Bakan-Görmeyen

Somada kaybettiğimiz 301 can ders almak için yeterli görülmeyince Şişlideki asansör faciasına takipsizlik verilince

Reklam
Reklam

~~Ermenek’teki faciayı da “öğle yemeği”ne bağlayınca sorumluluktan ve vicdan azabından kurtulacağınızı mı sandınız?.. Çalışma Bakanı’nın dahi “rant”, “ahbap çavuş ilişkisi” ve “siyasi baskı” gibi sözlerle kabul ettiği ihmaller zincirinin üzerine gidilmeden ‘kaza kılıflı cinayetler’in önüne geçmeniz mümkün değil.

Bakan

Bu ülkede imar rantı var

Çalışma Bakanı Faruk Çelik, sorumluluk makamındaki bir Bakan’dan ziyade, meseleye “dışarıdan bakan” biri gibi sözler sarf etti. Vatan gazetesine konuşan Çelik, “Bu madene ruhsat verilmemeliydi. 350 - 400 metre aşağı iniyor işçi. Raylı sistem yok, asansör yok. Yaya olarak... Bu işçi nasıl çalışacak?” sözleriyle madenin açılmasındaki ihmali gözler önüne serdi.

 

“Dışarıdan bakan” biri gibi konuştu!

Türkiye’deki madencilik sektörü ve madenlerin durumunun vahametini dile getiren ve bu sözlerini de “itiraf” olarak niteleyen Faruk Çelik, “İtiraf tabii ki. Bakın ben geçenlerde İstanbul’daki asansör olayında da söyledim bunu. Acı gerçekler var. İmar rantı yok mu bu memlekette?” diyerek bir gerçeği gözler önüne serdi. “Ben bunları söyleyince bazıları tepki gösteriyor ama kimse kusura bakmasın. Sözlerim nereye gidiyorsa gitsin” diyen Çelik, “Bazı şeylerin açık açık konuşulması gerekmiyor mu?” sözleriyle meseleyi özetledi.

 

Afet ama Doğalından!

Şirket de kendini savundu: Devlet ocaklarında dahi yemek saatleri içeride kullanılmaktadır.

Ermenek’teki maden ocağında 18 kişinin mahsur kalmasına ilişkin, Has Şekerler Madencilik Limited Şirketi’nden yapılan açıklamada, “İşletmekte olduğumuz maden ocağında tüm iş güvenliği tedbirleri alınmış, bu zamana kadar gerekli denetimlerin hepsi yapılmış, maden ocağı hukukun emrettiği şekilde işletilmiştir. Kazanın oluş nedeninin şu an itibariyle tespit edilebilmesi imkansız olmakla birlikte, içeriden kurtulan kardeşlerimizin bize verdiği bilgiye göre, doğal bir afetten bahsedilmektedir. Türkiye’nin tüm maden ocaklarında yemek saatleri içeride kullanılmaktadır ki; buna devlet ocakları da dahildir” denildi.

 

Görmeyen

 Mevzuat eksikliğimiz yok

AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Türkiye’deki maden işletmeciliğinde mevzuat eksikliğinin bulunmadığını savundu. Bozkır, “Burada gerçekten Türkiye’de mevzuat açısından bir eksikliğimiz yok. Siyasi aktörlere atfedilecek sorumluluktan ziyade bunun gerçekten hep birlikte halledilmesi gereken bir sorumluluk olduğunu düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“Bir tecrübe bin nasihatten evladır. Gelecekte bu kazaların meydana gelmemesi için birlikte alacağımız önlemlerle üstesinden geleceğimize inanıyorum” diyen AB Bakanı Bozkır, maden kazalarında sosyal aktörlerin üstüne düşen payın yanı sıra siyasi aktörlerin de payının sorulması üzerine şu şekilde konuştu:  “Burada gerçekten Türkiye’de mevzuat açısından bir eksikliğimiz yok. 2012’de AB’ye uyum amacıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarıldı. Yine 2013 yılında AB’ye uyum amacıyla Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği kabul edildi. Yaklaşık 30’a yakın ikincil düzenleme yapıldı. Mevzuat açısından bir eksikliğimizin olmadığı kanaatindeyim.”

 

AB’ye bakınca Türkiye’yi görmüyor

Bozkır, bakanlıkta “AB’ye Katılım için Ulusal Eylem Planı”na ilişkin basın toplantısı düzenledi ve gazetecilerin sorularını cevapladı.

Bozkır, bir basın mensubunun “Madenleri AB standartlarına yükseltmek için yeni bir düzenleme var mı” sorusu üzerine, sadece kanun çıkartmakla sorunların üstesinden gelinmesinin mümkün olmadığını belirtti. Bozkır, “Hepimizin yüreğini yakan maden kazalarından bahsetmek gerekirse burada mevzuat açısından bir eksiklik yok. 2012 yılında AB’ye uyum amacıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarıldı. Yine 2013 yılında maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği kabul edildi ve yaklaşık 30’a yakın ikincil düzenleme yapıldı ancak zihinsel dönüşüm çok önemli” diye konuştu. Son kazalarla bir sorumlu aramaktan ziyade bütün sosyal aktörlerin kaza meydana gelmeden önce bu kazanın önlenmesi için birlikte çaba sarf etmesinin önem arz ettiğini kaydeden Bozkır, buradaki en önemli unsurun da eğitim olduğunu vurguladı. Bakan Bozkır, bu konuda siyasi aktörlere düşen sorumluluğun bununla ilgili yasaları çıkarma ve sosyal aktörlerin görevlerini yerine getirmesini denetlemek olduğunun altını çizdi. Ulusal Eylem Planı’nın Meclis’teki programın yoğunluğu nedeniyle ele alınmasının gecikebileceğinin hatırlatılması üzerine Bozkır, “Meclis’in takvimine bakıp böyle bir plan çıkarmasaydık benim içim hicran dolu olurdu” karşılığını verdi. Bozkır, şöyle devam etti:

“Herkes görevini yapacak. Bizim görevimiz de bunu hazırlayıp Meclis’e sunmaktır. Bunlar sevk edildikten sonra Meclis’in takvimi haziran ayına kadar elvermezse bunda da bir sakınca görmüyorum, 2015-2019 planının parçası haline gelecektir. Bu planın açıklanmasının dahi çıkması kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin siyasi reformlara ne kadar önem verdiğinin çok önemli mesajları olarak telakki ediyorum.” m.gazete

 

 

Bakan-Görmeyen