Ahrida Sinagogu, Ohrid'ten gelen Yahudi göçmenler tarafından 1427'de yaptırılmıştır. 500 kişilik kapasitesi ile İstanbul'un en büyuk sinagogudur.
Balattaki yazlık sinemanın yerinde iki köpek boğuşuyordu.Sokak lambaları iki ev arasında gerilmiş tellerin arasındaydı. İki sokak arasında ip gererek çamaşır asmışlardı.Kömürlüklerine odun taşıyan iki ilkokul çağındaki çocuk, kafeler, tarihi Fazilet Eczanesi...
Fener Rum Patrikhanesine ve Patrikhanenin içindeki Aya Yorgi Kilisesi'nde ayin izledik.Kilisenin bahçesi bakımlı ve güzeldi.Kilisenin çatısına leylekler yuva yapmıştı. Kilise binasının girişinde çift başlı kartal kabartması vardı. Kilisenin girişinde mumlar vardı.Dilek tutulup yakılması için.Dünyada bilinen ismiyle Constantinopolis Elamanik Patrikhanesi, 250 milyon Ortodoks Hıristiyan için ruhani önderlik merkezi. 4.yy.da Hz. İsa'nın havarilerinden Aziz Andrea tarafından kurulmuş bir yapılar bütünü. Patrikhanenin üç kapısı vardır. Bunlardan sadece soldaki kullanılmaktadır. Ortadaki kapı Mora isyanı sırasında , isyana neden olduğu için bu kapıya asılarak idam edilen patrik Grigorios hatırasına 1821'den beri kapalıdır.Kapının üzerinde Grigorios ve onunla beraber idam edilen iki metropoliti temsilen üç tane haç bulunmaktadır. I. Dünya Savaşı ile başlayıp Kurtuluş Savaşı ile devam eden süreçte güvenini kaybeden patrikhane, Atatürk tarafından kapatılmış.ama dış baskılar nedeniyle bundan vazgeçilmek zorunda kalınmıştır.
Patrikhaneden çıkışta bir kafeye -bir şeyler içip ısınmak ve dinlenmek için- gittik.Yokuş yukarı kimi restorasyonu yeni yapılmış kırmızı, yeşil,kahverengi rengarenk boyalı konaklar, kimi yaşanmışlığın izini taşıyan boyası dökülmüş konaklar, otantik eşyalar satan mini dükkanlar, ...
Yılların eskitemediği şarkılara konu olan Agora Meyhanesi'nin önündeyiz. Agora Meyhanesi şiirini yazan Onur Şenlı, şiirinde İzmir'deki Agora Meyhanesi'nden söz ettiğini belirtmişti.
Agora 'nın kelime anlamı Rumca'da meydan demekmiş. Meyhaneyi Kaplan Asteri açar. Meyhane, birkaç kuşak ailesi tarafından işletildikten sonra el değiştirir.Günümüzde kapalıdır.
Yemekten sonra Agora Meyhanes'nin önünden geçip Tahta Minare Cami'ne geldik.Fatih Sultan Mehmet
tarafından 863/1458 yılında inşa ettirilmiştir. Zamanla harap olan cami 1865 yılında Kasturizade Halil Ağa Şiiri tarafından onarılmıştır. Evvelce tahta olan minaresi camiye ve mahalleye adını vermiştir. Kare planlıdır.Son cemaat yerini ahşap çatı örter. 1957'de tamir geçirmiştir. Daracık sokaklarda seyyar satıcılar sırtında geri dönüşüm taşıyan bir adam rengarenk mini kafeler, kafelerde oturan insanlar göze çarpıyor.Hz. Hüseyin Sadık R.A türbesinin önündeyiz. Adım başı bir Allah dostunun türbesi. İstanbul'un manevi koruyucuları, İstanbul'un, Anadolu'nun Türk -İslam olmasında emeği geçen erenlerin; ruhları şad , mekanları cennet olsun.
Antikacı dükkanı, Osmanlı'dan kalma eserlerin yapıldığı ve satıldığı dükkan ortaçağdan kalma zırh , deri silah üretimi yapan bir dükkan-film stüdyoları için olabilir- , kahve dükkanları,publar...
Sancaktar yokuşuna tırmanırken eskinin izini sürerken, diğer yandan sokaklar arasında ip gerilmiş çamaşırları ve sokakta top oynayan çocuklarıyla günümüzü yaşamak.Daha sonra Istanbul Fatih Özel Fener Rum Erkek Lisesi ve Ortaokulu'na geldik..Kırmızı Mektep veya Mekteb-i Kebir olarak da anılan Özel Fener Rum Lisesi Fransa'dan getirilen kırmızı tuğlalar nedeniyle muazzam duruyor. Istanbul'un 1453 yılında fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet'in 1454 yılında Ortodoksların eğitimlerini kendi dillerinde yapabileceklerine dair bir ferman vermesinden sonra Fener semtinde bir okul kurularak eğitim- öğretime başlandı.Zaman içinde Patrikhane Akademisi ve Rum Mekteb-i Kebiri adını alan okula Osmanlılar geniş imkanlar sağladılar.Okul 1861'de klasik eğitim veren bir liseye dönüştü.Şimdiki görkemli binası Mimar Konstantin Dimodin tarafından yapılmıştır. Okulun arsası yine bu okulun mezunu Moldovya Prensi Dimitri Kandemir tarafından
bağışlanmıştır.Okulun kuş bakışı görünüşü bir kartalı andırmaktadır.Okula çıkmadan önce de Dimitri Kandemir Müzesi tabelası gözüme çarpmıştı.Ama gezemedik maalesef!
Fener'den yokuş aşağı inmeye başladık. Tarihi bir binanın önünde bağlı bir buldok. Diğer yanda tarihi bir posta kutusu. Üzerinde aslan kabartması olan posta kutusu demirden yapılmış. Baki Dede sokağında ilerlemeye başladık.
Güzel İstanbul' u dilim döndüğünce anlattım. Hata yaptıysak affola.