Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün; Türk milletini, Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkı olarak tanımladığı ve bu milletin dilini de Türk milletinin dili Türkçedir.
Türk dünyasının dilde birliğinin, fikirde birliğinin, işte birliğinin sağlanması düşüncesini dile getiren Gaspıralı İsmail Beyin ülküsünün gerçekleşmesi için siyasî, kültürel ve teknolojik şartların oluşmaya başladığı bir dönemde, Türkçeden başka dillerle öğretim yapılması için tavsiyelerde, telkinlerde, hatta zorlamalarda, dayatmalarda bulunulması, içinde bulunduğumuz dönemi daha da önemli kılıyor.
Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla önceden Sovyet Cumhuriyeti olan on beş cumhuriyet, ayrı ayrı bağımsız devletler olarak dünya siyasetinde yerini aldı. Rusya Federasyonu dahil olmak üzere yeni cumhuriyetler ekonomide, bilimde, sanatta, sporda kısacası tüm alanlarda dünyaya açılmağa başladı.
Yaşanan bu gelişmeler, Türk soylu halklar için yeni fırsatlar ortaya çıkardı. Ülkeler arasında yakınlıklar, ilişkiler güçlendirildi. Türk dünyası kültür bakanlarının, üniversite rektörlerinin, iş konseylerinin toplantıları düzenlendi. Türkiye’de çeşitli kurultaylar düzenlendi.
Bu yeni oluşumda daha ilk günlerde dikkatleri çeken Türk halklarının konuştuğu dil oldu. Türk soylu halklar aslında kökeni ortak olan çeşitli lehçeleri konuşuyorlardı. Konuşmaların büyük bir bölümü anlaşılıyordu, biraz dikkat edince bazı seslerin düzenli olarak bazı lehçelerde değişime uğradığı görülüyordu.
İletişim, bütün tarafların anlaşabileceği bir dille sağlanabilir. Aynı dili konuşan insanlar ana dilleriyle anlaşırlar. Ana dilleri farklı olan, ana dillerinde anlaşamayan insanlar ise ancak bildikleri ortak bir yabancı dille anlaşırlar. Türk soylu halkların lehçelerinin bir bölümü birbirine çok yakındır, Türkiye Türkçesi Azerbaycan Türkçesine, Kazak Türkçesi Kırgız Türkçesine, Özbek Türkçesi Uygur Uygur Türkçesine yakındır. Ancak, Türkiye Türkü ile Kazağın, Türkmen ile Altaylının ilk anda anlaşması kolay olmamaktadır. Birkaç gün bir Türk ülkesinde bulunulduğu zaman anlaşma oranı hemen yükselmektedir.
Her cumhuriyette, oluşturulan her yazı dilinde farklı bir Kiril alfabesi uygulamaya sokuldu. Bilindiği gibi dünyadaki bütün dillerde sesler ortaktır. Dilleri birbirinden ayıran sesler değil, seslerin oluşturduğu anlamlı yapılardır. Seslerin yazıdaki karşılıkları olan harfler de farklı dillerde aynı sesleri gösterebilir. Türk lehçelerinde seslerin neredeyse yüzde doksan dokuzu ortak iken bu seslerin bir bölümü için farklı işaretler kullanıldı. Geçen zaman içerisinde Türk halklarının dilleri birbirinden uzaklaşmağa başladı.
Sayı adlarımız ortaktır. Bütün Türk halkları aynı sayı adlarını kullanmaktadır. Milyona kadar olan
sayı adları da Türkçe kökenlidir. Milyon, milyar gibi sayı adları yabancı kaynaklı olmakla birlikte bütün lehçelerde bu alıntı kelimeler kullanılmaktadır. Şu halde Türkçe kökenli olsun alıntı olsun bütün sayı adları ortaktır. Diğer kelimelerde olduğu gibi sayı adlarında da lehçelere göre birtakım ses değişmeleri vardır. Bunlar da metin bağlamından rahatlıkla anlaşılabilecek kelimelerdir.
Coğrafya adları bütün lehçelerde ortaktır. Bu kelimelerde de birtakım ses değişiklikleri vardır, ancak bunlar da anlaşmaya engel değildir. Biraz dikkat ve gayretle bu kelimelerin anlamları çıkarılabilir.
Renk adlarımız ortaktır: ak, kara, sarı, al, kızıl... Bazıları lehçelerin genel ses özellikleri sebebiyle değişikliklere uğrar: yeşil ~ jasıl ~ caşıl. Soru kelimelerimiz ortaktır: Kim, ne bütün lehçelerde kullanılmaktadır. Kaç ~ kança ~ neçe gibi kelimeler farklı da olsa alış veriş sırasında hangi anlamda kullanıldıkları kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Türk halkları arasında ortak iletişim dilinin nasıl kurulacağı konusuna gelince... Bu da zamanla gerçekleşecektir. Ancak bunu zamana bırakıp beklemenin bir anlamı yoktur. Atatürk, bugünkü durumu daha 1933 yılında görmüş ve bir gün Sovyetler Birliğinin dağılacağını, Türk soylu halkların bağımsızlıklarına kavuşacaklarını, dili bir, inancı bir soydaşlarımızla şimdiden ilgilenmemiz gerektiğini meşhur konuşmasında söylemişti.
Türk Birliğinin korunması, güçlendirilmesi, bununla birlikte bütün Türk dünyasında ortak iletişim dilinin oluşması uğrunda çalışmaların yürütülmesidir.