Bakan Yılmaz: Öğretmen tasfiyesini yapmak zorundaydık

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz,"Gerçekten bir kuyumcu hassasiyetiyle bir çalışma yaptık. Karşımızdakinin kendi evladımız ve kardeşimiz olduğunu bilerek Milli Eğitim'de bir tasfiyeye gittik. Bunu da severek ve gönüllü yapmadık. Ama yapmak zorundaydık" dedi.

Reklam
Reklam

 

Milli Eğitim Bakanı İsmet  Yılmaz, partisinin Kasım Ayı İl Danışma Meclisi Toplantısı’na katılmak üzere karayolu ile Ankara’dan Sivas’a geldi. Bakan Yılmaz ilk olarak kentteki bir otelde düzenlenen Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin 2’inci İstişare Toplantısı’na katıldı. Yılmaz yaptığı konuşmada, “15 Temmuz’da herhalde, Alman Dışişleri Bakanı da söyledi. ‘Türkiye uçurum kenarından döndü’ dedi. Gerçekten Türkiye’yi uçurumdan itmek istediler. Ne olacak uçurumdan düşerse. Uçurumdan düşeni tek parça halinde bulmak mümkün mü? Yok. Türkiye’yi parçalamak istediler. Türkiye’nin bu devletinin veya bu küçültülmüş coğrafyasının dahi Türkiye’ye fazla geldiğini, bu nüfusun fazla olduğunu, dolayısıyla bunu bir şekilde nasıl ufaklaştırıp da hazmetme kapasitesine uygun bir Türkiye’ye nasıl çeviririz diyerekten Türkiye’nin içinden bir maşa buldular. Bu maşalar bazen benim kardeşim, bazen senin eşin. Moğollardaki fitneden daha büyük bir fitne içimize girdi” dedi.

FETÖ soruşturmaları kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı’nda yapılan tasfiyeleri yapmak zorunda olduklarını belirten Yılmaz,”Yeniden bu Türk milleti uçurumun kenarına gelmesin diye her kamu görevlisi ve her aile babasının mutlaka üzerine düşen vazifeler vardır. Neden? Yeniden aynı uçurumun kenarına bu milleti getirmemek için. Yeniden bu kadar şehit vermemek için. Yeniden gazilerimizin olmaması için üzerimize düşenler var. Nedir o? Gönlünde bizim değerleri olmayan, tasını bizim çeşmelerden doldurmamış ve bu ülkenin temel değerlerine yabancı ama önündeki maskesi eğitim ve kalkan yaptığı da gençlerimiz. İşte bu eğitim maskesini ve kalkanı olan gençlerimizi ellerinden almak için Milli Eğitim Bakanlığı olarak bir şeyler yapmamız gerekirdi. Gerçekten bir kuyumcu hassasiyetiyle bir çalışma yaptık. Karşımızdakinin kendi evladımız ve kardeşimiz olduğunu bilerek Milli Eğitim’de bir tasfiyeye gittik. Bunu da severek ve gönüllü yapmadık. Ama yapmak zorundaydık. Bu, bizim millete olan borcumuzdu. Bunlar nasıl böyle oldu? Biz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, gençlik istiyoruz. Başka hiçbir şeye gerek yoktur. Bir Allah’a kul olsun, o zaman geri kalan hepsinin efendisi olur. Ama bir Allah’a kul olmazsa geri kalan herkese kul olmak zorunda kalır. Allah göstermesin ki eğer 15 Temmuz başarıya ulaşsaydı, Türk milletini başkalarını kul yapma projesinin bir diğer adıydı. Sordu birisi, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençlik istiyoruz ama peki bu gençler nasıl aramızdan çıktı? Temel değerlerimizi veremedik. Gerçekten veremedik” diye konuştu.

Kula kayıtsız şartsız itaat eden insanların olduğunu ifade eden Yılmaz,”Yine biz biliyoruz ki millete isyanını olduğu yerde, bir gruba, bir derneğe bağlılık olmaz. Bunu da ihmal ettik. Dolayısıyla bizi değerler hiyerarşisinde olan değerlerimizi, gençlerimize aktaramadık. Eğer bu aktarma görevini sadece Milli Eğitim Bakanlığı’na verirsek eksik kalır. Genelde şöyle bir çalışma var. Bunu sayın Bahçeli’de sordu. Nasıl oluyor da aynı eğitim sisteminden hem katil çıkıyor, hem PKK’sı, hem DAEŞ’i hem FETÖ’sü çıkıyor. Hem de aynı şekilde tankın önüne çıkıp canını hiçe sayan şehitler çıkıyor. Aynı eğitim sisteminden çıkıyor. Bunun cevabı şu. Değerlerin hepsi okulda verilmiyor. Genelde toplumlarda okullarda verilen yüzde 20 ile sınırlıdır. Geriye kalan aile ve toplumla. Değerlerimizi sadece okulda ve toplumun olduğu her yerde bu değerler aktarılır diyerekten devamlı usanmadan, yılmadan bizim mutlaka bu değerleri aktarmamız lazım” şeklinde konuştu.

4 YILIN SONUNDA KADROYA ALACAĞIZ

Bakan Yılmaz daha sonra Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde AK Parti Sivas İl Başkanlığı Kasım ayı Danışma Meclisi Toplantısı’na katıldı. Yılmaz, yaptığı konuşmada 15 Temmuz sonrası süreçte kamu kurum ve kuruluşlarındaki tasfiyelere değindi. Tasfiyelerden dolayı sözleşmeli öğretmen alımı başlattıklarını dile getiren Bakan Yılmaz, “Bilin ki evlatlarınızı teslim edeceğiniz, Türkiye’nin geleceğini inşa edecek öğretmenlerin mutlaka sözleşmeli ve mülakatla yapılan bir sınavdan geçmesi gerekir” dedi.

Bakan Yılmaz, öğretmenlerin bir yıldan sonra değil bir yıl başlamadan sözlü mülakata alınması şartını getirdiklerini dile getirerek, “İstiyoruz ki evlatlarımızı teslim edeceğimiz öğretmenlerimizin hiçbir terör örgütüyle bir bağı olmasın. Ve anladığını anlatabiliyor mu, kendine özgüveni var mı? Ülkenin değerleriyle donanmış mı? Ve evrensel değerlere açık mı? Ve gerçekten 30 bine yakın kamu görevlisi sadece Milli Eğitim Bakanlığı ile ilişiği kesildi ve 20 bine yakını da açıkta. Çok kısa bir süre içerisinde 20 bin öğretmen atama izni aldık. 20 bin atamaya 50 puan ve üstü alanların başvurmasını talep ettik. Öğretmenlerimiz görev yerlerine başladılar ve bunların da yaklaşık yüzde 91’i en çok öğretmen açığımızın bulunduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da istihdam edildi. Bunlarla birer yıl sözleşme yaptık. Eğer performanslarından memnunsak bu sözleşmeyi 4 yıla kadar uzatacağız. Eğer 4 yılın sonunda da memnunsak inşallah bunları kadroya alacağız” ifadelerini kullandı.

“150 BİN SURİYELİ ÖĞRENCİYE EĞİİTİM VERİYORUZ”

Kendi öğrencileri dışında Suriyeli öğrencilere de eğitim verildiğini aktaran Yılmaz, “Suriyelilere de kendi evlatlarımıza hangi eğitimi vermek istiyorsak onlara da o eğitimi vermek için gayret göstereceğiz. Geçen yıl yaklaşık 900 bine yakın Suriyeli öğrenci vardı. Bunların 330 bine yakınına biz eğitim veriyoruz. Kimilerine kendi okullarımızda 50 bin civarı, kimilerine onların geçici kamplarında eğitim veriyoruz. Bu dönem de 150 bin civarı Suriyeli öğrenciye kendi eğitim kurumlarımızda, kendi öğrencilerimizle hangi müfredatta eğitim veriyorsak onlara da veriyoruz. 300 bin Suriyeliye de kamplarda eğitim veriyoruz. Önümüzdeki dönemde inşallah 900 bin Suriyeli öğrencinin tamamına eğitim vermek istiyoruz” dedi.