Size yine tarihten bir sayfa sunacağım.
Araplar ne zaman Türklerin zayıf anını görürse isyan etmiştir.
Osmanlı döneminde Mısır valisi olan Kavalalı M. Ali Paşa, Osmanlıya isyan ederek, Kütahya’ya kadar yürümüştür.
Yine birinci Cihan savaşında Yemen’de İngilizlerle bir olan Araplar bizim Mehmetçiğimizi para- altın uğruna arkamızdan hançerlemiştir.
Nasıl ki; Bulgarlar tarih kitaplarının ilk sayfasında “Türk esareti altında 500 yıl’ diye başlarlarsa, Yemende de Araplar tarih kitaplarında “Türkler bizi sömürdü” diye başlamıştır. Bulgarların bu tarih sayfası Merhum Özal zamanında kaldırılmıştır.
Araplar hala Hz. Peygamberimiz zamanındandan kalma Ebu Cehil ve Ebu Lehep kalıntıları içindedirler ve bize hiçbir zaman dost, din kardeşi gibi davranmamışlardır.
Yaklaşık yarım asra varan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini bugüne kadar Araplardan, tanıyan oldu mu?
Uluslar arası platformlarda Arap devletleri hangi zaman bizimle birlikte hareket etti?
Onun için tarihimizi iyi incelememiz, okumamız gerekmektedir. Türk’ün Türkten başka dostu yok. Bunu unutmamız gerekir.
Bakınız sise 2020 yılı Mart ayında Suudi Müftüsünün fetvasını sunuyorum.
Suudi Mütfütü:
"TÜRKLER MEVALİDİR, İSLAMI TEMSİL EDEMEZLER" DİYE FETVA VERDİ....
*
Bir zamanlar Şam Osmanlı şehri idi. 1. Dünya Savaşında Şam Hastanesinde Filistin Cephesinden gelen yaralı Osmanlı askerleri yatıyordu. Filistin Cephesinde Lawrance komutasındaki Arap Bedevileri “Esir almak yoook!..” bağrışları ile Şam’a doğru çekilmekte olan Türk Mehmetçiğine saldırdılar. İşte bu saldırıdan kurtulanlar Şam Hastanesine yatırılmıştı. Öyle ki hastane yatakları tam dolmuş, hastane avlusunda yüzlerce yaralı Mehmetçik sedyelerde inliyordu. Bedevi atlıları bir sabah gün ışırken geldiler. Önce hastane avlusunda sedyelerde yatan Mehmetçikleri, “Mermi israfı olmasın” diye eğri kılıçlarla kellelerini kesip, karınlarını deştiler, sonra hastane içine girip ağır yaralıları katlettiler. Biz onlarla “Din kardeşi” olduğumuza inanıyorduk değil mi?
Bir zamanlar Osmanlı şehri olan Şam’daki bu vahşetten sonra şehirdeki subay ve memurlar Şam’ın elden çıktığını kabullendiler. Önce çocuklar ve anneler trenle Halep’e taşınmaları gerekiyordu. Binlerce çocuk, anneler ve nineleri vagonlara balık istifi dolduruldu. Masumlar treni Rabova (Barada) Boğazı’na geldiğinde demiryoluna döşenmiş taşlarla tren katarı durduruldu. Boğazın iki yakasında pusuya yatmış Arap Bedevileri ve Ermenilerin yaylım ateşi başladı sonra. Tren vagonlarından yükselen çığlıklar silah seslerini bastırıyordu. Çocuklar annelerine, ninelerine sarılıp kucak kucağa can verdiler. Ümmet kardeşimiz Arap Bedevileri ve Ermeniler vagonlara girdiler sonra, ağır yaralıları da susturdular.
Binlerce masum çocuk; genç, yaşlı kadınların öldürüldüğü 30 Eylül 1918 Cumhuriyet yıllarında “Masum Şehitler Günü” olarak anılırdı. Sonra unuttuk her şeyi, Arap Bedevileri ile yeniden “Ümmet kardeşi” olduk, “Din kardeşi” olduk, sarmaş dolaş olduk…
Ne kadar saflık değil mi?
*
Türk Dünyasıyla ekonomide, eğitimde, siyasal yapılanmada, dil ve alfabe birliğinde işbirliği, Güçlendirilmiş bir Türkiye demektir; güçlendirilimis Türk Dünyası demektir.
*
Türk Gencine gerçek Türk Tarihi’ni öğretmek boynumuzun borcu olmalıdır, zirâ Türk Genci ‘nin cesaretinin de, ferasetinin de, idrâkinin de, inancının da kaynağı gerçek Türk Tarihi’dir...