BİLKA'dan Kamuoyuna Duyuru: Çocuklarla Evlilikler

 

KAMUOYUNA DUYURU

Konu : Çocuklarla Evlilikler hakkında.



İçinde bulunduğumuz günlerde ülkemizi ve dünyayı etkileyen virüs salgını sebebiyle ırk, din, dil fark etmeksizin her gün binlerce insan hayatını kaybetmektedir. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, hastalara ise acil şifalar diliyoruz. Herkesin ilk ve nerede ise tek gündem maddesi sağlığını, hayatını korumak iken maalesef az sayıda da olsa bir kısım insanımızın gündeminde ise çocuklarla evlilikleri savunmak bulunmaktadır. Konu ile ilgili olarak kamuoyunu aydınlatmak adına bu duyuruyu kaleme alma gereği hâsıl olmuştur.

Kamuoyuna “Erken yaşta evlilikler” olarak sunulan ancak kullanılan kelimeler sebebiyle kavramlarla oynanan bir durumla yine karşı karşıyayız. “Erken yaşta evlilik” kavramı içeriğini tam olarak araştırmamış kişiler nezdinde günümüz dünyasında geç yaşta veya hiç evlenmeme karşısında savunulacak bir uygulamaymış gibi kabul edilmektedir. Hâlbuki burada kastedilen gençlerin erken yaşta nikâhlanarak aile kurması değil; sokakta, okul bahçesinde top koşturan, saklambaç oynayan ortaokul çocuklarının evlendirilmesidir.

Konunun hassasiyetine ve önemine rağmen kamuoyunda bir kesimin halen yanlış ve yetersiz bilgiler ile hareket ettiklerini üzülerek görmekteyiz.

“Çocuklarla evlilikler” sanılanın aksine 15-16-17-18 yaşındakilerle evlilikleri değil 13-14 yaşındakilerle evlilikleri ifade etmektedir.

Evlenme yaşı Medeni Kanunumuzda 17’dir, 18 değildir. (md. 124)

16 yaşındakiler de Medeni Kanunumuza göre mahkemenin izni ile evlenebilmektedirler. (md. 124)

15 yaşındakilerin isteyerek cinsel ilişkiye girmesi ve dolayısıyla bebek sahibi olması Ceza Kanunumuza göre suç teşkil etmemektedir. (md. 104) (BİLKA olarak kuruluşumuzdan bu yana 2005’deki Kanun değişikliği ile 15-18 yaş aralığındaki çocuklarla cinsel ilişkiyi düzenleyen “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” başlıklı 104. maddenin şikâyete bağlı hale getirilmesine karşı çıkmaktayız. Bu madde acilen değişiklikten önceki gibi res’en kovuşturulur hale getirilmeli çocuklarımız fuhuş çetelerinden, kötü niyetli insanların pençesinden kurtarılmalıdır.) Hatta 2018 yılında İstanbul’da bir hastanede doğum yapan küçük kız çocukları ile ilgili dönemin valisinin kanun uyarınca 15 yaş üstü gebelikler için şikâyet olmadan hiçbir şey yapamayacağını ifade etmesini hatırlayabiliriz.

Dolayısıyla “çocuklarla evlilikler” ile ilgili yapılmak istenen “af” adı altındaki düzenleme talepleri aslında 13-14 yaşındakilerle cinsel ilişkiyi de fiilen şikâyete bağlayan bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolaylı yoldan da olsa küçük çocuklarla evliliği meşrulaştırmak yaygınlığını da zaman içinde arttıracaktır.

Kamuoyuna yansıyan konu ile ilgili “af” getirmesi istenen Kanun Teklifi metninde “Suçun işlendiği tarihte mağdurun ondört yaşına girmiş olması” denilmektedir. Yine burada da bir algı çalışması yapılmakta 13 yaş kamufle edilmektedir. Doldurduğu yaş kişinin yaşıdır ve hukukta da bu şekilde kabul edilir. On dört yaşına giren kişi 13 yaşındadır. Kanun teklifi verenler 14 yaşını kastetseydi “On dört yaşını tamamlamış olması” derlerdi.

Çocuklarla evlilikler ile ilgili teklifler cinsiyet ayırımı yapmaksızın her ne kadar kız ve erkek çocuk arasında fark gözetmese de adli vakalara bakıldığında bu durumların neredeyse tamamında kız çocuklarının olayın mağduru durumunda olduğunu görmekteyiz.

13-14 yaşındaki ortaokul öğrencilerinin evlendirilmesi yolunu açmak isteyenler bununla da yetinmemekte bu çocukları nerede ise babaları yaşında adamlarla evlendirmek için yoğun gayret sarf etmektedirler. Yine bahsi geçen Kanun Teklifinde “Mağdur ile fail arasında 15 yıldan fazla yaş farkının bulunmaması” denilmektedir. Yani 13 yaşındaki küçük bir çocuk 28 yaşındaki, 14 yaşındaki küçük bir çocuk da 29 yaşındaki biriyle evlendirilebilecektir.

Bu veya benzeri bir Kanun teklifi kabul edildiğinde görülecektir ki bir süre sonra bu yaş farkının da bir hükmü kalmayacaktır. Aynı durum daha önce bahsettiğimiz 15-18 yaş arasındaki çocuklarımız ile ilgili Ceza Kanunumuzda yer alan “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” maddesinde de yaşanmıştı. Kanun değiştirildiğinde şikâyete bağlı hale getirilen bu suça istisna getirilmiş “Fail mağdurdan beş yaştan daha büyük ise, şikâyet koşulu aranmaksızın, cezası iki kat artırılır.” denilerek bu durumda şikâyet koşulu aranmayıp res’en kovuşturulacağı hükmü getirilmişti. Ancak Kanun çıkar çıkmaz Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve Anayasa Mahkemesi de “eşitlik ilkesine aykırı” olduğu gerekçesi ile bu fıkrayı iptal etmiştir. Dolayısıyla şu anda 15-18 yaş arasındaki çocuklarımızın cinsel ilişkiye girdiği kişi hangi yaşta olursa olsun “şikâyet” olmaksızın hiçbir şekilde kovuşturma yapılamamaktadır. Üstelik şikâyetçi olabilecek olan anne veya baba değil çocuktur. Bu madde sebebi ile sık sık küçük yaşta fuhuşa sürüklenmiş çocuklarımızın haberleri medyada yer almaktadır. Anne babalar eli kolu bağlı, çaresizlik içinde yaşananlara katlanmak zorunda bırakılmaktadır.

Az sayıda da olsa bir kısım insanımızda fiziken gelişmiş olanların evliliğe uygun olduğu gibi yanlış bir fikir bulunmaktadır. Bu evlilikten ne beklediğinize bağlıdır! Sağlıklı bir evlilik için sadece fiziken ya da sadece psikolojik olarak gelişmiş olmak yetmez her ikisinin birden olması gerekir. Hukuk genel duruma göre hükümler ihdas eder ve toplumun düzeni için istisnalar da bu kurala uymak zorundadır. Kanunumuzdaki evlenme yaşı genel olarak fizyolojik ve psikolojik gelişim açısından uygundur.

Çocukların evlenmesine taraf olanların bir kısmı da “Gözü açılmadan” evlensin demektedir. Gözü açılmadan diyerek aslında çocuğun “Farik mümeyyiz olmadan” yani yaptığı evliliğin, alınan kararların sebep ve sonuçlarını tam olarak kavrama kabiliyetini kazanmadan evlendirilmesi kastedilmektedir. Hem bunu deyip hem de istismar adli mercilere yansıdığında “kız kendi istedi” demek ne kadar tezattır.

Ülkemizde;

Reşit olma yaşı Medeni Kanunumuza göre 18’dir. (md. 9 “Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar.) Fiil ehliyetine bu yaşta sahip olur, kendi adınıza hukuki işlemler yapabilirsiniz. Yani 18 yaşında değilseniz 10 liralık bir senet bile imzalayamazsınız.

Ehliyet alma yaşı Karayolları Trafik Yönetmeliği’ne göre 18’dir. (md. 76 “A2, B, BE, C1, C1E, F ve G sınıfı sürücü belgesi alacakların 18 yaşını bitirmiş olmaları). Yani siz 18 yaşında değilseniz küçük bir arabayı yolda 10 m. bile süremezsiniz.

Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi Ve Kontrolü Hakkında Kanun’a göre 18 yaşından küçüklere sigara satılamaz, nargile kullandırılamaz. (md. 3 “Tütün ürünleri ve tütün ürünü ihtiva eden ve etmeyen nargile ile benzerleri onsekiz yaşını doldurmamış kişilere satılamaz ve tüketimlerine sunulamaz”). Aksi halde Ceza Kanunumuza göre “Sağlık İçin Tehlikeli Madde Temini” suçunu işlemiş olur altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırsınız. Yani siz 18 yaşında değilseniz bir paket sigara bile alamazsınız.

İspirto Ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’na göre 18 yaşından küçüklere alkollü içki satılamaz.(md. 6 “Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere on sekiz yaşını doldurmamış kişilere satılamaz veya sunulamaz.”) Aksi halde hem yine aynı kanuna göre on bin Türk Lirasından beş yüz bin Türk Lirasına kadar, para cezası alırsınız (md. 7) hem de “Ceza Kanunumuza göre “Sağlık İçin Tehlikeli Madde Temini” suçunu işlemiş olur altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırsınız. Yani siz 18 yaşında değilseniz alkol oranı düşük bir içki bile alamazsınız.

Çocuklarla evlilikleri savunup bu istismara kendi vicdanlarını rahatlatacak yorumlarla göz yumanlar evlendirmek için uğraştıkları bu çocukların hukuki statüsünü bile bilmemekte veya dikkate almamaktadırlar. Her iki durumda da bu savunucuların yorumlarına itibar edilmemesi gerçeği ve gerekliliği aşikârdır.

Çocuklarla evlilikler aynı 15-18 yaş aralığındaki çocuklarla ilgili kanuni düzenleme sonucunda olduğu gibi 15 yaş altı çocuklarımızı da fuhuş çeteleri de dâhil olmak üzere büyük bir sömürü çarkının içerisine sokacak, kötü niyetli kişilerin hatta pedofililerin (sübyancıların) eline düşürecektir.

Çocuklarla evlilikler ayrıca “Çocuk anneler” sorununu da birlikte getirmektedir. Kendisi bebeklerle oynarken evlendirilen çocuk artık kendi çocuğunu kucağına almaktadır. Eğitimini, gelişimini tamamlayamamış bu çocuk anneler ne kadar isterlerse istesinler kendi çocuklarını ne kadar iyi ve donanımlı yetiştirebilirler? Bu durumda annenin ve çocuğun psikolojisi nasıl olacaktır?

Bu affa dini bir takım zeminler bulmak isteyen az sayıda da olsa bir kısım insanımız müsteşriklerin Müslümanlara zarar verme, dini zayıflatma amacıyla ileri sürdüğü Müslümanlarda evlilik yaşı ile ilgili yanlış bilgileri sahiplenmekte sahih kaynakları incelemeye zaman ayırmamaktadırlar. Bir kısmı bu yanlış bilgileri şuursuzca sahiplenirken bir kısmı ise yanlış olduğunu bildikleri halde heva ve heveslerine uyarak gerçeği setretmektedirler. Bilakis Karanlık Çağ olarak adlandırılan Orta Çağ Avrupa’sında on iki yaşındaki kız çocuklarıyla evlenilmiş ve bu durum en meşhur edebiyat eserlerine bile yansımıştır.

Bu affa dini bir zemin bulamayıp bu sefer tarihsel bir takım zeminler bulmak isteyenler de bilmelidirler ki Osmanlı Döneminde yaygın olarak görülen evlilik yaşı kızlarda 17 erkeklerde ise 18’dir. Hatta 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnâmesi bu durumu yazılı hale getirmiş “Çocukların velileri tarafından evlendirilmesi yasaklandı.Evlenme yaşıkızlarda 17, erkeklerde 18 olarak tayin edildi” hükmünü ihtiva etmiştir.

Vahametin farkında olan çoğunluğun dışında iki farklı görüş de gündeme gelmektedir. Bir kesim küçük yaştaki çocuklarla ilgili olarak cinsel ilişkinin serbest olmasını, bir kesim ise nikâhlanılabileceğini savunmaktadır. Burada belirli koşullar ileri sürülmektedir. Cinselliğin serbest olmasını savunanlar belirli bir yaş altındakilerin cinsel ilişkisini ancak akranlar arasında olursa kabul etmekte, belirli bir yaş altındakilerin nikâhlanabileceğini savunanlar ise buluğa erdikten sonra her yaşta evlenilebileceğini kabul etmektedir. Akranlık kavramı neye ve kime göre belirleneceği belli olmayan göreceli ve tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkacak, yaş aralığı tespit etmek gerekecek ve bu yaş aralığı da zamanla kalmayacaktır. Buluğa ermek konusu da muammalı bir konudur. Çünkü günümüzde dış etkenler, gıdalar ve psikolojik sebeplerle çocuklar erken yaşta buluğa ermekte hatta ilkokulda bile adet olan kız çocukları karşımıza çıkmaktadır. İşin asıl dikkat çekici yanı farklı, birbirine tamamen tezat gibi görünen her iki görüşün de aslında küçük çocuğun cinsel ilişkiye girmesi üzerinde pek de bir fikir ayrılıklarının olmamasıdır. Asıl fikir ayrılıkları bunun nikâhlı mı nikâhsız mı olacağı yönündedir. Konunun asıl öznesi olan küçük çocuğun fizyolojik ve psikolojik yönden böylesi bir ilişkiye hazır olup olmadığı veya nikâhın manasını anlayıp anlamadığı, bunun sonuçlarına katlanıp katlanamayacağı, sonraki hayatının nasıl şekilleneceği gibi sorular gündemlerinde yoktur.

Af düzenlemesi adı altında getirilen ve mağdur olduğu söylenen çiftler açısından bir değerlendirme yapacak olursak:

Kimsenin mağdur olmasını ve zor durumda kalmasını istemeyiz. Hele ki anne-babanın işlediği bir suçun cezasını çocukların çekmesini hiç istemeyiz. Ancak sorulması gereken soru şudur: Nefislerine uyarak kanuni şartlara uymadan evlenen bu fertler açısından toplumu mu feda edeceğiz? Eğer kanun koyucu böyle bir düzenleme yapar ve buna “sözde” bir defaya mahsus bir af getirirse sonuçları ağır olacaktır. Surda açılmış bir delik misali bu afların ardı arkası kesilmeyecek bu zamanla Kanun değişikliğine kadar gidecektir. Kanun hükmü haline getirildiğinde de zamanla cezalandırma koşulu olan yaş aralığı genişletilecek mağdurun yaşı küçültülürken failin yaşı arttırılacak belki de fail açısından yukarıda verdiğimiz TCK 104. maddedeki gibi yaş sınırı kalmayacaktır. Bunun gerek şahıslar gerekse toplumsal olarak telafi edilemez sonuçları olacaktır.

Kaldı ki fertlerin, toplumsal düzenin ve güvenilirliğinin tesis edilebilmesi için her konuda olduğu gibi bu konuda da nefislerine hâkim olması heva ve heveslerinin peşinden gitmemesi gerekmektedir.

Açıklamalar ışığında görülmektedir ki gündeme getirilen ve kanun teklifi olarak da sunulan çocuklarla evlilikler ile ilgili bir af kanunu ve akabinde getirilecek kalıcı bir hükmün gerek şahıslar gerek toplumsal olarak çok farklı açılardan ağır sonuçları olacaktır.

BİLKA olarak her zamanki sorumluluk anlayışı içerisinde konunun ilgililerini uyararak konuyu tüm yönleriyle kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.



Kamuoyuna saygıyla duyururuz.



28.04.2020



BİLKA (Bilge Kadın Araştırma Merkezi)