Sendikal Hegemonya, Emekçinin Ekmeğine Göz Dikti

Sonunda bu da oldu… “Bizi eleştirenler, başkalarının ekmeğine yağ sürüyorlar.” diyen Ali Yalçın önderliğindeki sendika; kendi çalışanın ekmeğine el uzattı. Eğitim Bir Sen ve Memur Sen tarihinde birçok seçim yaşandı. Her ne kadar son iki seçimde dayatmacı ve tahakkümcü bir anlayış ağırlık kazansa da yine de herkes teşkilatımızın vakarına yakışır olgunluk göstermiştir. Son seçimlere kadar tatlı rekabet, listeler arasında gerçekleşir ve seçimlerden sonra hiçbir emekçinin işiyle, aşıyla ve ekmeği ile oynanmazdı. Ancak bu son seçimlerden sonra teşkilatımızda bir ilk yaşandı ve ekmeğini alın teri ile kazanan büro personelleri üzerinden hesaplaşmaya gidildi. Genel merkez, seçim sürecinde kendilerine destek vermediğini düşündüğü büro personelinin işlerine son verdi. Sendikal konularda farklı düşünmenin bedelini ekmekleri ile ödediler. Bir emek örgütünün, emekçinin ekmeğini elinden alması akıl işi değildir. Emekçinin ekmeği ile oynanmasını şube bazında da sürdürüldüğünü üzülerek görmekteyiz. Eğitimciler Birliği Sendikası Sivas 1 No’lu şubesinde 15 yıldır mesai mefhumu gözetmeksizin büro personeli olarak görev yapan İsmail Aydemir’in ağabeysi, 2022 yılında yapılan şube başkanlığı seçimlerinde Sivas Değişim Hareketini destekledi. Şube Başkanlığı, ağabeysinin demokratik olarak kullandığı bu tercihinin bedelini, şubede büro çalışanı olan kardeşine ödetti. Şubede çalışan büro emekçisi bir anda kendisini kapının dışında buldu. Protokollerde ve devlet kapılarında profesyonel sendikacıyım diye caka satanların sendikanın örgütsel gücünü kendilerinin ve yakınlarının menfaatleri için kullandıklarını biliyorduk da emekçinin ekmeği elinden almayı da şimdi öğrenmiş olduk. Şube Başkanlığının hiçbir gerekçe göstermeden haksız, hukuksuz ve keyfi olan bu uygulamasını İsmail Aydemir yargıya taşıdı. Sivas 1. İş Mahkemesinin 25.01.2024 tarih ve 2023/8 Esas sayılı kararıyla sendika emekçisinin işine iadesine karar verildi. Bu yargı kararıyla emekçinin ekmeği ile oynayan vesayetçi zihniyete bir tokat da Sivas’tan geldi. Ruh hallerini nasıl bir kin, öfke ve hırs kaplamış ki, davayı istinafa taşıyarak emekçinin ekmeği ile uğraşmaya devam ediyorlar. Keşke bu azim memurların hak ve menfaatlerini iyileştirme ve geliştirme hususunda olsaydı. Kendileri gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımamak eski Türkiye’nin kalıntılarında kalan bir olgudur. Türkiye yüzyılında üstelik bir emek örgütü tarafından yeniden bu kalıntıların canlandırılması esef verici bir durumdur. Ekmeğini alın teri ile kazanan bir emekçi, sendikal konularda sizden farklı düşünüyor diye hiç işten çıkarılır mı? Bu insan ailesine, çoluk ve çocuğuna ekmek nasıl götürecek? Hiç düşünmüyor musunuz? Bir emek örgütünün emekçinin ekmeği ile oynaması ne hazindir. Bu zihniyet hiç emekçinin hakkını savunabilir mi? Hani bu teşkilat Asr-ı saâdet dönemindeki Hilfü'l-Fudûl’un günümüzdeki izdüşümüydü? Genel Merkez ve bazı şube yöneticilerinin son zamanlarda hukuk tanımaz ve keyfi uygulamaları karşısında art arda gelen yargı tokatlarıyla burasının muz cumhuriyeti olmadığı kendilerine hatırlatmıştır herhalde. Burası beş bin yıllık kadim geçmişi olan ve bir hukuk devleti olan Büyük Türkiye Cumhuriyeti’dir. Güçlünün zayıfı ezdiği cahiliye döneminden kalma bir uygulama olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Lüks otellerin salonlarına asılan; "Hangi düşünce de hangi fikir kampı içerisinde olursa olsun onun bir insan olarak kabul edilmesi lazım ve inancından dolayı horlanmaması, kınanmaması, ayrı muamelelere tabi tutulmaması lazımdır. İsterse benim inancımın tam zıddı olsun. Ben ona hakkı hayat tanınmasının da kavgacısıyım." Sendikamızın manifestosu olan Akif İnan’ın bu sözü sadece içi boş bir slogana indirgenmiştir. Eğer bu manifesto içselleştirilmiş olunsaydı, sadece sendikal konularda sizlerden farklı düşünüyor diye emekçiler işten çıkarılmazdı. Eğer bu manifestoyu hayata geçirilmiş olsaydı, sendikal konularda düşüncesini açıkladı diye üye sendikadan çıkarılmazdı. Şükrü Kolukısa, bu teşkilatın temellerinin çok sağlam olduğu, taşıyıcı kolanlarının çok güçlü olduğu ancak asıl problemin bugünkü yöneticilerin uygulamalarından kaynaklı olduğu tespitinde bulunuyor. Banu hanımefendi de, bu teşkilatta iyi niyetli insanların çokça olduğunu, meydanın rantçılara kalmaması için çabalamak gerektiğini düşündüğünü ve davanın devam ettirilmesine dair inancındadır. Sendikal konularda sadece sizden farklı düşünüyor diye emekçinin ekmeği ile oynayanlar Akif İnan’ın ilkelerine ihanet ediyor demektir. Emekçinin ekmeği ile oynamak, emek örgütü olan bir sendikanın işi mi? Tek derdi alın teriyle çalışıp evine helal ekmek götürmek olan garibanla uğraşmak sendikacının mı işi? Bu kutlu dava hakaretini vesayetçilerden, parselcilerden ve rantçılardan kurtarmak için mücadele heyecanımızı canlı tutmamızın önemi bir kat daha da artmıştır.