(Değerli okuyucular. Yazımız çok uzun ve dört bölümde yayımlanmasını gerektiğinin farkındayım ama bu yüce gönüllü arakadşımızın anlatımında anlam kayması olmasın diye tek yazı halinde yayımlanmasını daha doğru olacağını düşündüm.)
İnsanlar ve arkadaşlarınız tarafından çok sevilen ve takdir edilen kişileri şahsen tanıma bahtiyarlığına eremediyseniz onlar hakkında yazı yazabilmeniz çok zordur. Çünkü ne yazarsanız yazın bir tarafın eksik kaldığına inanacaksınız. Yazınızı bitirdiğinizde bile hep yeni ve başka bir gerçeği öğrenmeniz her zaman olacaktır. Yeni öğrendiğiniz gerçek ve örnek hikayeyi de yazınıza katmak isteyeceksiniz. Katmadığınız zaman genelde büyük bir eksiklik yaptığınız düşüncesi sizi rahatsız edecektir. Bu sebeple her yeni hikayeleri duyduğunuzda yazınızı yenilemek ve okuyucularınızı bu güzel ve örnek hikayeden mahrum bırakmamak fikrine kapılacaksınız. Çünkü toplumda numune olarak bilinen bu kişilerin her yerde çok değişik ve başka örnek davranışları hep vardır. Onların çok , çok değişik yaşanmış, toplumu etkileyen ve kulaktan kulağa anlatılan hikayeleri çoktur. İşte bu yüzden sizin yazdıklarınızın hep eksik kaldığı hissine kapılırsınız.
İşte ben bu sebeple adını, duruşunu ve örnek davranışlarını çok duyduğum İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Türkçe Gece bölümünden mezun dava arkadaşımız Dursun Ali Rendağ’ı anlatmaya çalışacağım.
Atatürk Eğitim Enstitüsü’nden okul ve dava arkadaşımız olan Dursun Ali Rendağ’ı anlatırken mutlaka çok eksik kalan konular olacaktır. O, bir dava ve gönül adamıydı. Bu sebeple, dava ve gönül adamlarını ne kadar teferruatlı anlatırsanız anlatın mutlaka eksik bıraktığınız yerler olacaktır.
Önce klasik anlatım olduğu üzere, biz de buna uyarak hayatı hakkında bilgi verelim.
Yaptığım araştırmalardan edindiğim bilgilere göre:
Dursun Ali Rendağ 7 Kasım 1954 tarihinde Sakarya ili Kocaali İlçesi Yayla Mahallesinde doğdu. İlçedeki Hürriyet İlk İlkokulu’nu sonra Kocaali Ortaokulu’nun akabinde Bolu Erkek Öğretmen Okulunu bitirdikten sonra Sivas’ın Şarkışla İlçesine ilkokul öğretmeni olarak atandı. Sivas’ta üç yıla yakın görev yaptıktan sonra o zamanki mevzuata göre ortaokul ve liselere branş öğretmeni yetiştiren eğitim enstitülerin en ünlüsü olan Atatürk Eğitim Enstitüsüne 1977 yılında girdi. Mezun olduktan sonra aynı branş arkadaşlarının atamaları yapılmadığı halde, onun mecburi hizmet borcu olduğu için o Edirne’ye atandı. Edirne’nin Süloğlu İlçesi Büyük Gergerli Köyü Ortaokulu’na atandı. O zamanın mevzuatına göre Edirne’de yedi yıldan fazla çalıştı. Edirne valisi onu göndermek istememiş. Fakat babasının ölümü ve Annesinin hastalığı nedeni ile Kocaali’deki evlerine yakın olan Düzce Akçakoca Melenağzı köyündeki ilköğretim okuluna atanmış. Melenağzı Köyü Kocaali İlçesine 9 km mesafede idi. Altı yedi sene de orada görev yaptıktan sonra Kocaali Merkezine geldi. 1993 yılından beri okul müdürlüğü yapıyordu. En son olarak Kocaali Abidin Serhoş Çok Programlı Lisesi okul müdürlüğünden emekli oldu.
Anlatılanlara göre on yedi yıl süren okul müdürlüğünün on altı yılını müdür vekili, bir yılını ise asil müdür olarak geçirmiştir.
Dursun Ali Rendağ kolon kanserine yakalanmıştı. Bu amansız hastalık onu çok yıpratmış ve zayıf düşürmüştü. Kartal Eğitim ve Araştırma hastanesinde tedavi oldu ama 22 Mayıs 2012 yılında ebedi aleme göç etti.
Ali Rendağ Edirne’de görev yaparken babasını kaybetmiş ve anne,abla, ve problemli ağabeyin sahiplenmesi ve bakımı için tayinini Kocaali’den gidiş geliş yapabileceği bir yere daha sonra da Kocaali’ye yaptırıyor.
Düzce-Akçakoca -Melenağzı Köyünden Kocaali ilçesine tayin olduğunda yolluk olarak devlet yolluk harcırahının resmi hesaplama gereği olarak Düzce –Sakarya ve Sakarya Kocaali arası olarak 150km olarak verince Ali Rendağ buna itiraz ediyor. Sadece Melenağzı Köyü Kocaali arası olan 9kmlik harcırahı alıyor. Aldığı bu parayı da bir hayır için kullanıyor. Yani onun bir “Beytülmal” anlayışı vardı.
Çok yakınında bulunan arkadaşlarının beyanına göre, Rendağ’ın annesi psikolojik hasta idi. Kendinden büyük ağabeyi ise 90cm boyunda zihinsel sıkıntıları vardı ve bakıma muhtaçtı. Halen hayatta olan ablası ise anne ve kardeşin problemleri ile tek başına baş edebilecek ve ilgilenebilecek yapıda değildi. Ali bu sebeple kendisini aileye adamıştı. Bu sebeple de hiç evlenmedi.
O, bir yere giderken mutlaka annesinden izin alırdı. Gideceği yer uzaksa yolda ve vardığı zaman annesini arardı. Hatta müdürlük yaptığı okuldan günde birkaç kere evine giderek annesini ve kardeşlerini ziyaret eder. Onların gönüllerini alırdı. Hatta efendimizin “Cennet annelerin ayakları altındadır” hadisi gereğince çok kere annesinin ayaklarını öptüğü söylenir.
Yine ablasına, komşularımızı araştırın. Sıkıntıda olan varsa bizim soframızda üç çeşit olmasına gerek yok. Tek çeşit olsun ama komşumuz da tok olsun diye sık sık söylermiş. Öğrencilerinin maddi durumlarını izler; durumu iyi olmayana bulup buluşturup yardım ettiğini herkes söylüyor.
Onu tanıyanlar onun görünüşünü şöyle tarif ediyorlar:
Dursun Ali Rendağ boylu, poslu, sportif bir vücut yapısına sahipti. 120 kiloya yakın olmasına rağmen vücudu atletik bir yapıya sahipti. Çeşitli spor dalları ile ilgilenmiş. Ama onun en iyi bildiği ve uzman olduğu dal futbol idi. Hatta Bolu öğretmen okuluna gittiğinde Mengen Futbol Takımının kadrosunda oynadığı ve maç başına 10TL para alarak bu parayla kendi ve arkadaşlarının eksiklerini giderdiğini söylerler.
Kocaalilerin çok sevdiği ve değer verdiği bir kişi idi. Bir örnek olarak şu konuyu dile getirebiliriz. Kocaali Caferiye köyüne yapılan TOKİ konutlarının yanına yapılan 16 derslikli ortaokula isim verilmesi hususunda yapılan anket yapılmış. Toplamda 1214 kişinin katıldığı ankete; Vatandaşlarımızın yaklaşık %63’ü Dursun Ali Rendağ, %22’si Ortaköy, %7’i Büyük Melen, %6’sı Kemal Ceylan, %2’si de farklı isimler bildirerek ankete katılım sağlamış. Burada da görüldüğü gibi Ali Rendağ kardeşimiz kendi ilçesinde ölümünden seneler sonrası bile unutulmadığı aşikardır.
Şunu da belirtelim ki: O okula Dursun Ali Rendağ’ın adı halen verilmiş değildir. Sebebi belki de okulun üç yıllığına o bölgeye yeni açılan Denizcilik Meslek Yüksek okulun tahsis edilmesi de olabilir.
Yine Türk Eğitim-Sen Kocaali İlçe Başkanı İlker Turan Ertürk ve Türkav Kocaali temsilcisi İlhami İşitmir’in önerileri ile Türkav Sakarya Şubesi Başkanı Recai Ciran ve Türkav Genel Başkanı Ebubekir Korkmaz’ın katılımıyla Ali Rendağ’ı konu alan “Öğretmenime Mektuplar” konulu yarışma için 14 Ocak 2021 de Kocaali Anadolu İmam-Hatip Lisesi’nde yapılan ödül töreninden sonra Dursun Ali Rendağ’la ilgili çeşitli kanaat önderlerinin yazıları ve Öğretmenime mektupların yer aldığı“ Aynadaki farklı yüzler” isimli 220 sayfalık bir eser vücuda getirildi.
Onun hatırasına binaen Kocaali’de “Dursun Ali Rendağ Futbol Turnuvası” düzenlendi.
Kocaalililer onun için 30 dakikalık “Kavlağan Altı Hikayeleri 3.Bölüm Dursun Ali Rendağ” adlı bir video yayınladılar.
Kocaalililer onun için: “Öğrencilerimizin Ali Babası, arkadaşlarının Ali Ağa'sı, Kocaali'nin Ali Hocası olarak tanımlıyor.Kocaalililer onun onu her yönü ile övüyorlar. 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde belediye başkanlığına aday oluyor. Ama seçim sonuçları açıklandığında canıyla, malıyla, inancıyla, samimiyetiyle her derdine koştuğu ve kendisini çok seven insanlar ona oy vermiyor. İlçede en çok sevilen kişiler sırlamasında birinci gelmesine rağmen belediye başkanlığı seçimleri sonucu aldığı oya göre ancak altıncı olabiliyor. Tıpkı müşriklerin ahlakına, dürüstlüğüne, doğruluğuna, kısaca her şeyine güvendikleri Peygamber efendimizin peygamberlik konusunda ona inanmamaları gibi. Yani Kocaaliler her şeyini takdir ettikleri bu değerli insanı kendilerine belediye başkanı olarak layık görmediler. Bu da siyasetin çirkin yüzünün en belirgin ifadesi değil midir?
Onu tanıyanlar anlatıyor:
Dursun Ali Rendağ, Bolu Erkek Öğretmen okulundan sonra mecburi hizmet karşılığında Sivas Şarkışla’nın bir köyünde çalışırken bile oralarda derviş gönüllü olmuş. Alın teri olan maaşını bile zaman zaman almaya bile gitmemiş. Aldığı paranın çoğunu ihtiyaç sahiplerine yardım olarak harcadığını söylüyorlar.
Orhan Yürükçü, Dursun Ali Rendağ’ın Sakarya-Kocaali –Yayla Mahallesinden komşusu, Atatürk Eğitimden okul ve ev arkadaşı, en yakın dostlarından birisi, emekli okul müdürü.
Orhan Yürükçü anlatıyor:
“İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Gece Bölümünde okurken okulun civarında bir ev tuttuk. Ben, Dursun Ali ve kardeşim aynı evde kalıyoruz. Babam bize Dursun Ali’yi idare edin tembihi üzerine davranışımızı bina etmiştik. Dursun Ali’nin elinde hiç para kalmıyordu ve elindeki parayı iki günde insanlara ikramlarla bitiriyordu. Bazı insanlar da Ali’nin bu durumundan faydalanmayı kar sayıyordu. Bu sebeple çok kere onu bu konuda dikkatli olması için dikkatini çekiyordum. Bir ara, Sivas’ta çalıştığı zaman mutemetten üç aylık alacağı ve bir de orada birine tabancasını emanet bıraktığını söylemişti. Bende git o tabancayı sat almadığın aylıkları al ve bana getir. Çünkü sende kalırsa insanlar senin yumuşak yüzün ve merhametinden dolayı bu paraları sana hemen harcatırlar. Bu parayı ben sana ihtiyacın kadar vereceğim dedim. Olur dedi.
Sivas’a gitti ve geldiğinde paraları bana teslim etmesini isteyince gülmeye başladı ve 300Tl civarında bir para verdi. Paranın diğer kısmı nerede diye sordum. O da mutemet bana bir aylık verdi. Tabancamı alamadım dedi. Peki hani o maaşın tamamı diye sordum. Yahu Orhan bindiğim otobüste askerler vardı. Yemek molasında sağımda, solumda,önümde ve arkamda oturan askerleri yemeğe davet ettim. Onlarla yerken diğer askerlerde bakınca herkese yemek ısmarladım. İşte kalan para bu dedi.
Dursun Ali Kocaali’de çalışırken her sabah çorbasını lokantalarda içerdi. Kocaali’de 3-5 meczup onu bekler, o da onlarla lokantaya girer; sabah çorbasını içerler ve akabinde birlikte çarşıyı turlarlardı. Sonra o okuluna giderdi.
Onun lügatinde olmaz yoktu. Bir gün maddi durumu iyi olan birisi Ali Hoca bana bir yemek ısmarla diyor. Ali Hoca durumu iyi olan adama kızmasına rağmen borcum olsun ama şu an param yok. Olunca ısmarlarım diyor. O kişi ise, kolayı var. Ben sana 100TL borç vereyim sonra bana ödersin diyor. O da tamam diyerek borç aldığı adama yemek ısmarlıyor.
28 Şubat sürecini de kullanmak isteyen sol kesimin bazıları Ali Rendağ’ın müdürlükten alınmasını istiyor. Fakat vicdan sahibi bir kısmı da onun çalışmalarını ve kişiliğini gördüğü için hakkının yenmesini istemiyor. Nihayet doğruyu değil de partizanlığı seçen kişilerin şikayeti ile görevden alınmasına dönük hakkında soruşturma açılıyor. Bir gün okulda hizmetliler yok ve tuvaletlerde pis olduğu için devlet kurumun bu durumuna gönlü razı olmadığı için tuvaletleri temizlemeye başlıyor. Ve o anda soruşturma müfettişi onu görevden almak için hazırlanacak rapora gerekçe bulmak için okula geliyor. Tuvalet temizliği yapan Ali Rendağ’a müfettiş olduğunu belirterek okul müdürünün odasını soruyor. Oda odayı gösteriyor. Müdürün biraz işi var bekleyin gelecek diyor. Ali kardeşimiz işini bitirip kılık kıyafetini düzelttikten sonra müdür odasına giriyor. Müfettiş işin farkına varıyor. Müdür Bey seni görevden almak için şikayet edildin. Seni görevden almam için bana da çok baskı yaptılar. Fakat gördüm ki sen insanların ve devletin aradığı insanmışsın. Sana iyi çalımlalar diliyorum deyip okulu terk ediyor.
İstanbul’da hastanede yatarken ziyaretine gittim. Kardeşim eve çıkalım bir güzel banyo yap bakımını yapalım. Tekrar gelip yatarsın dedim. Bana dönerek inşallah iyileşeyim senin eve öyle gideriz demişti. Kanser olduğunu bilmiyordu ve biz de söylememiştik.O ziyaretimden biraz sonra vefat etti.
Cenazesi Kocaali Merkez Camiinde kılınan cenaze namazına 5000den fazla insan katıldı. O tarihe kadar Kocaali’de o kadar kalabalığın katıldığı bir cenaze namazı kılındığına şahit olmamıştık. Namazdan sonra sahildeki mezarlıkta toprağa vermek için yola çıktık. Mezarlığa 1000kişiden fazla insan gitmek istediği için mezarlığa giden araçların çokluğu yüzünden trafik durdu ve biz bile mezarlığa yaklaşamadık. Sanki Kocaali ona olan vefa borcunu ödemek yarışına girmiş gibiydi.
Ali Rendağ, bizim ve ya normal insanların tahammül edemeyeceği derecede yüce gönüllü bir insandı. Bir evliya gibi yaşadı ve evliya gibi Hakka yürüdü.Allah ondan razı olsun”…
Rıdvan Yürükçü Kocaali Anadolu Lisesinde edebiyat öğretmeni. Orhan Yürükçünün kardeşi. Ali Randağ’la talebeliğinde birlikte kalmış ve Kocaali’de onun müdürlük yaptığı okulda birlikte çalışmış komşusu ve arkadaşıdır.
Rıdvan Yürükçü anlatıyor.
“Bir gün birisi gelip ondan evinde tüp bittiğini ve yiyecek hiçbir şey kalmadığını ancak ondan para alabileceğine inandığı için ona geldiğini ve bir ay sonra vermek üzere borç istediğine şahit oldum. Hemen beni bir kenara çağırıp ona vermek için vermek için benden borç istemişti. Ben de adamı gördüm ve aynı numara ile benden ve herkesten para istediğini ama geri vermediğini söyledim. Bu adam sahtekar ve yalancı dedim. O da söyledikleri ya doğruysa dedi. Ve benden borç aldı ve ona verdi. Benden aldı çünkü onda ne zaman para olsa olan parayı hemen yardıma muhtaç olduğuna inandığı insanlara harcıyordu. Bir ay geçti adam parayı getirmedi. İki ay geçti getirmedi. İki ayın sonunda bu adam beni kandırdı Rıdvan al paranı dedi.
Onun kendine ait evi yoktu. Emekli olduğunda 30.000Tl ikramiye almıştı. İnsanların bu parayı onun elinden alacaklarını bildiğim için; kendilerine ait 4.5 dönüm araziye kendisine bir ev yapmasını tavsiye ettim. Hatta inşaat işleri ile uğraşan ortak tanıdıklarımızla görüşerek kumunu, çakılını ve hatta inşaat yerinin açılma işlerini onu seven bir arkadaşımız üstlenmişti. Onun parası hemen hemen 3 katlı evin işlerini görür geri çok az masraflar kalıyordu. Bütün ısrarıma rağmen bir düşüneyim dedi. Daha sonra ev yapmak istemediğini bana söyledi. Çünkü annesi orada durmak istemiyordu. O da annesinin sözünden dışarı çıkmıyordu. Çünkü o annesinin Veysel karani’si idi
Ali Rendağ, benim hem mesai arkadaşım, hem müdürüm hem de ağabeyimdi. O çağa ayak uydurmak için uğraşmayan ve dilinden din imanı düşürmeyen bir kişi idi. Onun gibi yaşamak çok zor bir durumdur biz normal insanlar için.Alllah ondan razı olsun”...
Recep Ali Küçük, Atatürk Eğitim Enstitüsü Beden Eğitiminden sorumlu müdür yardımcısı, Karasu Halk Eğitim Merkezi Eski Müdürü ve Sakarya ilinin kanaat önderlerinden emekli eğitimci ve siyasetçi…
Recep Ali Küçük anlatıyor:
“Dursun Ali Rendağ bambaşka bir insandı. Gönlünü iyiliğe, hakka ve hakikate teslim etmiş evliya gibi yaşamış güzel bir Allah dostu idi. Onun lügatinde asla hayır yoktu. Onda yoksa bulur ve o evet olurdu. O zamanımızın hakka kul olma yarışının en ön saflarında koşan gönül eri bir dervişti. O bambaşka bir insandı.Mekanı cennet olsun”...
Ali Suat Arancı İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Gece Türkçe Bölümü mezunu emekli eğitimci. Ali Randağ’ın okul arkadaşı ve onu okulunda defalarca ziyaret etmiş Türkçe öğretmeni. Alanya’da oturuyor.
Arancı anlatıyor:
“Dursun Ali Rendağ’ı ziyaret etmek için iki kere Kocaali’ye geldim. Yakından tanıma fırsatı buldum. Kendini mesleğine, öğrencilerine, ailesine adayan hayırlı ve güzel insandı. Misafire ikram etmeyi çok seven bir kişiliğe sahipti. Lokantada yemek yerken birden başka şeyler getirttiriyor. Çarşıda gezerken gördüğü her şeyi ısmarlamak için gayret eden bir arkadaşımız. Ailesine çok bağlı bir kişiydi. Sırf onlara bakabilmek için evlenmedi. Kendisini annesine, ablasına ve kardeşine adamıştı.
Ermiş insanlarda olan davranışlara sahipti. Büyük bir merhamet ve yardımseverlik timsali idi. Allah mekanını cennet eylesin inşallah”…
Dr.Vedat Genç İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Gece Türkçe Bölümü mezunu. Eski müfettiş ve halen Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Ali Rendağ’ın sınıf arkadaşı.
Dr. Vedat Genç anlatıyor:
“ Atatürk Eğitimde aynı sınıfta okumuştuk ve ben sınıf başkanları idim. Çok ağır başlı ve olgun hareketleri olan bir arkadaşımızdı. Yaşı bizden daha büyük olduğu için tavırları da bize göre daha olgun ve ağırdı. Bizlere nasihatler ediyor ve bazı konular da dikkatimizi çekiyordu. Milliyetçi ve mukaddesatçı bir arkadaşımızdı. Sınıfça ona saygı duyardık.Mekanı cennet olsun diyorum”
Ahmet Aydın, Kocaalide Ülkü-Bir kurucularından emekli eğitimci…
Aydın anlatıyor:
“Mehmet, tek cümle ile ifade edeyim ki: Kocaali’nin en iyi ve en düzgün insanı idi. Rabbim rahmet eylesin”
Hamza Ekşi, O dönem İstanbul Ülkü Ocakları Anadolu Yakası Sorumlusu,Kadıköy,Acıbadem Mimar Mühendislik okulu mezunu, iki dönem Kocaali Belediye Başkanlığı yapmış kişi...
Hamza Ekşi anlatıyor.
”Ben Acıbademde okurken Atatürk Eğitime çok sık sık gelip giderdim. İstanbul Ülkü Ocakları Anadolu Yakası sorumlusu olduğum için okul yönetimi iyi tanıyordum. Ali Rendağ’ı ve Kocaali’den okula alınanlara vesile olmuştum. Ali Rendağ çok güzel huylu ve kusursuza yakın bir insandı. Kocaali için büyük bir değerdi. Sık sık görüşür ve fikir alışverişinde bulunurduk. Hatta 2004 yılında Kocaali Belediye başkanlığı seçimlerin yarışmıştık. Ben onu iyi bir eğitimci, iyi bir insan ve iyi bir Kocaalili olarak tanıdım.Allah ondan razı olsun”…
Burak Çandaş, Kocaalide öğretmenlik yapmış, eski okul müdürü ve Çerkezköy Türk Ocağı başkanı…
Çandaş anlatıyor:
“Biz Kocaali’de öğretmenliğe yeni başlamış ve köylerde öğretmenlik yapıyorduk. Kocaali Merkeze geldiğimizde bizimle ilgilenir. İlgi ve alaka gösterir. Sokakta karşılaşmalarımızda mutlaka selam verirdi. Çok sevilen birisi idi. Belediye başkanlığına adaylığını koysa mutlaka kazanırdı.(Burak’a Aday olduğunu ve kazanmadığını hatırlattığım da nasıl olur diyerek şaşırmıştı.)Hantal olmayan, yapılı vücuduyla heybetli bir duruşu vardı.Allah rahmet eylesin”...
Süha Özkök, Melenağzı Köyü Muhtarı eski muhtarı, Ali Rendağ’ın görev yaptığı köy.
Süha Özkök anlatıyor:
“Biz o geldiğinde mezun olmuştuk. Ama onunla irtibat kurmak çok kolaydı. Çünkü onun yüreğinde büyük bir insan ve vatan sevgisi vardı. Gençlerle yakından ilgileniyordu. Verdiği her sözde duruyordu. Tutamayacağı sözü vermiyordu. Örnek alınacak bir eğitimci ve güzel insandı.Allah rahmet eylesin”…
Ali Özkök, Melenağzı köyünden ve Ali Rendağ’ın talebesi…
Ali Özkök anlatıyor:
“Ali Bey benim hocamdı. Bizim köyde çok kalmıştı ve bizler onu çok sevmiştik. Köylülerde de çok sevmişti. Biz öğrencilerin bile gönüllerini kırmamaya gayret ediyordu.
Bizim köy onun ölümüne çok üzülmüştü. Allah ondan razı olsun”…
İlker Turan Ertürk, Türk Milliyetçiliğinin eğitim işkolunda şanlı mücadelesi ile destan yazan sendikası olan Türk Eğitim-Sen Kocaali ilçe temsilcisi,
İlker Turan Ertürk anlatıyor:
“ Efendim onunla çalışma şansına eremediğim için kendimi şanssız hissediyorum. Ama hakkında başta eğitim olmak üzere sayısız övgüler, hikayeler duydum. Onun aleyhine bir tek kelime bile duymadım. Beni en çok etkileyen önderliği ise; her konuda baba gibi davranması ve her olaya baba gözüyle eğilmesi idi. O kızarken bile baba gibi kızıyormuş.. İnsan kazanma sanatı üzerine bence iletişim uzmanlarının ondan öğrenecekleri çok şeyler vardı. O bir baba idi. Ama doğruları olan bir baba idi. Doğrularını insan beynine kararlılıkla nakşetme konusunda müthiş bir becerisi varmış.Keşke bu değerli büyüğümüzle çalışma imkanımız olsaydı.Allah rahmet eylesin”…
Bizim tespitlerimizde en dikkat çekici olan şey ise: “Doğru bildiklerini kendine has oluşturduğu sanatlar edasıyla karşısındaki tatlıların en tatlısı gibi sunmasıdır.
Yine çok dikkat çekici bir durum ise, onu tanıyanların ittifakla tespitleri şu cümledir: “Onun ağzından Allah-Muhammed-Bismillah kelimelerinin hiç eksik olmamıştır” .Yani hayatta iken ahiret hayatını yaşama gayreti içinde oluşuydu…
Allah dostu olma noktasında çok merhaleler kazandığına inandığımız okul arkadaşımız, eğitimci arkadaşımız, okul müdürü arkadaşımız, Türk Milliyetçisi arkadaşımız ve dahası Türk Milliyetçiliğinin en halis şekli olan Ülküdaşımız Dursun Ali Rendağ kardeşimize Yüce Rabbimizden rahmet diliyorum. Ahireti güzel olsun inşallah…
Teşekkür:
Verdikleri değerli bilgilerle örnek bir dava adamı olan Dursun Ali Rendağ’ı tanımama ve bu yazıyı vücuda getirmeme vesile olan başta Recep Ali Küçük Hocama, Ali Suat Arancı’ya, Orhan ve Rıdvan Yürükçü Kardeşlere, Dr. Vedat Genç’e, Hamza Ekşi’ye, Ahmet Aydın’a , Burak Çandaş’a, İlker Turan Ertürk’e, Süha Özkök’e ve Ali Özkök’e teşekkür etmeyi bir borç bilirim.