YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN AKPDEKİ İÇ HESAPLAŞMALAR

~~Doğrusunu isterseniz siyaset gibi alanlarda toplumun sizin hakkınızdaki düşüncelerini bir çırpıda değiştirmesi hiç de kolay olmuyor. Siz yarım ağızla ne kadar reddi miras yaptığınızı söyleseniz de, insanlar sizin geçmişteki düşünce ve inançlarınızdan bir çırpıda sıyrılmış olabileceğinize inanmıyor. Tabii meydana gelen bu durum böyle kimselere siyasi hayatları boyunca müthiş bir manevra kabiliyeti de kazandırmış oluyor. Dolayısıyla İslamcılıktan Amerikancılığa, Milliyetçilikten Batıcılığa kadar geniş bir yelpazede rahatça hareket edebiliyorsunuz. Sözgelimi gerektiğinde (!) kendi tabanınızdan hiçbir tepki görmeden İslam coğrafyalarına düzenlenen kanlı savaşlara yardım edebiliyor, ardından gerektiğinde “batılılar bizim ancak ölümüzü sever” diyebiliyorsunuz. Gerektiğinde (!) faizsiz bir dünyanın mümkün olmadığını haykırarak faizci baronları besleyebiliyor, sonra yine gerektiğinde sanki faiz lobisiyle savaşıyormuş gibi görünebiliyorsunuz. Sözün özü zamana ve zemine göre farklı söylemler geliştirebiliyor, reel-politik ihtiyaçlara göre birbirinin zıddı olan sloganlara sarılabiliyorsunuz.

***

Aslına bakarsanız Milli Gazete’nin okurları yazımıza konu olan resimdeki beyleri gayet iyi tanıyorlar. Çünkü söz konusu beyler, gençlik yıllarından ellili yaşlarına kadar geçen süreçte Milli Görüş hareketi içinde çeşitli vazifeler üstlenerek kimlik edinen, sosyal ve siyasal hayatımızda kendilerine yer bulan, lakin ellili yaşlardan itibaren kendi tabirleriyle Milli Görüş gömleğini çıkararak reddi miras yapan kimseler. Ülkemiz 13 yıldır işte bu beylerin Milli Görüş’ü bölerek kurduğu siyasi parti tarafından yönetiliyor. Efendim tahmin edeceğiniz gibi yazımıza konu olan resim Milli Görüş hareketinin bölündüğü ve AKP’nin kurulduğu zamanlara ait. Resimde bulunanlar arasında iç protokol itibariyle dört numarada Abdüllatif Şener var.  Doğrusu Abdüllatif bey bu dörtlüden ilk ayrılan isim. Abdüllatif bey’in kendi ifadelerine bakılacak olursa beş yıllık Başbakan Yardımcılığının ardından AKP’nin gayri milli bir şekle büründüğünü ve o yapının içinde kalmanın artık mümkün olmadığını belirterek yolunu ayırdığını görüyorsunuz. Oysa gayri milli uygulamaların bugün olduğu gibi hamasi nutuklarla üzerinin örtülmesine dahi ihtiyaç duyulmadan en yoğun olarak uygulandığı dönem, işte o ilk beş yıllık dönemdi. Neyse ki artık AKP’li yöneticiler gayri milli bir karar alacakları vakit hamasi söylemlerle hakikati gizleme ihtiyacı hissediyorlar. Hiç olmazsa artık bu kadarını yapabiliyorlar.

Milli Görüş’ün bölünmesinde önemli roller oynadı

 

 

Son 15 yıldaki siyasi kariyerini büyük oranda Fazilet Partisi’ndeki Genel Başkan adaylığına borçlu olan resimdeki bir diğer isim ise Abdullah Gül. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’ın yasaklı olduğu dönemde Milli Görüş’ün bölünmesinde önemli roller üstlenmiş, AKP’nin iktidara taşınmasıyla önce Başbakanlık, sonra Dışişleri Bakanlığı, ardından da 7 yıl Cumhurbaşkanlığı yapmış bir isim. Gelin görün ki Erdoğan’ın “dava kardeşim” diyerek Cumhurbaşkanlığına uğurladığı Abdullah bey de, kurucusu olduğu partiden tasfiye edilmiş durumda. Abdullah Gül her ne kadar bu hakikati reddetme iddiasını sürdürse de, Cumhurbaşkanlığı görevinin sona ermesinden bir gün önce parti kongresi yapılması ve Erdoğan’la daha uyumlu olacağı sanılan Ahmet Davutoğlu’nun Genel Başkanlığa getirilmesi, tasfiye gerçeğini gün gibi ortaya çıkarıyor.

HERŞEY BİR YANA, YAZIK DAVUTOĞLU’NA

 

 

 

“Kim şu veya bu gerekçeyle milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa, kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız.”

Tarih 21 Aralık 2014, yukarıdaki sözler Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ait.

 

“Melih Gökçek haysiyetli bir adam değildir. Hükümetimizin mücadele ettiği Paralel Yapı’ya Ankara’yı parsel parsel satmıştır.”

Tarih 23 Mart 2015, yukarıdaki sözler de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a ait.

 

 

 

“Bu tartışma artık bence kapanmıştır. Seçim sathı mahallinde ve sonrasında hiçbir şekilde partimizin yıpratılmasına izin verecek davranışlara müsamaha göstermeyeceğiz.”

Tarih 25 Mart 2015 yukarıdaki sözler de yine Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ait.

Hey gidi politika sen nelere kâdirsin.

Bu işlere bulaşmadan önce hayatı boyunca belki de hiç yalan söylememiş güler yüzlü halim selim bir akademisyeni soktuğun şu hale bak!

Yazık ki ne yazık!

“Liderimizi eleştirmek hâşâ haddimize bile değildir”

Gelelim resimdeki bir diğer kişi olan Bülent Arınç’a. Bülent Arınç diğer üç kişiye nazaran siyasetteki en tecrübeli isim. Kendi tabiriyle merhum Erbakan hocamızın Odalar Birliği Başkanı olduğu 1969’da kapısının önünde nöbet tuttuğu günden beri aktif siyasetin içinde.  Arınç işte biraz da bu geçmiş müktesebâtı sayesinde kendisinin özgül ağırlığı olduğu iddiasını tekrarlamakta. Lakin son dönemde Tayyip Erdoğan’la sık sık karşı karşıya gelen Bülent Arınç’ın özgül ağırlığı epey hasar almış durumda. Erdoğan’la giriştiği polemiklerin ardından geri adım atmak zorunda kalan Arınç, “liderimizi eleştirmek hâşâ haddimize bile değildir” demekte, yetmedi Erdoğan tarafından hep birlikte “irşat” edildiklerini dahi söyleyebilmekte. Üstelik bu kadarıyla kalsa yine iyi. Siyasi geçmişi ve özgül ağırlığı açısından kendisiyle kıyas bile edilemeyecek kimseler Bülent Arınç’ı rahatlıkla hedefe koymakta, hatta istifasını bile isteyebilmekte. Netice-i kelam, tıpkı Abdullah Gül gibi Bülent Arınç’ta siyaset için erken sayılabilecek bir yaşta tasfiyeye hazırlanmakta. İşte Milli Görüş’ü bölüp erdemli siyaset sloganıyla yola çıkan söz konusu beylerin geldiği son nokta bu. Hareketinin tek adam hareketi olmayacağını, bir kadro hareketi olacağını söyleyen Tayyip Erdoğan ise verdiği sözlerin aksine tek adamlığını perçinlemiş durumda.  Şimdi “hâşâ” eleştiremedikleri yeni liderleri tarafından büyük bir ustalıkla bertaraf edilen bu beyler; yola çıkarken hangi dava arkadaşlarıyla çıktıysa, yaklaşık yarım asır sonra yine aynı dava arkadaşlarının yanında ruhunu teslim eden; hayatı boyunca kendilerinin de aralarında olduğu gençlere büyük sorumluluklar veren; faydalı iş yapacaklara daima destek olan; büyükten küçüğe tüm muhataplarına sevgi ve saygıyla yaklaşan; hatalı davranışlarda bulunanları bile şefkat ve merhametle uyaran; sadece ve sadece Allah rızası için siyaset yapan merhum Erbakan hocalarına ne kadar haksızlık ettiklerini umarım anlamışlardır. Umarım onu ne kadar üzdüklerinin farkına varmışlardır. Umarım en azından bu kadarlık bir iç hesaplaşma yapmışlardır.