Milli eğitim sistemimiz son yıllarda, siyasi iktidar tarafından, yeni nesilleri kendi dünya görüşüne göre yönlendirme ve yetiştirme amacıyla bütünüyle değiştirilmiştir.Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, Atatürk ilkeleri ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile çelişen bu değişiklikler, hem bilimsellikten ve pedagojik gerçeklerden uzak, hem de toplumda kutuplaşmayı arttıracak mahiyettedir. Eğitim gibi dinamik ve çok yönlü bir sistemin problemleri, insanlık evrende olduğu sürece varlığını sürdürecektir. Eğitim, ideolojinin dar kalıplarıyla değil, pedagoji ve evrensel standartların verileriyle ele alınmalıdır.
Dünya, robotların üretimi devraldığı, yapay zekanın geliştirildiği, üç boyutlu yazıcılarla üretimin fabrikalardan evlere indirildiği, devasa miktardaki bilgi yığınının veri analizleriyle ayıklanıp kullanıldığı 4.0 sanayi devrimini geride bırakmış bulunuyor. Bu sebeple insan sermayemizi,değişen dünyaya uyum sağlamalarını, “nitelikli insan, bilinçli yurttaş” olmalarını,global dünyanın insanları ile rekabet edebilmelerini gerçekleştirecek bir eğitim sistemi ile yetiştirmemiz gerekmektedir.
Bu sebeple eğitim sistemi, öncelikle ‘’siyaset üstü, milli, bilimsel, sürdürülebilir ve kaliteli’’ olmalıdır. Sistemin sürdürülebilir olması için, daha önce eğitim alanında önemli reformlar yapmış ve çok önemli gelişmeler sağlamış ülkelerin (Kanada, Finlandiya, Güney Kore, Litvanya vs.) ne yaptıkları incelenmelidir.Bu ülkelerde ortak olarak öncelikle ‘’öğretmen eğitimi’’ne önem verilmiş ve sonrasında eğitim kalitesine yönelik başarılı sonuçlar alınmıştır. Bir ülkenin eğitim kalitesi, öğretmen kadrosunun kalitesi kadardır. Bu yüzden, eğitimimizi düzeltmemiz için öncelikle öğretmen yetiştirme politikamızı belirlememiz gerekmektedir. Bu politika, öğretmenin sosyal ve mali statüsü ile entelektüel düzeyinin yükseltilmesi esas alınarak hazırlanmalıdır.
ÖĞRETMEN YETİŞTİRME TARİHİMİZE KISA BİR BAKIŞ
II. Mahmut döneminde 1838 yılında ortaokul düzeyinde Rüştiyeler açıldı. 1839’da Tanzimat ile başlayan batılılaşma-modernleşme hareketi, Türk toplumunda köklü değişim yapabilmek için en çok eğitime önem vermiştir.16 Mart 1848 tarihinde Rüştiyelere öğretmen yetiştirmek üzere üç yıl süreli “Dârülmuallimîn” adını taşıyan bir okul açıldı. Bu tarih, öğretmen okullarının kuruluş tarihi olarak kabul edildi. Osmanlı Devleti’nde, kızlar için ilk İptidaiye (İlkokul) ve Rüştiye (Ortaokul) mektepleri, 1858 yılında açıldı.1870 yılında ilk ve orta öğretim kız okullarına öğretmen yetiştirmek için ilk kız öğretmen okulu olan “Dârülmuallimât” açıldı.1913’te Dârülmuallimât’ın eğitim süresi 5 yıla çıkarıldı.
Dârülmuallimîn zaman içinde geliştirilerek, bünyesinde ilk, orta ve liselere öğretmen yetiştiren kısımları da içine alan “Dârülmuallimîn-i Âliye” adlı kuruma dönüştü, 1891 yılında bu kurumun içinde yer alan ‘Âli’ kısmı bugünkü lise düzeyindeki okullar olan idâdilere öğretmen yetiştiren bir yüksek okul haline getirildi. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Yüksek Muallim Mektebi” adını aldı. Okul, “Ecole Normale Superieure” adlı Fransız Yüksek Öğretmen Okulu’nu kendine model olarak almıştır.16 Ağustos 1934 tarihinde, Yüksek Muallim Mektebi’nin adı, Yüksek Öğretmen Okulu olarak isimlendirildi. Bu okullarda lisans derslerini İstanbul Üniversitesi’nde gören öğrenciler, akşamları dönemin en seçkin eğitimcilerinden meslekleriyle ilgili ek dersler almışlardır. Prof.Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu, Sadrettin Celal Antel, Prof.CemilBilsel, Prof.Mazhar Osman, Prof.BesimDarkot bu kadroda yer alanlardan ilk akla gelen isimlerdendir. Öğretmen eğitiminde çok başarılı olanYüksek Öğretmen Okulları, 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra kapatıldı.
1923 yılından 1974 yılına kadar ilkokullara öğretmen yetiştirme işlevini,Öğretmen Okulları sürdürdüler. 1940 yılında köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere Köy Enstitüleri kuruldu. “Eğitim içinde üretim” felsefesiyle eğitim yapan bu okullar, çeşitli bahanelerle 1954 yılında kapatıldı. Bu okullar, Öğretmen Okulları olarak eğitimlerine devam ettiler. 1973 yılında yürürlüğe giren 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, öğretmenlerin yüksek öğrenim görmeleri zorunluluğunu getirdi. Bunun gereği olarak 1974-1975 öğretim yılından itibaren, ilkokullara Sınıf Öğretmeni yetiştirmek üzere, Öğretmen Okullarının bir kısmında iki yıllık Eğitim Enstitüleri açıldı.
Ortaokullara öğretmen yetiştirmek üzere 1926 yılında Orta Muallim Mektebi kuruldu. Bu okul, 1929 yılında Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü, daha sonra da Gazi Eğitim Enstitüsü adını aldı. Bu okuldan sonra çeşitli illerde Eğitim Enstitüleri açıldı. Bu okullar önce iki yıl öğretim süreli iken daha sonra üç yıl öğretim süreli hale getirildiler.
Eğitim Enstitüleri, 1982 yılında41 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile üniversitelere bağlandı ve Eğitim Fakültelerine dönüştürüldü.İki yıllık Eğitim Enstitüleri de aynı tarihte Eğitim Yüksek Okuluna dönüştürülerek Eğitim Fakültelerine bağlandı. Eğitim Fakülteleri olmayan yerlerde de Rektörlüklere bağlandı. Eğitim Yüksek Okullarının süresi 1989-1990 öğretim yılından itibaren dört yıla çıkarıldı ve Eğitim Fakültelerinin “Sınıf Öğretmenliği” bölümüne dönüştürüldü.
2014 yılında 166 yıldır öğretim yapan Öğretmen Liseleri kapatılarak, Fen, Sosyal Bilimler ve Anadolu Liselerine dönüştürüldü. Böylece Türk Milli Eğitim sistemindeöğretmen yetiştiren hiçbir eğitim kurumu kalmamıştır.
ÖĞRETMEN EĞİTİMİ POLİTİKAMIZ NASIL OLMALI?
Öğrenci başarısını etkileyen en önemli okul değişkeni “öğretmen kalitesi”dir. Kaliteli öğretmenler sayesinde, düşük ve yüksek gelirli öğrenciler arasındaki başarı açığı büyük ölçüde kapanır ve zayıf performans gösteren öğrenciler, kaliteli öğretmenlerden daha fazla yararlanır. İyi öğretmenler, öğrencileri için daha büyük hedefler koyma eğilimi gösterirler ve sürekli olarak gelişme yolları ararlar. Bu sebeple, eğitimde öncelikli olarak ele alınacak sorun, kaliteli öğretmen yetiştirmektir.
(Devam edecektir)