Devlet okulları tasfiye mi ediliyor?

~~

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un göreve geldiğinde ilk açıklaması “eğitimde devrim yapacağız” olmuştu. Bakan'ın bu açıklamalarına istinaden bütün öğretmenler eğitimdeki çarpıklığın giderileceği, bunun yanında çalışma koşullarının da iyileştirileceği beklentisine girmişlerdi.

Çünkü, Bakan Selçuk meslektaşları olmasının yanı sıra da iyi bir eğitimciydi. Eğitimde, bilimden çok dini referanslara göre düzenlemelerin gelecek nesilleri nasıl yozlaştıracağını ve sonuçlarının ülke demokrasisi ile geleceğini nasıl bir tehlikenin içerisine sürükleyeceği gerçeğini en iyi bilen kişilerden birisi olarak düşünmüşlerdi. Haksız da değillerdi. Bakan Selçuk, eğitimdeki aksaklıkların bir an önce giderilmesi için devrim niteliğindeki projelerini tek tek yürürlüğe koyacağını belirtmişti.

Selçuk’un ‘devrim niteliğinde’ dediği projelerini açıklamasının ardından kendisine umut bağlayan meslektaşları büyük bir hayal kırıklığına uğrayarak tepkilerini dile getirirken çeşitli eylemlerle de seslerini duyurmaya çalıştılar.

Tepkiler üzerine, Bakan Selçuk; Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullar arasındaki eşitsizliğin asgari düzeye indirileceğinin yanı sıra da özel okul teşvikinin kademeli olarak kaldırılacağını belirtirken de eğitimde yeni düzenlemelerin bilim yönünde olacağı müjdesini vermişti.

Yine olmadı…

Aslında bilim yönünde müjde derken, Sayın Bakan devlet okullarının yine devlet eliyle tasfiye olacağının işaretini vermiş.

Nasıl mı?

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı’nın internet sitesinde ‘HAMİLİK’ projesi olarak duyurusunu yaptığı proje kapsamında ilköğretimlere gönderdiği genelgede: 2023 Vizyon belgesinde yer alan “Yenilikçi uygulamaların hayata geçirilmesine yönelik özel ve resmi eğitim kurumları arasındaki iş birliği desteklenecektir” ve “Özel okullar ile resmi okullar arasındaki sosyal dayanışma ve bütünleşmeyi artırmak için ortak proje bütünleşmeyi artırmak için, ortak proje ve platformlar oluşturulacaktır” denilmekteydi.

BİLİMSEL EĞİTİME MEYDAN OKUMA

Laik, bilimsel eğitim anlayışına meydan okuyan uygulamalarla eğitimin tamamen dinselleşmesini hedefleyen AKP, kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması ve eğitimin tamamen ticarileştirilmesi uygulamalarını şimdi de bir eğitimci Bakan eliyle yapıyor.

Mili Eğitim Bakanı Selçuk, bakan olduktan sonra öğretmenleri soktuğu eğitim yönünde iyileştirmeler olacak beklentisi, ne yazık ki meslektaşları son olarak ilköğretimlere gönderdiği ‘2023 Vizyon Belgesi’ kapsamındaki genelge içeriğini görene kadar sürmüştü.

Genelgeye tepki gösteren öğretmenler ise, durumu çok vahim ve tehlikeli olarak yorumluyor. Tepkilerini ise şöyle dile getiriyorlar: “Bu durumu asla bir oldubittiye getirmeyeceğiz. Söz konusu genelge içeriği özel okullar ile bir dayanışma ve ortak projeler üretme değil. Bu proje devlet okullarını devlet eliyle itibarsızlaştırmakta” ve “ ilköğretim öğrencilerini özel okullara özendirme projesidir. Bu proje eğitimde eşitlik ilkesine aykırıdır…”

Aynı zamanda okullardan alınan çocukların kimler tarafından özel okul adı altında nereye götürüldüğü, müfredata uyulup uyulmadığı gibi durumları denetleyecek bir mekanizmanın da bulunmadığı ortada diyerek Milli Eğitim Bakanlığı'nın çocukları büyük bir tehlikenin içerisine attığını belirtmekteler.

GEÇMİŞTEN DERS ALINMADI

Öte yandan FETÖ örneğinde olduğu gibi bir dönem eğitim sektöründe çeşitli isim ve vakıf adı altında devlet okullarındaki başarılı öğrencileri, yine devlet eliyle bazı teşviklerle de özendirilerek bu örgütlerin tuzağına düşülmesine sebep olmuşlardı. Sonuç olarak Fethullahçı Terör Örgütü'nün okullarından mezun olan öğrenciler AKP’nin de oluruyla başta askeriye ve emniyet teşkilatı olmak üzere, devletin birçok kurum ve kuruluşlarına yerleştirildiler.

Sonrası, AKP ile bu terör örgütü arasındaki güç kavgası 17- 25 Aralık 2013’te Türkiye'yi darbe girişimine doğru sürükleyen sürecin başlangıcı olmuştu. Yolsuzluk iddialarıyla dört bakanın adı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ve oğlu Bilal’in telefon konuşmaları sosyal medya ve bazı internet sitelerinde yayınlanmıştı.

AKP iktidarı ile bu çetenin kavgaları, Türkiye tarihinin en kanlı darbe girişimine sahne olarak 248 yurttaşımızın ölümüne ve 2 bin 196 kişinin de çeşitli yerlerinden yaralanmasına neden olmuştu.

Biz yine konumuza dönecek olursak… Milli Eğitim Bakanlığı eliyle okullara gönderilen genelgeye göre özel okulların bulundukları bölgelerdeki devlet okullarından, geçmişte olduğu gibi bugün de özel okullar ile devlet okulları arasındaki dayanışma adı altında oluşturulan projeler aracılığıyla yeniden öğrencilerimizi cemaat ve tarikatların tuzağına düşmesine zemin hazırlayan projelerle ortaya çıkıyorlar.

Konuyla ilgili Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım ile yaptığım sohbette ise Başkan'ın, Ziya Selçuk’un bu projesi karşısında oldukça kaygılı olduğunu gördüm. Kaygılarını ise şöyle dile getiriyor:

“15 Temmuz ve öncesinde birtakım cemaat ve tarikatların yurtlarıyla özel okullarına bu yöntemler aracılığıyla çok sayıda veliyle öğrenciyi ikna ederek devşirdiler. Sonuç olarak ülke 15 Temmuz akşamı FETÖ’cü darbe girişimi sırasında büyük bir uçurumun eşiğinden döndü. Dönerken de çok ağır bedeller ödendi. Cazibe merkezleri haline getirilmek istenen özel okulların devlet okullarından çeşitli etkinlikler ve faaliyetler altında taşıdığı öğrenci ve velilere devlet okullarının eksik yönleri anlatılarak özel okulların tanıtımı ve reklamı yapıldığını görmekteyiz. Ancak konuya sadece zor durumda olan özel okullara destek amacıyla yapılan bir dayanışma PR’ı olarak görülmesi halinde sonuçlarının çok ağır olacağı endişesi içerisindeyiz. Yine, bizim esas temel noktamız, bu özel okulların öğrenci bulmakta zorlandığı ve devlet eliyle de resmi bir iletişim kurma imkânı projesi yaptırılarak çocuklara ve velilere kendi okullarına reklamını yapıp, öğrenci taşımak amacını güden bir projedir bu. Yani diğerinden daha çok bu anlamıyla kullanılacaktır ve kullanılmaktadır. Dolayısıyla biz Eğitim-İş Sendikası olarak, devlet okullarının eksik, özel okullarınsa daha iyi olduğunu göstererek, çocuklara özel okulların reklamını yaptırmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Tehlikenin büyüğü ise biraz önce de bahsettiğim gibi bunun kontrolünün de olmaması. Özel okullara diye devlet okullarından aldıkları öğrencileri nereye kimler tarafından götürdükleri de belli değil.”

Yıldırım “Bakanlığın bu uygulamasının her ne kadar gönüllülük esasına göre olduğunu belirtse de, durum hiç de öyle değil. Okul müdürlüklerine ve öğretmenlerine dayatılan bir uygulama. Benim endişem çocukların yine eskiden olduğu gibi cemaat ve tarikatların kötü amaçlarına alet edilmeleri. Sonuç olarak Bakanlığın bu projesinin eksik, yetersiz, denetimsiz ve çocuklar için sakıncalı olduğunu düşünüyorum. Bunların amacı eğitimdeki eşitsizliği gidermek değil ki. Yani eşitlik ve adil bir uygulama olmuş olsa tüm devlet okullarının aynı donatıyla tüm Türkiye’de oluşturma ihtiyacı hissederler. Şu an öyle bir ihtiyaç içinde değiller. En kestirmeden özel okulların yapılmış binalarını, boş binalarını ve sınıflarını doldurma amacı güden bir uygulama bu. Şu anda nihai sonuç budur. Devlet okulu eksiktir, yetersizdir; özel okullar çok daha ihtişamlıdır ve her şey vardır, verin paranızı oraya gidin. Yani sonuç budur, bu açıdan yaklaşabilirsiniz. Devlet okullarını kötülemekten başka bir işe yaramaz bu olay” sözleriyle kaygılarını dile getiriyor.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğretmenlerin endişe ve kaygıları dikkate değer. Çocuklarımız bir daha tarikat ve cemaatlerin tuzağına düşmesinler diye, umarım ülkenin ve milletin bekası için gerekli önlemleri alırsınız…