TÜRKEŞ'İ ANLAMAK

Giresun MHP eski il Başkanın Şakir ALİUSTAOĞLU Giresun gündemi gazetesinde Alpaslan TÜRKEŞ Beyi anlattı.

Reklam
Reklam

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu BBP Genel başkanı olarak yaptığı bir konuşmada “Biz Türkeş’i anlamadık” demişti… Evet, ..

Yazıcıoğlu gibiler Türkeş’i maalesef anlamadılar…

Anlayamadılar…

Ne Yazıcıoğlu, ne de Bahçeli Türkeş’i tanıyamadılar, beklide; tanımak istemediler…

 Ama Türkeş tarihin bir devrine iz bırakarak Rahman’a kavuştuğunda onun fikirlerini ve ideallerini taşıyacak onlarca Ülkücü bıraktı ardında… O İsimsiz Ülkücüler Türkeş’in’ İdeallerinin takipçisi olarak devam ediyorlar… Onlar isimsiz birer hamal olma sevdasındalar sadece… Ne makam ne mevkii ne de menfaat onları yollarından alı koyamadı koyamıyor… Türkeş’i anlayamayanlar da çok şey kaybetmiş  birer insan olarak göçecekler bu âlemden…

Türkeş’i sadece MHP’nin lideri olarak görmek ne kadar hata ise, onu Ülkücülerin Başbuğu olarak görmek de hata idi… O aynı zamanda Türk Dünyasının da Lideri idi…Yani O Türk Dünyasının Lideri, Ülkücülerin Başbuğu, MHP’nin Genel Başkanı idi… O Türkeş’ti… Bu gün sıkıştıklarında “Lider, Teşkilat; Dotirin eleştirilmez” diyen akıl yoksunları Türkeş’i hiç mi hiç anlamamış; Türkeş’i tanımıyor demektir… O Yüzlerce Ülkücünün Hazır bulunduğu bir toplantıda Aynen şunları söylüyordu :

”Ben size Türkeş’i eleştiremezsiniz demiyorum… Elbette ki Türkeş’i eleştireceksiniz… Türkeş’te hata yapar yapması muhtemeldir… Sizden istediğim sadece ve sadece Türkeş’i eleştirmeden önce kendinizi Türkeş’in yerine koyun; Onun üstlendiği sorumluluğu üstlenin sonra istediğiniz kadar eleştirin…

 ” Şimdikilerde herkes tarafından da yanlışlığı tescillenmiş bir olayı gündeme getireni “Hain” ilan ediveriyorlar… Oysaki Haksızlık karşısında susan dil şeytandır düsturu Ülkücülere şiar olarak öğretilmiştir…

Türkeş’i dinsizlikle suçlayan din tacirleri, megalomanlar da Türkeş’i tanımamış demektir… Onun Ülkücülere bıraktığı en büyük miras fikirleriydi… Ve orda şöyle sesleniyordu Ülkücülere Başbuğları:

 “Ben sizi sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenine, ahlaktan mahrum bir hürriyete, karaborsaya yer veren iktisadi yapıya çağırmıyorum… Adalette yarışa, yoksullukla savaşa kısacası hak yolu, hakikat yolu Allah yoluna çağırıyorum”…

 O’ un yolu hak yolu hakikat yolu Allah yoluydu; Ülkücülerinde… Başbuğ dokuz ışığın ahlakçılık umdesinde de söyle sesleniyordu Ülkücülere:

”Bizler güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiş bir peygamberin ümmetiyiz…” Yani Ülkücüler Allah Resulü’nün, sevgili peygamberimizin ahlakıyla bezenmek zorundadırlar… Ülkücülerin ahlakçılık anlayışsı da budur… Tabiî ki Türkeş’in de… Gene dokuz ışığın köycülük umdesin dede şöyle seslenir inanmış dava adamlarına:

”Mülk üzerinde sınırsız tasarruf hakkı yoktur… Üç yıl üst üste ekilmeyen topraklara devlet el koyar…” Bu da İslam hukukunun mülk üzerindeki birebir kendisidir…

 Yani Ülkücülerin içi de dışı da İslam’ın kendisidir… Ülkücülük Âlemlere Nizam vermenin adıdır… İlah-i Kelimetullahtır…

!2 Eylülcü ihtilalcilerin Türkeş’siz Türk Milliyetçiliği senaryoları çizdiği yıllarda MHP’ nin misyonunu doldurduğu için kapatılmasının gerektiğini söyleyen ihtilal dalkavukları; daha sonraki yıllarda kapatılmasını söyledikleri MHP ‘den vekil olmuşlar, Türkeş’e inat yaparcasına onları MHP ‘ye getiren zevata da ters düşüp met cezir manzaraları gibi Fikir fahişesi olarak o kapı senin, bu kapı benim gezmişler; gezmeye devam etmekteler… Oysaki Türkeş, Türk Milliyetçilerine asla ve asla kısa zamanda iktidar vaat etmemiş aksine Ülkü yolunun, Sevda yolunun çilesinden söz etmiştir… Ve sunu söylemiştir:

” Bizden kısa zamanda iktidar umanlar asla bizimle yola çıkmasınlar” Ülkücüler İktidar olup bu şanlı millete hizmet etmeyi, onu çağlar üzerinden atlatıp modern medeniyet cağına çıkarmayı kendilerine şiar edinmişlerdir, ancak önce bunu yapacak kadroların yetişmesinin kadrolara laiki veçhile sahip çıkmak daha önemli olduğu gerçeğini asla göz ardı etmemişlerdir… Türkeş’in Türk Ülkücüsünün önüne koyduğu en büyük hedef vatanperver, milletinin gerçeklerini bilen, dinini İslam’ı iyi tahlil etmiş, ne için yaşayıp ne için öleceğini bilen nesiller yetiştirmek… Kısacası İçi İslam’ın ışığı ile bezenmiş, dışında işe Kendini yüzde yüz Türk hisseden ve Türklüğe adayan nesiller… Madde girdabında boğulan zavallılar değil… Ülkücüler içinde bile azınlık ırkçılığı yapan kendini bilmez maşalar değil…

Türkeş’in uyguladığı politikaları eleştirip Türkeş’ten ve davadan onun için ayrıldıklarını iddia eden fikir ve inanç yoksunu zavallılara gene Türkeş’in sözleriyle cevaplamak gerektiğine inanıyorum…

 “Bir cifçinin tarlayı sürüp ona tohum atması, tarlaya verilen taviz değildir…” Kısacası Türkeş’i anlamak, onun fikirlerini anlamakla mümkündür… Birileri tarafından görevlendirilip, gene birilerinin desteği ile köse baslarını tutup; Türkeş düşmanlığı yapmakta değil… Türkeş’i Sevmek onun fikirlerini sevmektir, o fikirleri iktidar yapmak… Türkeş’i sevmek bu şanlı Milletin değerlerini sevmektir… Ve gerektiğinde hiç düşünmeden ölmektir… Ülkücülük gönül işidir, yürek işidir… Ülkücülük hicranı yaşarken bile tebessüm etmeyi bilmektir… Kan kusarken bile kızılcık şerbeti içiyordum diye bilmektir… Kısacası ülkücülük Fedakârlık ve feragattir…



                          “Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,

                           Nede yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir..

                           Kahramanlık içerek acı ölüm tasından

                           İleriye atılmak ve bir daha dönmemektir”

 

   giresungündemi.com. şakir Alıustaoğlu