Türk Ocakları Neden Kapatıldı

 

1912’de kurulan 1931’de yapılan bir kurultay ile kendini feshetmek durumunda kalan Türk Ocaklarının, kapatılmasının sebepleri hala belirsizliklerle dolu bir konu olarak varlığını korumaktadır. Milli devletin kurulmasında, inkılapların halk nezdinde yayılmasında büyük çabaları bulunan Türk Ocakları, her çıktığı vilayet gezilerinde mutlaka oradaki Ocakları ziyarette bulunan Atatürk tarafından acaba neden kapatılmıştır? Bu sorunun cevabı için, Ocakların kapatılma sebeplerine sırasıyla değinmekte yarar var.



Kapatılma sebepleri arasında iç siyasi sebeplerden, dış siyasi ve ekonomik sebeplere kadar birçok sebep saymak mümkündür. Öncelikle iç siyasi meselelerden kaynaklanan sorunlara değinelim.



Bilindiği üzere Cumhuriyet devrinde iki başarısız çok partili hayata geçiş denemesi yer almaktadır. Bunlardan ikincisi yani 12 Ağustos 1930 senesinde Fethi Okyar tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası, Ocakların kapatılması sürecinde önemli bir yer teşkil etmektedir.



Atatürk tarafından teşvik edilerek kurulan SBF, ülke çapında beklenenin aksine oldukça büyük tepki oluşturmuştur. Ancak Fırka zamanla rejim karşıtı grupların uğrak yeri olmaya başlamakla birlikte bizim asıl mevzumuz olan Türk Ocaklılar tarafından da ilgiyle karşılanmıştır.



 SCF’nin kurucuları arasında Ocaklı milletvekillerinden, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu, Dr. Reşit Galip gibi isimlerin de yer aldığı görülürken ve Genel Merkez’den ayrı olarak başka şubelerdeki Ocaklılardan da birçoğu SCF’ye üye olmuşlardır. Hamdullah Suphi ise Atatürk’ün tekliflerine rağmen Fırka’ya üye olmamış ancak ''Bu Sesi Koruyacaksın'' başlığı altında yayınladığı, ''İçinde muhalefet sesi yükselmeyen bir Cumhuriyet’e inanabilir miyiz ki, O’na başkalarını inandıralım… Ey Türk münevveri!.. vatanındayken yükselen bu murakebe sesini koruyacaksın!'' yazısı ile SCF’ye açıkça desteğini göstermiştir.



Yine Bandırma Türk Ocağı’nın belediye seçimlerinde aday göstermesi, Menemen hadisesinde, Menemen Türk Ocağı Başkanı’nın bunu Fırka aleyhine oluşturulmuş bir hadise olarak göstermesi gibi etkenler de, SCF’nin kendini feshetmesinden sonra Türk Ocakları aleyhinde hafızalarda kalan ve bir sene zarfında kapatılmasıyla sonuçlanacak sebeplerin arasında yer almaktadır.



Ocakların kapatılmasına dair gösterilen bir diğer sebep ise Cumhuriyet Halk Fırkası karşısında oluşan güçlü ve muhalif seslerin yükseldiği bir Türk Ocağı algısıdır. Bilindiği üzere kapatıldığı 1931 senesinde Türk Ocakları, 276 şubesi ve 30.000’den fazla üyesi bulunan bir sivil toplum kuruluşuydu ve bu üyelerin içerisinde hatrı sayılır bir genç kitlede yer almaktaydı. Zira Atatürk de bu genç kitlenin varlığını Ocaklara yaptığı ziyaretlerde yakından gözlemleme fırsatı bulmuştu.



 1931 senesinde bir yurt gezisine çıkan Atatürk, Bursa Türk Ocağı ziyareti sonrası, Türk Ocakları Genel Başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’e biraz da sitemkar olarak şu sözleri söyleyecek: ''Hamdullah, hangi Türk Ocağı’na gitsem, hepsi memnun olmayanlarla dolmuş. Bana neler sormadılar, neler söylemediler.'' ve Tanrıöver buna şu şekilde karşılık verecekti:

 ''Tabi Paşam, onlar başlarında bir sultan değil, bir cumhurbaşkanı olduğunu biliyorlar ve onun için çekinmeden içlerini döküyorlar. Onları böyle konuşmaya sizin getirdiğiniz yeni rejim alıştırdı.''



Ayriyeten Mustafa Kemal Atatürk bir açıdan da bu aklıselim ve uyanık gençleri takdir ediyor, bu teşkilatı CHF içerisinde kullanma gereğini göruyordu. Bununla ilgili olarak Burhan Develioğlu’nun aktardığı şu hatıralar mühimdir:



''Serbest Parti’nin (Serbest Cumhuriyet Fırkası) memlekette uyandırdığı bir ihtilâl havası herkesi telaşa veriyor. Atatürk yanında kalabalık bir mâiyet ile memleket seyahatine çıkıyor. Garbî ve Cenubî Anadolu’nun mühim merkezlerini gezdikten sonra Eskişehir’e geliyor. Hepimiz bu seyahatin neticesiyle çok alâkadarız. Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya Bey vâsıtasıyla haber alıyoruz. Atatürk’ün Eskişehir’e kadar olan seyahatinin intibalarını şu şekilde öğreniyoruz: Bizim parti teşkilâtımız fikir itibariyle tamamen bize yabancı insanlardan teşekkül etmiş; asıl inkılâpçı zümreyi Türk Ocakları’nda gördüm. Yapılacak şey bu partiyi feshetmek Türk Ocakları’nı kendi partimiz olarak tutmak ve Hamdullah’ı da Umûmî Kâtip yapmak. Gazi’nin bu düşüncesi bizi şaşırtıyor. Ankara’ya gelinceye kadar bu düşüncesini yanındaki arkadaşlarına söylüyor. Fakat Ankara’ya gelip de İsmet Paşa ile görüşünce bu fikir değişiyor. Yerine Türk Ocakları’nı kaldırmak ve onun bütün azasını Fırka’nın kuracağı Halkevlerine almak, bu suretle inkılâpçı ve Atatürk’ün fikirlerini tahakkuk ettirecek bir partiye sahip olmak.''



Buna ilave olarak CHF müfettişlerinin Ocaklar yününde hazırladığı olumsuz raporlar ile CHF’ye rakip bir kuruluş oluştuğu yönündeki algı, yine o dönemde Atatürk’ün yakın çevresinde bulunan Falih Rıfkı Atay’ın da bunu doğrulayan açıklamalarıyla da gördüğümüz üzere, Ocakların kapatılma sebeplerinden biri daha açığa çıkmaktadır.



Kapatılma sebepleri arasında yer alan bir diğer problem ise SSCB’nin Türk Ocakları’nın varlığından rahatsız olmasıdır. Özellikle Ocakların SSCB içerisinde bulunan Türkler ile yakından ilgilenmesi ve zaman zaman kuvvetini arttıran Turancılık düşüncesi, SSCB tarafından bir tehlike olarak algılanmıştır. Bunun üzerine dönemin SSCB Türkiye Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı bu konuda uyarmış, Ocakların bu faaliyetlerinin SSCB-Türkiye dostluğunun sekteye uğratacağını belirtmiştir.



Sayabileceğimiz sebepler arasında belki pek fazla öne çıkmayan ama yine de bahis konusu edilmesinde yarar olan ekonomik nedenlere de değinmek gerekmektedir. Kapatıldığı dönemde 276 şubesi ve bunlardan 147’sinin bir çok bina, dükkan, fırın, sinema, zeytinlik, depo, arsa, değirmen, bağ, bahçe gibi gayri menkulleri bulunmakta ve bunların yaklaşık değeri (Ankara’daki Genel Merkez Binası hariç) 1.300.000 TL ‘yi aşmakta idi. Özellikle 1931 senesinde Merkez Bankası’nın 15.000.000 TL gibi bir sermaye ile kurulduğunu düşünürsek, Ocakların maddi getirisinin ne boyutta olabileceğini görmüş oluruz.



Tüm bu sayılan sebepler neticesinde, 25 Mart 1931 senesinde gayri resmi olarak Atatürk tarafından Türk Ocaklarının Halkevlerine dönüştürülmesi ve CHF’ye devredilmesi açıklanmıştır. Bunu izleyen süreçte Türk Ocaklarının artık faaliyette bulunması için bir sebebin kalmadığı yönünde rapor hazırlanmış ve Ocağın ileri gelenleri tarafından imzalanmıştır. Yalnız Hamdullah Suphi Tanrıöver bu rapora imza atmamış, bu rapor Atatürk’e sunulmuştur. Hamdullah Suphi’nin imzasının olmadığını gören Atatürk raporu yırtıp atmış, daha sonrasında ise rapor yeniden yazılmış ve daha fazla mukavemet edemeyen Tanrıöver de bu metni imzalamak zorunda kalmıştır. 10 Nisan 1931 senesine olağanüstü olarak toplanan Türk Ocakları Kurultay’ı ile Ocak, yapılan görüşmelerin ardından yine bu tarihte kendini feshetmiştir.



Ocağın kapatılması sonrası Hamdullah Suphi Tanrıöver bir gazeteye verdiği yazıda şu ifadeleri kullanacaktır:

''Türk Ocakları kapatıldı. Kurulduğu ilk günlerden beri memleket gençliğine, bizim anladığımız manada liberal bir münakaşa ve tahammül terbiyesi vermiş olan bu müessesenin yerine ne konulabileceğini merakla bekleyeceğiz.''



Sonuç olarak 1931’de Türk Ocakları’nın kapatılmasında birden çok faktörün etkili olduğu yalnızca tek sebep üzerinden bu konunun değerlendirilemeyeceği görülmektedir. Bununla birlikte hala Ankara’daki Tarihi Türk Ocakları Binası’nın (Resim Heykel Müzesi), yeniden Türk Ocağı’na devri konusunda ise belirsizlik sürmekte, kapatılma hadisesinin etkileri günümüzde de varlığını devam ettirmektedir.