5 Ekim 1908’de Avusturya-Macaristan fiilen yönetimi altında bulunan Bosna-Hersek’i ilhak ettiğini açıkladı. İlk itiraz Rusya’dan geldi. Rusya’nın desteğini alan Sırbistan da bu ilhakı kabul etmediğini açıklayarak seferberlik ilan etti. Almanya ise Avusturya-Macaristan’ın ilhak kararına destek verdiğini açıkladı. Avrupa’da bloklar yeniden karşı karşıya gelmişti. Savaşı göze alamayan Türkiye krizin diplomasi yoluyla çözümünden yana tavır koydu.ve görüşmeler sonucunda Bosna-Hersek’in ilhakını tanıdı. Rusya da 22 Mart 1909’da ilhakı tanıdı. Almanya, Avusturya-Macaristan ittifakı Rusya’ya boyun eğdirmesi İngiltere’yi de tedirgin etti. Avrupa bu krizle Birinci Dünya Savaşı’na bir adım daha yaklaştırmıştı.
19. yüzyıl boyunca yeni kurulmuş Balkan devletlerinin arzuları, Rusya’nın Panslavist politikaları ve Avusturya-Macaristan’ın yayılma isteği ve Bosna-Hersek’i ilhak etmesi Balkan coğrafyasında gerginliği arttırmıştı. 1908 yılında Rusya’nın da desteğiyle Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi gerilimi çok artırmıştı. Rusya’nın araya girmesi ile kendi aralarındaki problemleri bırakıp Mart 1912 Sırbistan ve Bulgaristan daha sonra Mayıs 1912’de Yunanistan ve Ağustos 1912’de Karadağ Türklerin balkanlardaki varlığına son vermek için antlaştılar.
Ve 1. Balkan Savaşı... Karadağ gibi minik devletçik 8 Ekim 1912’de Türkiye’ye savaş açtı. Türkiye’nin savaşı kazanacağını düşünen Avrupa’nın büyük devletleri, ortak bir bildiri yayınlayarak barışın ve statükonun bozulmasına karşı olduklarını, statükonun bozulması hâlinde toprak değişikliğini kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Ancak savaş beklenenden farklı gelişti. Yeneceğine kesin gözle bakılan Türkiye art arda yenilgiler aldı. Sırbistanın askeri güçleri Dalmaçya kıyılarına doğru ilerledi. 1878’den beri bağımsızlık için mücadele başlatmış olan Arnavutlar, Kasım 1912’de bağımsızlıklarını ilan ettiler. Rusya, Kasım’da Balkan Savaşı’nın başladığı gün yayınlanan bildiriyi bir kenara iterek ele geçirilen toprakların Balkan devletlerine “silah hakkı” olarak bırakılması gerektiğini açıkladı. Türkiye büyük bir yenilgi alarak birkaç hafta içinde Selanik, Manastır ve Kosova gibi önemli kentleri kaybetti. Bulgar Ordusu Çatalca savunma hattına dayandı. Türkiye Hükûmeti’nin ateşkes isteğine bir süre cevap vermeyen müttefik Balkan Devletleri, 3 Aralık 1912’de bu isteğe olumlu yaklaşarak, ateşkes antlaşmasını imzaladılar. Londra’da başlayan barış görüşmeleri 30 Mayıs 1913’te sonuçlandı ve Midye-Enez çizgisi sınır olarak saptandı. Sınır hattının batısında kalan topraklar, dört Balkan devletine bırakıldı. Öte yandan Arnavutluğun sınırlarının tespiti sorunu da Avrupalı güçler arasında zaman krize yol açtı.
1.Balkan Savaşında Bulgaristan’ın daha fazla toprak kazanması üzerine Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ 1. Balkan Savaşına katılmayan Romanya ile birlikte Haziran 1913’de Bulgaristan’a savaş açtılar. İkinci Balkan Savaşı, Bulgaristan’ın yenilgisiyle sonuçlandı. Osmanlı Ordusu Edirne’yi geri almayı başardı. Balkan devletleri arasında 10 Ağustos 1913’te Bükreş Barış Antlaşması imzalandı. Balkan siyasi haritasına yeniden şekil verildi.
Balkan kriziyle birlikte Üçlü İttifak ve Üçlü İtilaf blokları bir kez daha karşı karşıya gelmişti. Bu kriz sonrasında özellikle Avusturya-Macaristan’ın, Rusya ve Sırbistan’la olan ilişkileri daha da gerginleşti.
1.Dünya savaşının ana sebeplerinden birisi, Türk Osmanlı Devleti’nin konumu, toprak ve petrol bölgelerinin kontrolünde olmasıydı. Osman Türk Devleti savaşa girmese de işgal edilecekti. Çünkü dünyanın güç dengesini etkileyecek stratejik konumu, denizlerle çevrilmiş olması, kolay ulaşımı , bakir tarımsal alanları, yer altı ve yerüstü kaynakları ve enerji bölgeleri Osmanlı Türk Devletinin hükümran olduğu alanlardı. Yıkılması mukadder olan bu hasta adamın mirasını dünyanın en büyük emperyalist ve sömürge devletleri kendi aralarında düşmanlığa son vererek Türk Devletine yıkmayı kararlaştırmışlardı. Türk’ün son bağımsız devletini yıkarak bereketli topraklarını kendi devletlerinin ve insanlarının daha rahat yaşaması kullanacaklardı. Aynı zamanda da bu önemli konumdaki topraklar ve her türlü zenginlikler sayesinde dünya liderliğinde söz sahibi olma imkânına kavuşma şanslarını artırmış olacaklardı. Bunun için kendi aralarında antlaşma yapmışlardı.
Emperyalist ve sömürgeci devletlerin kendi aralarında yapmış oldukları bu paylaşım antlaşmasını Türk’ün meşhur istihbarat teşkilatı olan Teşkilatı Mahsusa öğrenmişti. Ve hemen devleti yönetenlere bildirmişlerdi. Bu sebeple Talat Paşa ve arkadaşları emperyalistlerin kendi üzerlerine çullanılacağını öğrenmişti. Bunu önlemek ve ya buna karşı olmak için Trablusgarp Harbinden başlayarak Maliye Nazırı Cavit Bey İngiltere ile ittifak yapmak için görevlendirildi. İttifak teklifimiz reddedildi.
Osmanlı Devleti, daha sonra Balkan savaşları sırasında İngiltere’den Rusya’yı bu savaşa engel olması için ikna etmesini istemiştir. Ancak İngiltere Balkan savaşlarının Avrupa meselesi haline gelmesini istemediği için Osmanlı Devleti adına savaşa girme düşüncesinde değildir. Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma siyasetinden vazgeçtiği için, uzlaştırıcı ve tarafsız bir tutum sergilemiştir. Ayrıca Rusya, İngiltere ve Osmanlı yakınlaşmasını karşı çıkmış ve İngiltere’yi uzlaştırıcı politikadan vazgeçme konusunda ikna etmiştir. İngiltere Alman tehlikesine karşı Osmanlı Devleti’ni feda etmiş ve Rusya’ya yaklaşmıştır.
Balkan savaşları yenilgisinden sonra bundan cesaret alan diğer devletlerin Türk Devletinin üzerine üşüşmesinden çekinen İttihat ve Terakki liderleri 6 Mayıs 1913’te bir müttefik ihtiyacını daha şiddetle hissetmiş ve İngiltere nezdinde yeni bir teşebbüse karar vermiştir. Üstelik bu teşebbüsten önce İngiltere ile yakınlaşmayı temin etmesi umuduyla bir dizi taviz verilmiş, İngiltere’ye ayrıcalıklar tanınmıştır. 29 Temmuz 1913’te İngiltere ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan antlaşma ile önce İngiltere’nin Kuveyt üzerinde istediği bazı hakları tanınmış… Ardından Dicle ve Fırat nehirlerindeki nakliyat işinde imtiyaz tekrar bir İngiliz şirketi olan Linch kumpanyasına verilmiş. Basra Demiryolunun yani Bağdat-Basra hattının yapım hakkı İngiltere’ye verilmiş. İngiltere’ye Ortadoğu’da petrol arama imtiyazları verilmiş. Liman inşa işlerinin dışında gümrüklerde ve donanmada İngiliz uzmanlarının çalıştırılması yoluna gidilmişti. İki ülke ilişkilerinin yakınlaşması ve İngiltere’ye bir dizi ayrıcalığın tanınması sonrası artık ortamın uygun hale geldiğine inanan Osmanlı yönetimi Ocak 1914’de Maliye Nazırı Cavid Bey, Londra Büyükelçisi Hakkı Paşa ve Berlin Büyükelçisi Ahmet Muhtar Paşa’dan oluşan bir heyeti Londra’ya göndererek yeniden ittifak teklifinde bulundu. Bu ittifakı mümkün kılabileceği düşüncesiyle de İngiltere’ye Anadolu’da demiryolu inşası için imtiyazlar verdi. Donanması için gemi siparişlerinde bulundu, silah, cephane ve teçhizat alımlarını genişletti. Ancak teklif ikinci kez İngiltere tarafından reddedilmiştir.
İngiltere’nin ittifak teklifimizi reddetmesi üzerine bilinen Rusya tehdidine karşı kuvvetli bir himaye isteyen Osmanlı Devleti, bu kez Fransa’ya yöneldi .Osmanlı Devleti ile Fransa arasında bir ittifak antlaşması imzalayabilmek umuduyla Cemal Paşa 14 Temmuz 1914’de Paris’e gitti. Fransa ile yapılacak bir anlaşma devletin mali meselelerinin de halledilmesine yarayacaktır. Ancak Fransa, Türkiye ile ittifak görüşmelerine dahi katılmaktan kaçınmış, bu konudaki Türk taleplerini görmezden gelmiştir. Müttefiklerinin bilgisi ve isteği dışında bir harekette bulunmaktan özellikle kaçınan Fransa, İngiltere’nin Türkiye’ye karşı ortaya koyduğu tavra bu şekilde uymuş oluyordu. İttihatçılar göre, Fransa bir yandan da müttefiki Rusya’nın Osmanlı Toprakları üzerindeki istekleri ortadayken böyle bir ittifak antlaşmasının imzalanmasından kaçınmıştır.
Bulgaristan ile ittifak denemeleri. Balkan savaşları sırasında Edirne’nin geri alınması üzerine yapılan Osmanlı Devleti Bulgaristan görüşmeleri sırasında Bulgarlar ile bir ittifak yapılması düşünülmüştür. Ancak Bulgarlar her iki taraf içinde böyle bir ittifakın uygun olmadığını, birlikte hareket etmemelerinin menfaatleri gereği olduğunu söylemişlerdir. Rusya’nın nüfuzu ve Bulgaristan’ın iç siyaseti böyle bir durumu gerekli kılıyordu. Romanya’nın tarafsızlığı sağlanmadan, Osmanlı Devleti ile bir ittifaka Bulgaristan yanaşmamıştır
Yunanistan'da ise, İtilaf Devletleri'nin katıldığı bir askeri müdahaleyle Kral tahtından indirilerek Venizelos işbaşına getirilmiş ve böylece bu ülke de İtilafçıların yanında savaşa girmiştir. Teklifler, vaatler, ısrarlar ile ikna edilemeyen Yunan Kralı'nın başına gelenler benzer veya farklı bir şekilde büyük güçlerin arasında ve stratejik açıdan önemli noktalarda bulunan diğer devletlerin karşı koymaya kalkışabilecek yöneticilerinin de başına gelebilirdi. 1914 yılı Nisan ayında Almanya Osmanlı Devleti’ne Yunanistan ile bir ittifak yapılması konusunda teklifte bulunmuştur. Yunanlıların adalar üzerindeki Osmanlı hâkimiyetini kabul etmeleri şartı ile Yunanlılar ile savunmaya dayalı bir ittifak hakkında düşüncesi sorulur ve Osmanlı Devleti bunu olumlu karşılar. Said Halim Paşa ve Venizelos’un bu konuya şekil vermeleri konusunda anlaşmaya varılmıştır. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması bu görüşmelerin yarım kalmasına neden olmuştu
Rusya’nın İstanbul ve Boğazlarla ilgili tarihi emelleri düşünüldüğünde, Rusya ile ittifak en son düşünülmesi gereken bir seçenektir. Buna rağmen Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki aylarda ve günlerde Osmanlı Devleti’nin Rusya ile ittifak teşebbüsüne geçtiği görülmüştür. Rusya, Osmanlı Devleti’ne karşı ikiyüzlü siyaset izliyordu: Milli siyaset, dostça siyaset. Milli siyasetiyle Rusya, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını ve kendisine katılmasını, dostça siyasetiyle de Osmanlı’nın bütünlüğünün korunmasını zayıf ve zararsız bir Osmanlı’nın kendisi için güçlü bir komşudan daha iyi olacağını düşünüyordu. Uluslararası politikada yalnız kalmak istemeyen Osmanlı Devleti Rusya ile ittifak teşebbüsünde bulunmuştur. Çar’ı Livadya’da ziyarete giden Talat Paşa, Rus Dışişleri Bakanı Sazanof’a bir ittifak teklifinde bulunmuş fakat Rusya’dan müspet bir cevap alınamamıştır. İttifak olmazsa bile hiç olmazsa bir saldırmazlık antlaşması teklifimizi de kabul etmiyor.
Değerli okuyucular, şimdi kendimize şöyle bir soru soralım. Neden büyük,küçük hiçbir devlet bizimle ittifak yapmak istememiştir. İttifak teklifimizi reddeden Rusya saldırmazlık antlaşma teklifimizi neden kabul etmemiştir? Bu savaşa girmezsek topraklarımızı koruyabilecek miydik?
Bu çalışmamızın bütünü ele alarak o güne giderek etraflı ve akademik bir bakışla düşünelim…
(Devam edecektir)