Geçmiş ve geleceğin iç içe geçtiği, bir anda kendinizi tarihin içinde bulabileceğiniz semtlerde; kiliseleri ayazmaları, tarihi mezar taşları, surları, azınlık okulları ,asırlık çınarları, tarihi camileri ve konakları ile ne güzelsin sen eski İstanbul.
Surların tarihinin Roma dönemlere dayandığı düşünülmektedir. İlk surlar Roma döneminde Sarayburnu'nda Ligos adlı küçük köy varken yapılmıştır. Kenti çevreleyen ilk surların büyüyen şehre yetmediği anlaşılınca surlar Cankurtaran- Sirkeci arasına taşınır.324 yılında Doğu Roma İmparatorluğu'nun ve bilinen İstanbul'un kurucusu Konstantinos'un surları da Yenikapı ile Unkapanı arasında kalmaktaydı. Marmaray kazılarıyla birlikte bu surların kalıntıları bulunmuştur. Surların toplam uzunluğu 22-23 kilometre. Kara surları yaklaşık 6 km 'sini oluşturuyor. Surlar iç surlar ve dış surlar olarak ikiye ayrılıyor.
Surlar üzerinde bulunan kapılardan bazıları; Yedikule Kapısı( Altın Kapı) , Belgradkapı, Silivrikapı, Mevlanakapı, Topkapı, Sulukule kapısı, Edirnekapı, Yenikapı Eğrikapı kara surlarındandır.
Ayrıca Haliç surları ve Marmara surları kapıları da mevcuttur. Theodosios Surları olarak bilinen kara surları Tekfur Sarayı ile birlikte sona erer
Zeynep'imle birlikte soğuk bir İstanbul sabahı tarihi surları ve Asri mezarlığı geçip, tarihi konaklar arasından yokuş aşağı inip çıkarak Kariye Müzesi'nin karşısındaki kafeye geldik. Hem geziye birlikte katılacağımız arkadaşlarımızı beklemek için hem de biraz ısınıp sıcak bir şeyler içmek için kafede oturduk. Maalesef kaloriferler yanmıyordu. Donduk. Isınmak için sıcak bir salep içtik. Daha sonra kalkıp Kariye Müzesi'ne gittik.
Kariye eski Yunanca kent dışı (kırsal alan) anlamındaki Khora sözcüğünün Türkçeleşmesidir. 5.yy.da yapılan şehir surlarından önce sur dışında bir şapelin varlığı bilinmekte olup, bu şapelin yerine ilk Khora Kilisesi, Doğu Roma döneminde İmparator Justiniaos tarafından (527-565) yaptırılmıştır. Eşi benzeri olmayan mozaik ve freskleriyle Hz. İsa'nın hayatı ve Hirıstiyanlıkla ilgili bilgiler içeren müze görülmeye değer. Kilise, Fatih'in İstanbul'un fethi sonrasında 1511'de camiye çevrilir. Daha sonra 1948'de müze haline getirilir.
Kariye Müzesi'nden çıkışta restore edilmiş tarihi bir çeşme göze çarpıyordu. Yukarı doğru çıkışta çeşmenin yanında restore edilmiş, pastel renklerle boyanmış -sarı , yeşil, mavi, pembe- , tarihi konaklar dikkati çekiyor. Tarihi surlarla tarihi konakların arasındaki dar sokaklardan geçerken sur dibinde Osmanlı'dan kalma akmayan bir çeşme, diğer tarafta Çakırağa Cami göze çarpıyor. Çakıcıbaşı Mescit olarak da anılan cami, Fatih Sultan Mehmed'in sekbanbaşılarından ve nime'l-cevher Çakır Ağa tarafından 15.yy.da yaptırılmıştır. 1768 tarihli belgede tamiri ile ilgili bilgiler vardır. 1950 yıllarında camiden bir eser kalmamışken 1987'de cemaat yeniden yaptırmıştır. Surları geçip Tekfur Sarayı'na geldik.500'lü yıllarda I. Anastatios döneminde inşa edilmeye başlanmış. Uzun yıllar süren değişiklerle muazzam bir eser olmuştur. Bir dönem saray halkının ikamet ettiği saray imparatorluğun zayıflamasıyla beraber eski ihtişamını yitirmiştir. İstanbul'un fethiyle de tamamen terkedilmiştir. Dünyada ayakta kalmış tek Bizans sarayıdır. Halen restorasyonu devam eden saray böyle bile muhteşemdi.
Tekfur Sarayı'ndan Ayvansaray Kasturya Sinagogu'na geldik.1453 tarihli sinagogun günümüze sadece duvarları ve kapısı gelebilmiştir.Musevi sinagogu 1801'de onarım görmüş. 1940'lı yıllardan sonra cemaatinin azalmasıyla sinagog kapanmıştır. Harap haldeydi.
Dar sokaklardan tepeye doğru çıkarken surların dibine geldik. Çıkmaz sokağın önünde bir kedi ilerliyor. İvaz Efendi Camisi'nin önündeyiz. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Kazaskerlerinden Manavgatlı İvaz Efendi tarafından yaptırılan camiyi Mimar Sinan'ın kalfalarından biri inşa etmiştir.
Surun dibinde, çıkmaz sokağın köşesinde kırmızı boyalı ahşap bir evde eskiden yaşlı bir kadın yaşarmış. Su baskınları nedeniyle artık evde kimse yaşamıyor. Emir Buhari Tekkesi'nin önünde durup dua ettik. Emir Buhari, Buhara'dan Anadolu'ya hocası Abdullah İlahi ile birlikte gelip Kütahya Simav'a yerleşmiştir. Hacca gidip geldikten sonra İstanbul'da Şeyh Ebul Vefa Hz.leri ile buluşup, hocasıyla birlikte İstanbul'da Zeyrek Cami'nin medresesine yerleşmeye karar verirler. Sonra kendisi Ayvansaray'da bir tekkeye yerleşir.1516 yılında vefatına kadar öğrencilerini yetiştirir. Buhari Tekkesi önünden ilerleyerek H. Ebuzer El Gıfari hz.türbesine geldik. Dua ettim.
(devam edecek)