve özellikle Erivan, Nahçıvan, Yelizavetpol ile Bakü’ye yerleştirdi. Cephelerdeki mağlubiyet neticesinde imparatorluk dahilindeki düzenin bozulmasından da istifade eden Azerbaycan Milli Hareketi müstemleke esaretine karşı direnişini hayli güçlendirdi.

Ekim Devrimi neticesinde Çar devrildikten sonra ülkede geçici hükümet kuruldu. Çarlığın yıkılmasından sonra partiler kuruldu, tabii bunlarla birlikte Musavat da yeniden siyasi faaliyetlerine başladı. Sosyalist meyilli teşkilatlar Azerbaycan’da İşçi Milletvekilleri Sovyetleri kurmaya başladı. Ancak bunların Azerbaycan’da sosyal dayanakları oldukça zayıftı. Aslında bu sosyalistleri Azerbaycan Türklerinin dışındaki unsurlar desteklemekteydi. Diğer taraftan 17 Mart 1917’de geçici hükümetin Bakü’da yerli istihbarat ve takip organı olan İçtimai Teşkilatların İcrası Komitesi kuruldu. Azerbaycan’da siyasi partilerin faaliyetlerinin genişlemesiyle birlikte Müslüman Milli Şuraları da kurulmaya başlandı. 27 Mart’ta aydınların temsilcilerinden ibaret Müslüman Milli Şurasının geçici İcra Komitesi seçildi. İcra Komitesi’nin başkanı Memmed hasan Hacınski, yardımcısı ise M. E. Resulzade oldu.

Yerli ahalinin kesinlikle savunduğu Milli Şuralar hayli güçlü idi. Ekim Devrimi’nden sonra milli bağımsızlık harekatında yeni bir merhale başlandı. Azerbaycan aydınları Milli harekata yardım maksadıyla Müslüman Milli Şurası’nın Azerbaycan’ın şehir ve kazalarında şubelerini kurdular. Milli bağımsızlık harekatında ve Milli Azerbaycan Devleti’nin kurulmasında Musavatın rolü ölçülemez dercededir. 1917 yılının sonbaharında Güney Kafkasya’da Musavatın siyasi nüfuzu süratle arttı. 26 Ekim’de Musavat partisinin I. kurultayını açan M. E. Resulzade bağımsız Azerbaycan Devleti’nin kurulacağını söyledi.

Bu dönemde Azerbaycan’da milli bağımsızlık tartışması esasen üç yönde yapılıyordu. Birincisi, geçici hükümetin esaret altına aldıkları halklara uyguladıkları politikalar karşı mücadele idi. Çünkü, geçici hükümet Çarın müstemleke politikasını daha ince fakat daha tesirli bir şekilde yürütüyordu. Azerbaycanlıları bölücülükle suçlayarak milli bağımsızlık harekatını boğmaya çalışıyordu. İkincisi, Sovyetlere karşı mücadeleden ibaretti. İçinde Azerbaycanlılar yok denecek kadar azdı, esasen Ermeni ve Ruslardan ibaret Bakü işçi ve asker milletvekilleri Sovyet yönetiminin Azerbaycan halkının menfaatleriyle ters olduğunu ifade ediyordu.

Menşevik ve Taşnak blokunun önderlik ettiği Bakü Sovyeti bir ve bölünmez Rusya idealini savunuyordu. Azerbaycan Milli Hareketi bu siyasetin aleyhine idi. Üçüncüsü ise, imparatorluğun dağılması ile keskinleşen Ermeni-Müslüman düşmanlığı idi. Bu görüşe, Milli bağımsızlık hareketinin önemli bir bölümü ile milli aydınların liderleri katılıyordu. Daima ciddi gözetim altında bulundurulan Azerbaycan zenginleri ise milli bağımsızlık hareketine gizlice yardım etmekteydiler 1917 yılının Ekimi’nde Petrograt’ta Bolşevik ihtilali neticesinde geçici hükümetin devrilmesi neticesinde Bolşevik diktatörlüğünün kurulması ile ülkede tamamıyla yeni siyasi şartlar oluşmuştu. Bolşevik hakimiyetini kabul etmeyen milliyetçi güçlerin bütün Güney Kafkasya’yı Rusya’dan ayırmaları gerekliliği artık şüphe götürmezdi.



1918-1920 Yılları Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Devri



Bolşeviklerin hedefi Rusya’nın eski müstemlekelerini başka başka adlar altında koruyarak bir yönetimde birleştirmek idi. Fakat, Azerbaycan’da esasen Azerilerin dışındaki milletlerden ibaret olan Bolşeviklerin sosyal dayanakları çok zayıftı. Ekim Devrimi öncesinde Bakü şehri yönetimi için yapılmış seçimlerde Bolşeviklerin aldıkları 3770 oyun 2600’den fazlası Rusların çoğunlukta olduğu Bakü garnizonundandı. Seçimlere ilk defa iştirak eden Musavat partisi 25. 000 seçmenden 10.000 oy alarak oyların %40’ını almıştı.

Kasım’da Bolşevikler aynı mahiyette Bakü Sovyeti’nin konferansını toplantıya çağırıp Bakü’de Ermeni Stepan Şaumyan başta olmak üzere Sovyet hakimiyetini ilan ettiler. Bakü Sovyeti’nin İcra organına Sovyet hakimiyetini savunan partilerin temsilcileri dahil edildiler. Bunlar da aslında Azerilerin dışındaki kavimlerdendi. Böylelikle, Bolşevik-Taşnak ittifakı da resmi bir hüviyet kazandı. Musavat Partisi anti-Azerbaycan faaliyeti gösteren İcra Komitesine girmedi. Bu şartlarda Atlanta Devletlerinin, özelikle ABD, İngiltere ve Fransa’nın yardımı ile Kasım ayında Tiflis’te Azerbaycanlı, Gürcü ve Ermeni temsilcilerinden ibaret Trans-Kafkasya Komiserliği ve Temsilciliği kuruldu.

Ancak burada da farklılıklar söz konusuydu. 1917 yılının Aralık ayında imzalanan Erzincan Anlaşması ile Osmanlı Devleti ve Rusya arasında Kafkas cephesinde ateşkes ilan edildi. Barış şartlarına göre, Rus ordusu işgal ettiği toprakları boşaltmalıydı. Kafkas cephesinden dönerek Rusya’ya giden Rus askerleri Azerbaycan köylerini talan ederek, açlık ve sefalet içerisinde olduklarından Rusya’ya dönmektense Bakü’de kalmayı tercih ediyorlardı. Rus ordusu kendi silah ve mühimmatını Ermenilerle, Bakü Bolşeviklerine verdiğinden Azerbaycan ahalisi silahsız kaldı.

1918 yılının Mart başlarında Bakü Sovyeti 20.000 silahlı güç topladı. Bolşeviklerin ve Ermeni partilerinin en güçlü rakibi Azerbaycan’ın bağımsızlığı uğrunda mücadele eden, geniş sosyal desteği olan ve yerli ahalinin savunduğu, sınıflar çatışmayı ve üstünlüğü reddeden, milli bağımsız cumhuriyetin ilkelerini ileri süren Musavat Partisi idi. Bolşevik hükümetini kuvvetlendirmek, Türklerin muhtemel saldırılarına karşı tedbir almak ve Musavat başta olmak üzere milli güçleri birer güç olmaktan çıkarmak gerekçeleriyle S. Şaumyan Azerbaycan Türklerinin soy kırımını başlattı. Sınıflar arası çatışma hemen Türkler ve Müslümanların toplu imhalarına döndü. Azerbaycan aydınları ise Müslüman ahaliyi sakinliğe, sıkıntı ve zorluklara tahammül etmeye çağırıyorlardı.

30 Mart akşam saat 5’te Bakü’de ilk ateş açıldı. Mart soy kırımı başlayana kadar kendilerinin tarafsızlığını ilan eden Daşnaksütyun Partisi, Ermeni Milli Şurası ve Ermeni Kilisesi Bakü Sovyetini savundular. Ermeni askerleri ve Bakü’deki Ermeni aydınları da çatışmaya katıldı. Azerbaycanlılar katliamları önlemek için 31 Mart’ta ateşkes ilan etti. Azerbaycanlılara ait içtimai binalar, Milli remzler, medeniyet ocakları ve gazetelerin idareleri yakıldı. 2 Nisan’a kadar devam eden soykırımda 12.000’den fazla Türk ve Müslüman öldürüldü.

Şamahı, Kuba, Haçmaz, Lenkeran, Hacıgabul ve Salyan’da da bu tür katliamlar yapıldı. Bu tür talanlardan en çok Şamahı kazası zarar gördü. 1914-1920 yılları arasında Türklere ve Müslümanlara karşı yapılan bu katliamların coğrafyası Anadolu, Güney Azerbaycan, Batı Azerbaycan, Kuzey Azerbaycan ve Borçalı dahil olmak üzere oldukça geniştir. Yapılan bu katliamın asıl sebebi bağımsız Azerbaycan Devleti’nin kurulmasını önlemek ve milli kuvvetleri yok etmekti. Bütün bu zulm ve katliamlar milli kuvvetleri zayıflatmakla birlikte bağımsız Azerbaycan Devleti’ni kurmak idealinin önünü kesmek ise mümkün olamadı. Bağımsız devlet kurmak uğruna yapılan mücadelede azim daha da güçlenmiş oldu.

Türk ve Müslüman dünyanın manevi mesuliyetini taşıyan, Türklüğün ve halifeliğin merkezi olan Osmanlı Devleti harekete geçti ve 26 Mayıs’ta Tiflis’te Trans Kafkasya toplantısı yapıldı. Bu toplantıda Azerbaycan temsilcileri arasında 27 Mayıs’ta olağanüstü toplantı tertip edildi. Bu kuruluş Azerbaycan’ın yönetimi görevini üstlenerek Azerbaycan’ın geçici Milli Şurası ilan etti, M. E. Resulzade de bu şuranın başkanı H. Ağayev ve M. Seyidov başkan yardımcılıklarına seçildiler. 28 Mayıs’ta Tiflis’deki ‘Orient’ otelinde Azerbaycan Milli Şurası, Hasan Bey Ağayev’in başkanlığı ve M. Mahmudov’un katipliği ile (ayrıca 24 kişilik şura üyeleriyle birlikte) Azerbaycan’ı bağımsız devlet ilan etti ve Fethali Han Hoyskiy’e sekiz bakandan oluşan bir hükümet kurma görevi verildi.

Altı paragraftan ibaret olan “İstiklal Beyannamesi”nde; “Büyük Rus Devrimi’nin sonucunda Rusya’da öyle bir siyasi kuruluş meydana geldi ki, o, devlet organlarının muhtelif yerlere dağılmasına ve Rus askerlerinin Trans-Kafkasya’ı terk etmesine kadar icraatlarda bulunmuştur. Bu durumda kendi kuvvetleri ile baş başa bırakılmış olan Trans-Kafkasya Halkları yönetimlerini kendi ellerine alarak Trans-Kafkasya Demokratik Federal Cumhuriyeti’ni kurdular. Ancak, siyasi gelişmelerin neticesinde Gürcü halkı Trans-Kafkasya Demokratik Federal Cumhuriyeti’nden ayrılarak müstakil Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ni kurmayı daha uygun bulmuşlardır.

Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki savaşın bitmesiyle ilgili olarak Azerbaycan’ın mevcut siyasi durumu, ülkenin dahilinde görülmemiş anarşiye Doğu ve Güney Trans-Kafkasya’dan ibaret olan Azerbaycan için kendi devlet kuruluşunu oluşturmayı büyük bir gereklilik hissetmektedir, Azerbaycan halkının içine düştüğü dahili ve harici durumdan ancak bu şekilde kurtarmak mümkün olacaktır. Halkın oylarıyla seçilmiş olan Azerbaycan Milli Şurası bunun temelini şimdi burada atarak bütün halka ilan etmektedir:

1. Bugünden itibaren Azerbaycan halkları bağımsızlık hukukuna sahipdir ve güney bugünden itibaren Azerbaycan halkları bağımsızlık hukukuna malikdir; güney ve doğu Trans-Kafkasya’dan ibaret olan Azerbaycan tam bağımsız bir devlettir. 2. Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin idare şekli Halk Cumhuriyeti olarak tespit edilmiştir. 3. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti bütün milletler ve halklar ile dosttur. 4. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti millet, din, sınıf ve cins farkına bakmaksızın sınırları dahilinde yaşayan bütün vatandaşlarının siyasi ve vatandaşlık haklarını temin eder. 5. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti arazisi dahilinde yaşayan bütün milletlere serbest inkişaf için geniş imkan verir. 6. Milli Meclis toplanana kadar Azerbaycan idaresinin başında genel seçim yolu ile seçilmiş Milli Şura ve Milli Şura’ya sorumlu olan geçici hükümet bulunur.

Bundan sonra Azerbaycan Milli Şurası ve hükümeti bağımsız devletin tanınması için diplomatik-siyasi faaliyete başladı. Azerbaycan Cumhuriyeti Nazirler Şurasının başkanı Fetali Han Hoyski 29 Mayıs 1918’de dışişleri bakanına ‘Tiflis’te Azerbaycan’ın bağımsızlığını bildiren telgrafın gönderilmesine mani olmaktadırlar. Biz Ermenilerle olan bütün görüşmeleri bitirdik, onlar ultimatomu kabul edecekler ve savaş bitecek. Biz onlara Erivan’ı verdik, telgrafa ilave edin ki, hükümetin geçici olarak bulunacağı yer Yelizavetpol şehri olacaktır’ diye yazarak, bağımsızlık hakkındaki telgrafın İstanbul’a ve diğer harici ülkelere göndermek hususunda izin verdi.3 Bir müddet sonra Azerbaycan Hükümeti Gence’ye taşındı.

25 Nisan’da Bolşevikler Mart katliamıyla ölenler hakkında araştırma yapmak için 25 Nisan’da Bolşevikler Mart kırgınlarının ölüleri üzerinde araştırmalar yaparak Bakü Halk Komiserleri Sovyetini (HKS) oluşturdular. HKS Sovyetleşme adı altında Azerbaycanı işgal etmek için daha çok Ermeni silahlı kuvvetlerine sahip çıkmaktaydı. Müslüman ahalinin katledilmesinde Z. Avestiyan, N. Gazaryan ve Hamazaps’ın adları ön plandaydı. HKS Azerbaycan Milli hükümetine karşı Gence üzerine hücuma geçdi. Göyçay muharebesinde HKS birliklerinin önü kesildi. Gence’de Osmanlı ve Azerbaycan askeri birliklerinden ibaret Nuri Paşa’nın komutasında Kafkas İslam Ordusu kuruldu.

Ordunun bu ismi taşımasında amaç Bakü hürriyetine kavuştuktan sonra çıkabilecek olan diplomatik, siyasi ve askeri güçlükleri önlemekti. Ordu Bakü’yü kurtarmak için hücuma geçti. HKS’nin Ermeni-Taşnak, Menşevik bölümleri Sovyet Rusya’nın Bakü’ye hiç bir şekilde yardım edemeyeceğinden, İran’dan İngilizleri davet etmeyi zaruri gördüler. Bakü Sovyeti’nin Bolşevik gurubu baskı ve takipten vazgeçtiler. Neticede Menşevik-Taşnak ittifakı zemininde “Sentrokaspi ve Sovyetin Müveggati İcraiyya Komitasinin Riyaset heyeti diktaturası” denilen hükümet teşkil edildi. Bundan sonra Denstervil başta olmak üzere İngiliz orduları Bakü’ye geldi.

1918 yılının yaz ve sonbaharında Azerbaycan ve Osmanlı ordu birlikleri Bakü’yü kurtarmak, Türk ve Müslüman ahaliyi soykırımdan kurtarmak için hücuma başladı. İngilizler Bakü’yü terk etmeye mecbur oldular. Ermeni birliklerinin bir bölümü Enzali’ye kaçtı. Eylül’ün 15’inde Kafkas İslam Ordusu Bakü’yü işgalden kurtardı. Kısa bir zaman zarfında Bakü’de kanun ve hukuk işler hale geldi. Şehrin bütün milletlerden olan ahalisi rahatlık buldu. Azerbaycan hükümeti ülkenin tabii payitahtı olan Bakü’ye taşındı.

Ancak savaş sonucunda Osmanlı’nın mağlup olması Azerbaycan’ın talihine de tesir etti. Mondros mütarekesinden sonra Bakü’ye İngiliz generali Tomson’un komutanlığında müttefik kuvvetleri geldi.

Azerbaycan hükümeti bütün vatandaşlara milli, dini, içtimai durumu ve cinsinden dolayı bir ayrıcalık gözetmeksizin siyasi haklar verdi. Azerbaycan Devleti ilk günden üç mühim fikri kendi ideali olarak gördü “Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muassırlaşmak”. Bu idealler üçrenkli bayrakta temsil edildi. Azerbaycan bayrağında mavi renk Türklüğü, kırmızı renk çağdaşlığı, demokrasiyi, yeşil renk ise İslamı ifade eder. Türk dili devlet dili ilan edildi. Tahsilin millileştirilmesine özellikle dikkat edildi. Azerbaycan parlamentosu faaliyetine başladı. Milli para çıkarıldı. Azerbaycan Milli ordusu kuruldu. 1918 yılının yazından başlayarak andranik Nahçıvan ve Zengezur bölgelerinde Azerbaycan sınırlarını geçerek ahali üzerine saldırılar başladı. Bu durumda Karabağ da tehlike altına girdi.

Azerbaycan Hükümeti 1919 yılının Ocak ayında Şuşa, Cevanşir, Cebrail ve Zengezur kazalarını, Gence’nin sınırlarından ayırıp merkezi Şuşa şehri olmak üzere Karabağ bölgesi ordusu kuruldu. Hüsrev Paşa Bey Sultanov ordu komutanı tayin edildi. Azerbaycan ordusu 1920 yılının Mart ayında Nevruz bayramı gecesi ayaklanarak Ermenistan’dan gönderilen nizami ordunun yardımıyla Karabağ’ın dağlık kısmını Azerbaycan’dan ayırmak isteyen Ermeni silahlı kuvvetlerini darmadağın etti.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin tartışılmayan arazisi 97297,67 km2 idi. Erivan ve Tiflis bölgesinin esasen Müslümanların yaşadığı kısımları Azerbaycanla Ermenistan ve Gürcistan arasında henüz kesinlik kazanmamış tartışmalı arazi olarak kalıyordu. Bu arazilerin sahası 15598,30 km2 idi. Bu arazilerin Azerbaycan’a aitliği hakkında hükümetin elinde tartışılmayacak kadar kesin olan tarihi, coğrafi, etnografik ve iktisadi deliller var idi. Tartışmalı olan arazilerle birlikte Azerbaycan’ın arazisi 113895.97 km2’ye ulaşıyordu. Azerbaycan’ın ahalisi 2861,862 kişi idi. Bunun 1952, 250’unu, yani %70’ini Türkler ve Müslümanlar teşkil ediyordu.4 Bu devirde bütün Güney Kafkasya’da 7 milyon 687 bin 770 kişi ahali yaşayordı. Onun 3 milyon 306 bini Azerbaycan Türk’ü idi.

Paris sulh konferansından sonra Bakü’yü terk eden İngilizlerin şehir limanının yönetimini, askeri kısım ve askeri gemilerin bir kısmının Azerbaycan Hükümeti’ne verilmesi sebebiyle Hazar Deniz Donanması kuruldu. Osmanlı Devleti Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk devlet oldu. Harici siyaset sahasında Azerbaycan hükümetinin ilk adımı 1919 yılında Paris sulh konferansına gönderilecek temsilciler meclisinin oluşmasını ve statüsünü belirlemek oldu. M. Hacınski, A. Ağaoğlu, A. Şeyhülislamov, C. Hacıbeyli, M. Mehdiyev, M. Meherramov’dan ibaret temsilciler heyetine tanınmış siyasi lider, parlamentonun başkanı A. Topçubaşov liderlik ediyordu.

Bu sırada İstanbul’da A. Topçubaşov İngiltere, ABD, İtalya, İsveç, İran, Hollanda v.b. ülkelerin askeri ve diplomatik temsilcileri ile bir takım faydalı görüşmelerde bulundu. Azerbaycan temsilciler heyeti konferansa iştirak etti. 2 Mayıs’da ABD başkanı V. Wilson’un teşebbüsü ilk defa Azerbaycan meselesi Versal sulh konferansının Dörtler Şurasının toplantısında tartışıldı. 28 Mayıs’da V. Wilson, Azerbaycan temsilcilerini kabul etti. Konferansta Ermeniler ABD vasıtasıyla Azerbaycan’a olan arazi iddialarını halletmek isteseler de bu istekleri olmadı.

Trans-Kafkasya Birliği’nin dağılması neticesinde meydana gelen yeni devletlerden biri Ermenistan, yahud Ararat Cumhuriyeti idi. 1918 yılına kadar Kafkasya’da Ermenistan adında bir toprak olmamıştı. İşgalden sonra tahminen 1 milyon Ermeni’yi harici ülkelerden naklederek Çarizm Kafkasya’yı Ermenileştirmeye başladı. 1918 yılının Mayıs ayında Ermenistan Devletini kurmak için bir başkent gerekliydi. Ermenistan liderleri, ahalisi esasen Azerbaycanlılardan ibaret olsa da Erivan şehrini başkent yapmak istiyorlardı. Onlar Azerbaycan’a müracaat ederek Erivan’ı başkent olarak kendilerine verilmesini rica ettiler. Gergin, görüşmelerden sonra Azerbaycan Milli Şurası ihtilaflara son vermek için Ermenilere vererek Erivanın başkent olmasına razı oldular. Fakat, daha sonra Ermeniler yeni yeni arazi taleplerini ileri sürdüler. Bu zaman Ermenistan’ın arazisi yalnız 9 bin km2 idi.

İngiltere temsilciler heyetinin teklifiyle Versal Ali Şurası 1920 yılının Ocak ayında Azerbaycan’ı bağımsız bir devlet olarak tanıdı. Bakü’de İngiltere, Fransa, ABD, İsveç v.b. ülkelerin diplomatik ve konsolosluk temsilcileri var idi. Azerbaycan’ın bağımsızlığını 20’ye yakın devlet tanıdı. Fakat, bu dönemdeki uluslararası konjöktür Azerbaycan’ın lehine değildi.



1920 Yılının Nisanı’nda Azerbaycan’ın Rusya Tarafından

İkinci Kez İşgal Edilmesinden 1991 Yılındaki SSCB’nin 

Dağılmasına Kadar Olan Sovyet Devri



Bolşevik Rusyası bağımsız Azerbaycan Devleti’nin varlığını kabul edemiyor ve onu kendisi için bir tehlike olarak görüyordu. Ortaya çıkan uluslararası durumdan istifade eden Rusya 27 Nisan 1920’de Azerbaycan Milli Hükümetini işgal yolu ile devirdi. Bolşevikler hakimiyeti gasp ettiler. Neriman Nerimanov başkanlığında Azerbaycan SSR Halk Komiserleri Sovyeti kuruldu. Bakü’deki harici devletlerin diplomatik temsilcileri hapsedildi. Cumhuriyet devrinde kazanılan hakların tamamı iptal edildi.

Kötü sonu bir kenara bırakılırsa Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin iki yıllık faaliyeti Azerbaycan Halkının tarihinde mühim bir dönemdir. Cumhuriyetin kurulması ile XIX. asrın başlarında kaybedilmiş olan devlet gelenekleri yeniden hayata geçirilmiş oldu. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Müslüman dünyasında kurulan ilk cumhuriyetti.

Bolşevik hakimiyetinin ilk günlerinden itibaren Azerbaycan Halkı işgalle karşı direnç gösterdi. Gence, Karabağ, Zagatala, Lenkeran v.b. yerlerde Sovyet hakimiyeti aleyhine isyanlar başladı. Ancak, mukavemet hareketinin sosyal destekleri pek güçlü değildi. Bununla birlikte anti Sovyet mücadelesi muhtelif yollarla devam ediyordu. Dışarıya gitmek mecburiyetinde kalan Azerbaycanlı sosyal ve siyasi liderler Bolşevik diktatörlüğüne karşı mücadeleyi devam ettirdiler.

İşgalden sonra Cumhuriyet devri liderleri ağır takiplere maruz kaldılar. 1920-1921 yıllarında Milli hükümetin eski başkanları F. Hoyski ve N. Yusifbeyli, parlamentonun başkan yardımcıları H. ağayev, C. Behbudov, hükümet üyeleri H. Rafibayov, İ. Ziyadhanov, meşhur pedagog F. Köçerli v.b. Ermeni ve tetöristler tarafından öldürüldüler. M. Rasulzade hapsedilerek Moskova’ya götürüldü. Fakat, Bolşeviklerle birlikte çalışmaktan imtina eden Resulzade 1922 yılında Finlandiya’ya, oradan da Türkiye’ye göç etti. M. Resulzade göç ettiği yıllarda da bağımsız Azerbaycan uğrunda faaliyetini devam ettirdi.

Bolşevik hükümeti Azerbaycan’da fevri bir yönetimde bulundu. Kitlevi tutuklamalar ve katliamlar gerçekleştirildi. Azerbaycan petrolü yalnız Rusya’ya naklediliyordu. Servetlerinin vahşicesine talan ve istismar edilmesi sayesinde Azerbaycan Halkına mazotlu göller, sefalet ve yoksulluk kaldı. Bunun aksine Bolşevik Rusyası Bakü petrolleri sayesinde iktisadi sıkıntılardan kurtuldu.

1991 yılına kadar devam eden Bolşevik işgalinin aşağıda belirttiğimiz ağır sonuçlara da sebep teşkil etti. Bağımsız Azerbaycan Devleti yönetimine son verildi. Kolektifleşme adı altında Azerbaycan’ın köy gelir kaynakları dağıtıldı, özel mülkiyet lağv edildi; zengin şahıslar hapislerde yattılar; sanayileştirme adı altında özel teşebbüs mahvedildi; müesseseler devletleştirildi; medeni devrim adı altında milli aydınlar mahvedildiler; eski elyazmaları yakıldı; alfabe değiştirildi; halkın adından Türk ifadesi kaldırılarak “Azerbaycanlı” olarak sanki farklı bir kavimmiş gibi adlandırıldı; milli şuur ve kimliğin unutulması siyaseti takip edildi.

Bununla birlikte, Sovyet Devleti terkibinde bazı sahalarda ilerleyişler de oldu. Binalar, fabrikalar ve küçük sanayi müesseseleri kuruldu, yollar yapıldı v.b.

Bolşevik işgalinin yaptığı zararlar bununla da bitmedi. 15 Haziran 1921’de RK (b) PMK’nin Kafkas bürosunun toplantısında Azerbaycan dahilindeki Dağlık Karabağ Muhtar Vilayeti kuruldu.5 Ancak, Ermenistan’da oldukça çok sayıda yaşayan Azerbaycan Türklerine benzer bir statü vermek ise kimsenin aklına gelmiyordu.

30’lu yıllarda ülkede güçlenen Sovyet yanlılarından en çok Azerbaycan zarar gördü. Milli aydınlar, görkemli din büyükleri, Pan-Türkçü, Pan-İslamcı ve Türkiye ajanı damgası ile toplu halde öldürüldüler, zindanlara atıldılar. Azerbaycan’da yönetim kademelerine yerleştirilen Ruslar ve Ermeniler olayların ve baskıların şiddetlenmesinde önemli rol oynadılar. Bütün milli ruhlu aydınlar yok edildiler.

Aslında 30’lı yılların baskıları, Azerbaycanlılara karşı XIX. asırdan beri uygulamaya konulmuş toplu katliamların değişik başka şekillerde devamı idi. Bolşevik uygulama ve baskıları 29.000 Azerbaycan Türk’ünü yok etti. İkinci Dünya Savaşı Azerbaycan tarihinde önemli merhalelerden birini teşkil eder. Azerbaycanlılar SSCB vatandaşları olarak Sovyet ordusu sıralarında faşizme karşı kahramancasına savaştılar. Bakü savaş cephesini petrolle destekledi.

Cephe arkası lojistik destek savaşta galibiyetin önemli unsuruydu. Savaşta tahminen 420.000 Azerbaycan Türk’ü helak oldu. İsrafil Memmedov, Hazi Aslanov, Ziya Bünyadov gibileri yüksek kahramanlık göstererek Sovyet İttifakı Kahramanı ilan edildiler. Bununla birlikte, bir kısım Azerbaycanlılar lejyoner birlikleri kurarak Almanya ile ittifak halinde Sovyetler Birliği’ne karşı da savaştılar. Bu, onların faşizmle birlikte olması demek değildi.

Bolşevizme nefret besleyen Azerbaycan lejyoner birlikleri SSCB’nin mağlubiyetinden sonra Azerbaycan’ın bağımsızlığını yeniden sağlayacaklarını düşünmekteydiler. 6 Kasım 1943’te Berlin’de Azerbaycanlıların Milli Kurultai toplandı. Sürgünde Azerbaycan hükümeti ve parlamentosu kuruldu. Hükümetin başında Abdurrahman Fetali beyli Düdenginski bulunuyordu. Ancak, Almanların Kafkasya hakkındaki faşizm planlarını anlayan sürgündeki Azerbaycan siyasi liderleri ondan uzaklaştılar.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Azerbaycan’da siyasi rejim daha da katılaştı. Rejime karşı mücadelede dışarıdaki siyasi muhacirler önemli rol oynadılar. 1949’da M. Resulzade Ankara’da “Azerbaycan Kültür Derneği”ni kurdu. 1945-1954 yıllarında Almanya’nın Münih şehrinde faaliyet gösteren “Azadlıg” radyosunun Azerbaycan şubesinin redaktörü A. Fetalibeyli-Düdenginski’nin Sovyet rejimine karşı mücadelede özel hizmeti oldu. Bu radyo istasyonu Sovyet rejiminin gerçek mahiyetinin öğrenilmesinde ve milli-azadlık mücadelesinde müstesna rol oynadı. Lakin 1954’te Fetalibeyli-Dügendinski Sovyet casusu tarafından öldürüldü. Siyasi sürgünde Mirza Bala Memmedzade gibileri Bağımsız Azerbaycan Devleti kurmak uğruna yapılan mücadelede büyük rol oynadılar ve başkaları da müstagil Azerbaycan Devleti kurmak uğrunda mübarizada büyük rol oynadı.

40’lı yılların sonu 50’li yılların başlarında Ermeniler Moskova’nın bilgi ve izni ile Türkiye’ye karşı toprak iddialarında bulundular. Fakat, Türkiye’den toprak almanın mümkün olmadığını gören Ermeniler Azerbaycan’dan Dağlık Karabağ’ı talep etmeye başladılar. Bunda da başarılı olamayan Ermeniler dışarıda yaşayan Ermenileri Ermenistan’a göç ettirmek amacıyla Erivan ve Ermenistan sınırları dahilinde yaşayan Azeri Türklerini sıkıştırmaya baskı yapmaya başladılar. 1948’den başlayarak Ermenistan’daki Azerbaycanlıların tahminen 110.000’i planlı olarak ata yurtlarından sürüldüler. Onları Azerbaycan’da Mil ve Mugan’da yaşama ve şehirlenme yapılanması güç topraklara yerleştirdiler.

5 Mart 1953’te Stalin’in ölümünden sonra ülkedeki siyasi rejimde tedrici yumuşama başladı. 1953 yılının Haziran’ında görevinden alınan Kuybışev petrol birliğine reis muavini olarak gönderilen Azerbaycan lideri M. C. Bağırov hemen hapse atılarak 1956 yılının Nisan’ında halk düşmanı iddiasıyla ölüm cezasına mahkum edildi. 30-40’lı yıllarda baskılara maruz kalan yüzlerce Azerbaycanlı bundan sonra isnat edilen suçlardan beraat ettiler. Hüseyin Cavid, Ahmed Cevad, Mikayil Müşfik, Yusuf Vezir Çamenzeminliy gibileri beraat edenlerdendir.

Belirtmek gerekir ki, Sovyet devrinde Azerbaycan’da faaliyet gösteren parlamento ve hükümet formal karakter taşıyordu. Aslında, bütün hakimiyet Kominist Partisi’nın elinde idi. Azerbaycan’a ait bütün meseleler Moskova’da merkezi hükümet tarafınden hall edilir, yerinde ise icra olunurdu.

1954 yılında Azerbaycan Kominist Partisi Merkezi Komitesinin birinci katibi vazifesine İmam Mustafayev seçildi. İ. Mustafayev, halkın vaziyetini iyileştirmek, Azerbaycan diline Devlet Dili statüsü vermek gibi işlerle ciddi şekilde uğraştı. Bunlardan dolayı Moskova onu cezalandırarak 1959 yılında milletçilik suçlamasıyla görevden aldı. Bundan sonra Veli Ahundov Azerbaycan’ın lideri oldu. 1969’da işten çıkarılan V. ahundov’un yerine Azerbaycan Devlet Tehlikesizliği Komitesi’nin başkanı, general H. Aliyev getirildi. O, 1982 yılına kadar bu görevde kaldı. 1982yılında ise Sov. İKP MK siyasi bürosunun üyesi ve SSCB Nazırlar Sovyeti Başkanlığı’nın birinci muavini olarak Moskova’da çalışmaya başladı. Fakat, 1987 yılında onu görevinden aldılar.

70’li yıllar bütün SSCB’de olduğu gibi, Azerbaycan’da da tarihe durgunluk yılları olarak geçmiştir. Azerbaycan’da bu yıllarda bütün ülkede olduğu gibi bir sıra fabrika ve müesseseler yapıldıysa da, yüksek okullar açılsa da, iktisadi durum kötüydü. Cumhuriyet’te et, yağ ve diğer erzak mahsülleri zor bulunuyordu. Hükümet karne sistemine geçdi. Halk Sovyet rejiminden eziyet çekiyordu. Cumhuriyet’te vazifelere Rus yanlısı şahıslar getiriliyordu.

1982 yılında Azerbaycan’da başkanlığa Bağırov getirildi. SSCB Kanunlarıyla tespit edilmemesine rağmen Sovyet döneminde Azerbaycan’ın harici siyaseti mevcut değildi. Dış İşleri Bakanlığı yalnız formal faaliyet gösteriyordu. Bütün ilişkiler istisnasız Moskova vasıtasıyla ve Merkezin nezaretinde uygulanırdı.



1991 Yılında Azerbaycan’ın Devlet Bağımsızlığı

Yeniden Sağlandıktan Sonraki Dönem



80’li yılların ortalarında Sovyet cemiyetinin iktisadi, siyasi ve manevi hayatındaki sıkıntı daha da derinleşti. Azerbaycan halkının Kominist ideolojisine olan güveni hayli azaldı. Sovyet liderliği Türk ve Müslüman halkları sıkıştırmaya başladı. Bu şartlarda Azerbaycan’da milli düşünceler, kendine dönüş fikri gittikçe güçlendi. On yıllar boyu milli servetinin talan edilmesine, milli ve dini hislerinin tahkir edilmesine zorla sabretmiş halkın sabrı artık tükenmişti. 1988 yılından başlayarak Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlıların gruplar halinde sürgünü ve Dağlık Karabağ’da işgalcilik meyillerine ve terör hareketlerine Merkezi Moskova hükümetinin de ses çıkarmayışı Azerbaycan’da Halk harekatının başlamasına sebep oldu.

İlk itiraz mitingi 19 Şubat 1988’de oldu. Bu dönemde Azerbaycan başkanı olan K. Bağırov istifa etti, onun yerine A. Vezirov getirildi (1988-1990). Kasım ayında Azerbaycanı miting ve nümayiş dalgası bürüdü. Bakü’de meydan harekatı güçlendi. Hükümet bu harekatın karşısını almak için Bakü, Nahçıvan ve Gence’de olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı koydu. Halk, Azerbaycan Halk Cephesi’nde birleşti.

1989 yılının Haziran’ında Bakü’de yapılan toplantıda Azerbaycan Halk Cephesin’in programı ve yönetmeliği kabul edildi. Sovyet devrinde Rus zulmüne karşı mücadele ederek isyancı olarak tanımlanmış ve hapislerde yatmış olan Ebulfeyz Elçi Bey teşkilatın başkanı olarak seçildi. Geniş sosyal desteği olan AHC cumhuriyetin içtimai-siyasi hayatında mühim rol oynamağa başladı. Halkın baskısı altında Eylül’ün 23’ünde Ali Sovyetin (Yüksek Meclis) “Azerbaycan SSCB suverenliği hakkındaki Konstitusiya Kanunu”nu kabul etti.

Yüz binlerce insanı arkasına alan AHC Kominist ideolojisini ve idare sistemini korkuya saldı. Bazı yerleşim birimlerinde Sovyet ve Kominist organları hakimiyetten uzaklaştırıldı. 31 Aralık’ta Sovyet-İran sınırı Aras çayı boyunca dağıtıldı. 20 Ocak’ta SSCB Ali Sovyeti’nin Riyaset Heyeti “Bakü şehrinde fevkalade vaziyetin tatbik edilmesi hakkındaki” fermanı verdi. Fakat, Bakü şehrinde televizyon vericisi patlatıldığından ahalinin bu fermandan haberi olmadı. 19 Ocak’tan 20 Ocağa geçilen gece Sovyet ordusu Bakü’ye hücum ederek büyük ve kanlı bir katliam yaptı. Bakü’de ve diğer yerlerde 131 kişi öldürüldü, 744 kişi yaralandı, 400 kişi haps edildi, 4 kişi kayboldu.

“Gara Ocak”a itiraz olarak Azerbaycan’da 40 günlük milli tatil ilan edildi. Azerbaycan başkanı A. Vezirov gizlice Moskova’ya kaçtı. Bu zamana kadar Azerbaycan Nazirlar Kabineti’nin başkanı olarak görev yapan A. Mutallibov Azerbaycan KP MK’nın birinci katibi oldu (1990 yılı Ocak-1992 yılı Şubat). Bundan sonra yerleşim birimlerinde Kominist hakimiyeti yeniden sağlandı. Hükümet AHC üzerine hücuma geçti. Bu şartlarda Azerbaycan halkı artık bağımsız bir devlet kurmamının zaruri olduğunu anladı. Ancak, bu sırada Ermeni saldırıları da yoğunlaşmıştı. 19 Mayıs 1990’da Azerbaycan SSR Ali Sovyetinin seçiminde A. Mutallibov Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı oldu. 5 Şubat 1991’de Azerbaycan SSR Ali Sovyeti’nin meclis kararı ile ülke “Azerbaycan Cumhuriyeti” olarak isimlendirildi. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin üç renkli bayrağı devlet bayrağı olarak kabul edildi.

Fakat, bu zaman bütün ülkede olduğu gibi Azerbaycan’da da durum hayli gergin idi. 19 Ağustos 1991’de Moskova’da bir grup muhafazakar lider ve asker isyan edip hakimiyeti ele geçirdi. Demokratik kuvvetler kararlı tutum ve icraatlarıyla bu isyanın başarısına meydan vermediler. Azerbaycan başkanlığı isyancıları savundu. Bu sebeple Moskova’daki Ağustos hadiselerinden sonra Azerbaycan’da siyasi vaziyet gerginleşti. Muhalefet daha da güçlendi. Mitingler yeniden Azerbaycanı bürüdü. Azerbaycan Halkı Kominist Partisi ağalığının ve fevkalade vaziyetinin lağv edilmesini ve Dağlık Karabağ Muhtar Vilayetinde Azerbaycan’ın kendi kanunlarının uygulanması için katı tedbirlerin alınmasını talep ediyordu. Halkın ikazları neticesinde Azerbaycan Cumhuriyeti Ali Sovyetinin olağanüstü toplantısı 30 Ağustos 1991’de “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Devlet bağımsızlığının ilanı hakkındaki beyanname”’yi kabul etti.

8 Eylül’de Azerbaycan’da ilk kez genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. A. Mutallibov yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Eylül’ün 14’ünde Azerbaycan Kominist Partisi 33. kurultayında kendini lağvettiğini beyan etti. Cumhurbaşkanının muhalefet liderleri ile görüşmesinde Ali Sovyet’in lağvedilmesi iktidar ve muhalefet temsilcilerinden oluşan bir Milli Şura’nın kurulması kararı alındı.

Ali Sovyet 18 Ekim’de “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Devlet bağımsızlığı hakkındaki Konstitusiya Akti”ni kabul etti. Böylelikle, 1920 yılının Nisan’ında Bolşevik Rusyası’nın işgalı neticesinde kaybedilmiş olan Azerbaycan Devleti’nin bağımsızlığı yeniden kazanılmış oldu. Başkanlık sistemi getirildi. Yerleşim birimlerine icra hakimiyeti başkanlığı görevi tesis edildi. 26 Kasım’da Azerbaycan Cumhuriyeti Ali Sovyeti “Milli Şura hakkında” kanuna yeniden baktı. 25 kişi “Demokratik blok” temsilcilerinden ve 25 kişi iktidar tarafından milletvekillerinden ibaret Milli Şura kuruldu.

Bu şartlarda SSCB’de gelişen her türlü olay Azerbaycan’a da tesir ediyordu. 8 Aralık 1991’de Brest şehri yakınlığındakı “Viskuli” otelindeki Belurus, Rusya Federasyonu ve Ukrayna başkanları Müstakil Devletler Birliği oluşturulması hususunda anlaşma yaparak SSCB’nin uluslararası hukuki varlığına son vermiş oldular. 29 Aralık’ta Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yapılan referandumda halk oy birliğiyle Bağımsız Devletin yeniden oluşturulmasına sahip çıktı. 1992 yılının Mayıs’ında Milli Meclis Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Devlet sembolünü, 1993 yılının başlarında Milli Banka kurulup, milli para olan manat piyasada işleme konuldu.

Azerbaycan Devleti 2 Mart 1992’de Birleşmiş Milletler Teşkilatına üye oldu ve faal olarak harici siyaset yapmaya başladı. Bununla birlikte Sovyet İttifakı terkibinde olan Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan devlet Türkiye Cumhuriyeti oldu. Sonra Romanya, Pakistan, İsviçre, ABD v.b. Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıdılar. 1993 yılının başlarında Azerbaycan Devleti’nin bağımsızlığını 116 ülke tanıdı, 70 harici devletle diplomatik alakalar kuruldu. Azerbaycan Cumhuriyeti 14 uluslararası teşkilata üye kabul edildi.

Azerbaycan 1991 yılında İslam Konferansı Teşkilatı’na, 1992’de İktisadi Emekdaşlık Teşkilatı’na üye oldu. Azerbaycan Devleti başka ülkelerle münasebetlerini uluslararası hukuk normalarına göre ilişkiler kurmaya başladı. Ancak, bu dönemde harici siyasetin ağır basan yönü Rusya ile münasebetlerdi. Ermeni saldırılarının yoğunlaştığı yeni kurulmuş bir devletin bu siyasi şartlarda uluslararası siyaset yapması ve dış ilişkilerindeki münasebetlerin aksatılmadan yürütülmesinin güç olduğunu da belirtmek gerekir.

Ermeni ve Rus askeri birliklerinin yaptıkları Hocalı soykırımından sonra Azerbaycan cemiyetinde gerginlik yeniden artdı. Bu vaziyetde Ali Sovyet’in 5-6 Mart 1992’de yapılan olağanüstü toplantısında A. Mütallibov istifa etti. Onun selahiyetlerini Ali Sovyet’in başkanı olan Yakub Memmedov kullanmaya başladı.

Bir müddet sonra A. Mutallibov yeniden hakimiyeti dönmeye arzu etti. 14 Mayıs 1992’de Ali Sovyet’in toplantısında o, yeniden yönetime döndü. Mutallibov derhal olağanüstü halin uygulanması hususunda ferman verdi. Ancak demokratik güçler mitingler yaparak parlamentonun 14 Mayıs tarihli kararının Anayasa’ya aykırı olduğunu beyan ederek parlamentodan bu kararın iptalini istediler. Ultimatomun süresi dolduktan sonra AHC liderlerinin başkanlığı ile halk kütleleri Parlamento binasını, Başkanlık sarayını, Televizyon Radyo idaresini ve diğer Devlet müesseselerini ele geçirdiler. 18 Mayıs’ta Parlementonun toplantısında AHC kurucularından, rehberlerinden ve milli-azadlık harekatının liderlerinden biri, Ermeni ideologlarına ve sahtekar tarihçilerine hala 80’li yılların başlarında derin ilmi eserleri ile tutarlı cevap veren 35 yaşındaki İsa Gamber, Ali Sovyet’in başkanı seçildi.

O, aynı zamanda Azerbaycan başkanı selahiyetlerini de kullanmaya başladı. İsa Gamber, Azerbaycan’ın komünist olmayan ilk başkanı oldu. Ülke içindeki siyasi çalkantı duruldu, silahlı gruplar silahsızlaştırıldılar. Halkta milli ruh yükseldi. Devlet güçlenmeye başladı. Yani sosyal-siyasi tesir alanı genişledi. Ordu güçlendirildi. Kısa sürede Azerbaycan ordusu Dağlık Karabağ’da ve onun civarındaki yerleşim yerlerinde işgalcilerden kurtarılmaya başlandı. Goranboy bölgesi işgal güçlerinden temizlendi.

7 Haziran 1992’de yapılan alternatif başkanlık seçimlerinde AHC başkanı Ebulfeyz Elçibey Cumhurbaşkanı seçildi. Demokratik kuvvetler ordu kurmanın gerekliliğine özellikle dikkat çektiler. Rus ordusunun kalan birlikleri Azerbaycan’dan çıkarıldı. Azerbaycan kendi arazisinde Rus askeri birliği barındırmayan tek ülke oldu. Eski SSCB Hazar donanmasının kuvvet ve vasıtalarının %25’i Azerbaycan’a kaldı.

İ. Gambar’ın başkanlığı ile ülke parlementosu Azerbaycan’da serbest Pazar ekonomisi, demokratik haklar ve insan hakları konularında mühim kanunlar kabul etti. Türk Dili, devlet dili ilan edildi. Latin yazılı, Azerbaycan alfabesine geçilmesi hususunda kanun kabul edildi. Milli Meclis Devlet sembolü, siyasi partiler, diplomatik derecelerin ve rütbelerin tespit edilmesi, dini inanış serbestliği gibi konularda kanunlar kabul edildi.7 Azerbaycan Devleti bir çok uluslararası kuruluşlara üye oldu.

Azerbaycan Devleti faal harici siyaset yürütmeye başladı. Harici ülkelerde diplomatik ve konsolosluk gibi temsilcilikler açtı. Azerbaycan bir çok uluslararası ve sınırlı teşkilatın, o cümleden Kara Deniz İktisadi Birliğinin kurulmasına da iştirak etti. Azerbaycan Devleti ATAT’ın üyesi oldu. Devlet harici siyasetinin tercihi ağırlığı olarak Türkiye, ABD ve diğer Batı Devletleri ile münasebetleri ilan etti. Rusya ile iki taraflı iyi komşuluk alakalarının kurulmasına özellikle dikkat etti. Azerbaycan Devleti, Bağımsız Devletler Birliğine katılmadı.

Azerbaycan Devleti’nin dahili ve harici siyasette kazandığı başarılar harici düşmanları rahatsız etmeye başladı. Azerbaycan’ın uyguladığı Batı’ya yönelik siyasetten rahatsız olan Rusya, Ermenistan’ı muhtelif yönlerden destekleyerek daha da güçlendirdi. 1993 yılının Nisan’ında Ermeni ve Rus askeri birlikleri Kelbeceri işgal ettikten sonra ülkede siyasi buhran oluştu. Askeri muhalefet de isyan etti. 1993 yılının Haziran’ında Gence’de Albay Suret Hüseyinov’un liderliğinde 709 numaralı birlik Devlet aleyhine ayaklandı. Neticede siyasi ve askeri muhalefet birleşti.

Hükümet isyanı bastıramadı. Başbakan ve Meclis Başkanı istifa etti. 15 Haziran’da Haydar Aliyev Ali Sovyetin başkanı oldu. İsyancı Albay S. Hüseynov ise başbakan tayin edildi. 18 Haziran’da Devlet Başkanı E. Elçibey, doğum yeri olan Ordubat şehrinin Keleki köyüne gitmeye mecbur kaldı. 23 Haziran’da Milli Meclis Devlet Başkanı’nın yetkilerini H. Aliyev’e verdi. Ekim’de yapılan Devlet Başkanı seçimlerinde H. Aliyev Devlet Başkanı oldu. Meclis Başkanlığına ise Resul Guluyev seçildi.

Ülkedeki silahlı birlikler zararsız hale getirildi ve ülkede sakin bir hava oluşturuldu. Daha sonra başbakan olan S. Hüseyinov ihtilal yapmak suçundan ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 1996 yılının sonbaharında meclis başkanı R. Guliyev görevinden istifa etti. Onun yerine Murtuz Eleskerov geçdi.

12 Kasım 1995’te genel seçim yolu ile Azerbaycan Anayasası kabul edildi.8 Bağımsız Azerbaycan Meclisi’ne ilk seçimler yapıldı. 11 Ekim 1998’de H. Aliyev yeniden ülkeye başkan seçildi. 12 Aralık 1999’da Azerbaycan’da ilk defa belediye seçimleri yapıldı. Bu seçimlerde ülkenin ana muhalefet partisi olan Musavat Partisi büyük başarılar elde etti.

2000 yılının Kasım’ında Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi’ne gözlemci ülkelerin yaptığı değerlendirme ise dikkat çekiciydi, gözlemciler yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerde ciddi usulsüzlükler, yolsuzluklar ve hile olduğunu tespit ettiler ve bu konudaki raporları uluslararası platformlarda kabul gördü.

1993 yılının Haziran’ından sonra Azerbaycan yönetimi harici siyasette Batı’ya yönelik açılım yeniden Rusya’ya bağımlı bir hale getirmeye başladılar. Hatta Dağlık Karabağ probleminin halli ümidi ile 1993 yılının Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye olarak katıldılar. Ancak, buna rağmen Karabağ konusunda Rusya ve diğerlerinin olumlu bir tavır değişikliğine gitmediler. Bunun üzerine, hükümet yeniden harici siyasai faaliyetinde Türkiye, ABD ve diğer Batı ülkelerine yönelik politikaya ağırlık verdi. Azerbaycan yönetimi defalarca ABD, Türkiye, Büyük Britanya, İtalya, Almanya, Fransa v.b. ülkelerle muhtelif görüşmeler yaptı. Bu görüşmeler sonucunda değişik konularda ikili ya da gruplar halinde anlaşmalar yapıldı.