Öğrencilerinizle ilişkinizi gözden geçirin

 



Öğrencilerin başarısında öğretmenin etkisi su götürmez bir gerçek. Eğitimciler, öğretmenin sadece öğreten değil, öğrenen de olduğu bir eğitim sürecinin önemini vurguluyor. Olumlu niyet, geri bildirim ve program geliştirme konularında çalışmalarını sürdüren uzman psikolog Pınar Arslan, “Öğretmenler öncelikle niyetlerini gözden geçirsin. Kendilerine “Ben bu işi yapmak istiyor muyum? Ne kadar hakkıyla yapıyorum?” diye sorsunlar. Ardından becerilerini tartsınlar. Öğrencileriyle ilişkilerini değerlendirsinler” diyor.

Pınar Arslan, geçen haftalarda İstanbul’da gerçekleşen 7’nci Temel Eğitim Sempozyumu’nda öğretmenlere eğitimde olumlu niyeti anlattı. Arslan ile sempozyum sonrasında bu yaklaşımı konuştuk. Psikolog Arslan öğretmenlere mesleğe ilişkin duygularını gözden geçirmeleri uyarısında bulunuyor. Ona göre öğretmenlerin meslekleriyle ilgili öncelikle kendi duygularından emin olmaları gerekiyor. Ancak bu şekilde olumlu niyet geliştirebileceğini ve öğrencilerle daha sağlıklı ilişkiler kurulabileceğini söyleyen Pınar Arslan, şunları anlatıyor:

SADECE ÖĞRETEN DEĞİL, ÖĞRENEN OLUN

Eğitimde öncelikle ‘karşılıklılık’ çok önemli. Bu öğretmenin sadece öğreten değil, aynı zamanda kendisinin de öğrendiği bir süreci ifade ediyor. Çocuk bu tarz öğrenme ortamlarında kendini daha aktif hissediyor. “Öğretmenim de bir şey öğreniyor” diye düşünüyor. Eğitimde bu karşılılığın olması için olumlu niyet ve becerinizin bulunması gerekiyor. Olumlu niyetten şunu anlıyoruz: Öğretmenlik mesleğine nasıl bakıyorsun? Çocukları seviyor musun? Mesleğini seviyor musun? Öğrencilerinin ihtiyaçlarını ve duygularını anlayabiliyor musun? Mesleğini sevmeyen bir eğitimcinin niyeti olumlu değil demektir.

ÖNCE KENDİ DUYGULARINIZI ANLAYIN

Öğretmenler öncelikle niyetlerini gözden geçirsin. Kendilerine “Ben bu işi yapmak istiyorum muyum? Ne kadar hakkıyla yapıyorum?” diye sorsunlar. Ardından becerilerini tartsınlar. Öğrencileriyle ilişkilerini değerlendirsinler. Ama tüm bunların yanı sıra atlanan bir şey de, duygularımız. Duygu sınıfta o kadar çok ortaya çıkan bir şey ki. Duyguları görmüyoruz. Bunu kabul etmiyoruz. Öğretmenler çocuklara bazen bir makine olarak yaklaşıyor. Oysa çocuklar bir şey yapmadığında, bunun nedeni iyi anlaşılmalı. Ama bunun için de eğitimcinin her şeyden önce kendi duygularını anlaması gerekiyor.

BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRİN

Bir işin içindeysek ve onu yapıyorsak, hakkıyla yapmalıyız. Öğretmenlerin çocuklara karşı bakış açılarını değiştirmeleri gerekiyor. Sosyal politikalar istediğimiz düzeyde olmayabilir. Şartlar yetersiz görünebilir. Ama günün sonunda sınıfta çocuk, öğretmenle baş başa. Buradaki ilişkinin iyi olması sadece çocuk için değil, eğitimci için de faydalı.

DENETLEYEN DEĞİL, GELİŞTİREN BİR SİSTEM

Eğitimcilere istenilen düzeyde psikolojik ve mesleki destek sunulmuyor. İyi bir geri bildirim sistemine ihtiyaç var. Bu sistemin de çok ayaklı olması gerekiyor. Öğretmen, meslektaşından geri bildirim alabilmeli. Örneğin yurtdışında öğretmenin kendi dersini kameraya alıp sonradan izlediği uygulamalar gördüm. Böylece öğretmenler ders anlatırken takıldığı, yanlış yaptığı yerleri değerlendiriyor, geliştirilmesi gereken noktalar konusunda arkadaşlarına danışıyor. Bizim de bundan kaçınmamamız gerekiyor. Bu anlamda özdeğerlendirmenin yaygınlaşması lazım. İyi geri bildirim sistemi denilince Türkiye’de akla müfettişler gelir. Sistemin ‘denetleyen’den çıkarak ‘geliştiren’e doğru evrilmesi gerekiyor. Hiyerarşik ilişkiler bir kenara bırakılmalı. Veli ve çocuklardan da geri bildirim alınmalı.

ÖĞRENCİ, CEZALANDIRIYORSA İLİŞKİDE PROBLEM VAR

Öğretmenlerin öğrenciler tarafından değerlendirilmesi konusunda, öğretmenlerin kaygısını anlıyorum. Öğretmenler kendilerine haksızlık yapılacağı psikolojisini taşıyor. Ama burada mesele not olmamalı. Öğretmen, “Öğrencim benim hakkında ne düşüyor ve kendimi buna göre nasıl geliştirebilirim?” diye yaklaşmalı. Performans değerlendirmesinden korkmak yerine, bunu bir geri bildirim olarak almakta fayda var. Bu bir heyecana dönüşmeli. Ancak ‘sopa göstermek’ noktasına giderse o zaman hiçbir işe yaramaz. Samimiyet çok önemli. Sistemde kalma ya da geçme değil, eğitimcileri geliştirmeye odaklanılmalı. Verilerin üzerine açıkça konuşulmalı. Bazı öğrenciler bilinçli olarak düşük puan verebilir. Ama öğretmenlerin buna kızmak yerine, “Benim hakkımda neden böyle düşünüyor?” diye bir öz eleştiri yapması çok değerli. Demek ki öğretmenin ilişki kurma noktasında bir problemi var ve öğrenci, öğretmeni değerlendirirken cezalandırmaya çalışmış.