KAMUDA SEÇİM ATAMALARI

~~Sandığa sayılı dakikalar kalmış ve ahalinin dikkatleri liderlerin vereceği son mesajlara çevrilmişken kaşla-göz arası yapılan atamaları duymamış olabilirsiniz.

Bu hafta içerisinde yapılan atama kararnameleri Resmi Gazete’de epey bir yekûn tuttu.

Resmi Gazete, Başbakan Yardımcılığı, Aile ve Sosyal Politikalar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Kültür ve Turizm, Milli Eğitim, Milli Savunma ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na atanan isimlerle doluydu.

Müsteşar yardımcısı, genel müdür, il müdürü, yönetim kurulu üyeliği gibi önemli koltuklara peş peşe yeni isimler atandı.

Kamuda görevden almalar veya görevlendirmeler gayet doğaldır. Yeter ki hukuk çerçevesinde olsun. Lakin, seçime birkaç gün kala yapılan bu atamalar şık olmadı!

Yangından mal kaçırır gibi yapılmış işlemlerdir bunlar.

Apar topar atama yapmanın ne gereği vardı? O atamalar olmasa devlet işleri yürümeyecek miydi sanki?

Buralarda en azından 1 aylık ‘vekâlet’ yönetimi de olabilirdi. Eğer bu yöntem kötüyse Hazine Müsteşarlığı’na  niye bir yılı aşkın süredir ‘asaleten’ atama yapılmıyor?

Ülke seçime gidiyor belki farklı bir irade ortaya çıkacak. Yeni göreve gelecek ismin yapması gerekirdi o görevlendirmeleri.

Seçimden sonra iktidar değişmese bile ilgili bakan değişecektir. Atama tercihi yeni bakana bırakılmalıydı.

Yeni bakan o isimle çalışmak istemezse ne olacak? Topu topu 2 ay görev yapsınlar diye mi çıkarılıyor o zaman bu kararnameler?

Denebilir ki, ‘Eskiden de böyleydi!’

Olabilir.. ‘Eski Türkiye’nin kötü alışkanlığı devam edecekse ‘Yeni Türkiye’nin farkı nerede?

Hani ‘ecdat’ diye saygı beklediğimiz Atalarımız var ya!

Onlar ne diyordu: ‘Su-i misal emsal olmaz.’

 

Ah o Balkon!

 

İktidar partisinin geleneğidir. Seçim zaferinin gecesi  Recep Tayyip Erdoğan parti merkezinin balkonuna çıkar, coşkulu kalabalığa seslendirdi.

O konuşmada Erdoğan üslubunu değiştirir, kuşatıcı mesajlarla yeni bir sayfa açtığı izlenimi verirdi.

Bir seçim daha geldi. Yarın ne olacak?

Durum biraz karışık!

Diyelim ki AK Parti tek başına iktidara geldi…

Zaferin ‘mimarı’ olarak kimi göreceğiz? Cumhurbaşkanı’nı mı, Başbakan’ı mı?

Balkon konuşmasını kim yapacak?

Normali Başbakan ve Genel Başkan Davutoğlu’nun konuşmasıdır, değil mi?

Peki, Cumhurbaşkanı konuşmak isterse?

Mesela parti yerine ‘Saray’ın önünde on binleri toplayıp “Demokrasi teşekkürü mesajı vereceğim” derse?

“Olur mu öyle şey” demeyin, neler olmadı ki?

Buna engel bir durum, kurum var mı? Anayasa, yasa, teamül…

Şu son seçim kampanyasında yaşananlardan sonra buna kim ‘olamaz’ diyebilir?

‘Zafer’ değil de bir ‘hezimet’ ya da ‘hayal kırıklığı’ olursa ne olacak?

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘balkon’a çıkma meselesi acaba bazı şartlara bağlı mıdır? Mesela, tek başına  iktidarı kaybederse balkona çıkar mı?

O durumda balkon konuşması yaparsa ‘zafere’ alışmış partililere ne der?

Oy kayıplarının gerekçesini neye, kime bağlar?

Bütün bu soruların cevabını öğrenmek için fazla beklemeyeceğiz.

Pazar gecesi sandıklar açıldıktan sonra  gözlerimiz yine o balkonda olacak.

Meydan Gazetesi