2001 yılında dünyaya örnek olmuş bir sendikal faaliyet ve çalışmalar yapan Kamu-Sen Genel Başkanı Resul Akay ve yine Türk Eğitim-Sen Kurucu, efsane genel başkanı Şuayip Özcan Eski Kamu-Sen Genel Başkanı ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Millet Vekili Ali Işıklar tarafından kendine rakip olabilir düşüncesiyle istenmeyen adam ilan edildiler.
MHP Genle Merkez ve taşra teşkilatları, Kamu Çalışanları Vakfı yöneticileri bu ikilinin seçilmemesi için ellerinden geleni arkaya koymadılar. Ama Türk Eğitim-Senliler olarak Genel Başkanımız Şuayip Özcan Bey etrafında kenetlendik. Gidere gider yaptık. Genel başkanımızı vermedik.
Bunun yanında da Kamu-Sen Genel Başkanlığına adaylığını destekledik. MHP'nin delegeler üzerinde yaptığı şiddetli baskı sonucu Genel Başkan olamadı ama Kamu-Sen yönetim kuruluna girdi. Ama Resul Akay'a kendi federasyonu sahip çıkamadı ve federasyonunun genel kuruluna sokulmadı. Haliyle seçilemedi.
2005 yılında İstanbul MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin katılımı ile Kamu Çalışanları Vakfı Başkanı Arif Köroğlu düzenlediği Beykoz Mihrabat Korusunda Kamu-Sen İstanbul Şubeleri ve Kamu-Çalışanları Vakfından bir kaç kişinin katıldığı yemekli toplantı yaptık.
Yemekten sonra Bahçeli: " Kamu-Sen bizim sözümüzü tutmuyor. Gerekirse Kamu-Sen'i kapatıp sözümüzü tutacak yeni bir konfederasyon kurarız" demişti.
2005 yılında Kamu-Sen Başkanlığı seçimlerinde MHP Şuayip Özcan Beye karşı Bircan Akyıldız'ı desteklediler. Delegelere baskı yaparak Kamu-Sen Genel Başkanı seçilmesini engellediler.
Şuayip Bey, 2008 Yılında Türk Eğitim-Sen Genel Başkanlığından ayrılıp Kamu-Sen Genel Başkanlığına adaylığını açıkladı. Ama MHP'nin yine Bircan Akyıldız'ın seçilme baskısı, desteklemesi ve Türk Eğitim-Sen'de yerine bıraktığı ve genel başkan seçimlerinde de desteklediği İsmail Koncuk başta olmak üzere yönetim kurulu üyelerinin çoğu ve etkiledikleri bazı Türk Eğitim -Sen delegeleri Eski Genel Başkanlarını değil de bir çok kere aleyhine konuşmalarına şahit olduğum Bircan Akyıldız'ı desteklediler. Özcan 40 oy eksikle seçimi kaybetti.
2017 nin başlarında bir üyenin sosyal medyada anayasa referandumunda Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Beyin hangi yönde oy kullanacağı sorusu üzerine Koncuk'un "Kamu-Sen üyelerinin tamamına yakınına kıyım yapan bir hükumetin düzenlediği anayasaya tabi ki Hayır diyeceğim" şeklinde cevap vermesi üzerine MHP tarafından istenmeyen adam ilan edildi.
Kamu-Sen'in çıkış yeri yani kökünü kendi vakıfları olduğunu beyan eden Kamu Çalışanları Vakfı işlevsizliğinden ve maddi yetersizliğinden Kamu-Sen'in bina ve maddiyatından faydalanmak istemesi sonucu MHP'i Kamu-Sen üzerine yönlendirmede çok büyük rol oynadı.
Kamu-Sen binaları basıldı. Binalara zarar verildi. Kamu-Sen Genel başkanı İsmail Koncuk ve Kamu-Sen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş'un istifası istendi. Fahrettin Yokuş'un arabası kurşunladı ve şoförü yaralandı.
Kamu-Sen Genel Başkanı ve Kamu-Sen Genel Sekreteri kanlı olaylara sebebiyet vermemek için 26 Mart 2018 genel başkanlıktan istifa ettiler.
MHP'nin icazeti ve isteği üzerine Türk Eğitim-Sen Genel Başkanlığına Talip Geylan, Kamu-Sen Genel Başkanlığına ise Önder kahveci getirildi.
Her istediğini almaya alışmış ve Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen'i kendi yan kuruluşu olarak gören MHP 2017 yıllarında baskıyı Kamu-Sen il temsilcileri ve Şube başkanlarına doğru kaydırdı. Hatta ilçe temsilcilerine bile isim vererek atamasını istemeye başladı.
2017 Yılı şube başkanlıkları seçiminde bir çok şube başkanın seçilmesi için baskı yaptılar. Bu baskılar sonucu bir çok şube başkanlığına istedikleri kişilerin seçilmesi sağladılar.MHP daha çok ağırlık verdiği Türk Eğitim-Sen Şube başkanları seçimleri oldu.
Türk eğitim-Sen İstanbul 9 Nolu Şube Başkanı Enver Demir'in kazandığı olağan genel kurul MHP Millet vekili Arzu Erdem tarafından baskıyla yeni genel kurul yapıldı ve genel kurula katılan Kamu-Sen İstanbul Temsilcisi yirmi kişilik ve sendikalı olmayan bir grubun saldırısına uğradı. Ve Enver Demir'in şube başkanlığı da elinden alındı.
Daha sonra Kamu-Sen il Temsilcisi hem Arzu Erdem hem MHP il hem de Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci tarafından istenmediği için Kamu-Sen il temsilciliğini bırakmak zorunda kaldı
Türkiye'nin her yerinde referanduma ve hükümet aleyhine paylaşım yapan ve beyanatlarda bulunan bütün şube başkanları istenmeyen adam ilan edildi.
Başta İstanbul olmak üzere Samsun, Kayseri, Kütahya ve bir çok ilde şube başkanlarının aday olmamasını ve bu isteğin parti il başkanlığının sivil toplum örgütlerinden sorumlu başkan yardımcıları tarafından şube başkanı il binalarına çağrılarak "MHP Genel Merkezimizin talebini iletiyoruz. Kesinlikle aday olamayacaksınız. Genel Merkezimiz böyle istiyor" denilerek bildiriliyor.
Kabul etmeyen şube başkanları ise genel kurulun yapılacağı salonlara sokulmuyor. Ve ya mevcut şube başkanını destekleyen delegeler kongre salonuna sokulmuyor.
Aday olmasını engelledikleri şubeye yeni şube başkanı adayı belirleme görevini Kamu Çalışanları Vakfı yerine getiriyor. İkinci ve ya üçüncü aday çıkmasına ise partinin STK sorumlu başkan yardımcı ile çağırıp aday olmaması ve bizim adayımızın karşısına rakip olarak çıkmaması konusunda uyarı ve ihtar ediyor. Bu uyarıların takibini ise Kamu çalışanları vakfının yaptığı duyumları alınmaktadır.
Sendika şube başkanları beyanlarında durumu Türk Eğitim -Sen Genel Başkanı Talip Geylan'a ilettiklerinde önceleri gidin MHP il başkanı ile konuşun demesine rağmen daha sonra bir çoğuna belirledikleri şube başkan adayının yönetim kurulunda yer almasını eğer böyle yaparsa kendilerini bir yıl profesyonel izinli sayacağını ama bu zaman zarfında da ortalıkta fazla dolaşmaması gerektiğini ifade etmiş.
Daha sonra ,ise kesinlikle aday olmamalarını eğer aday olup kazanırsa kesinlikle şubeyi kapatacağını" beyan ettiğini gazetelerde ve sosyal medyada ifade ettiler.
Benim kurucu şube teşkilat başkanı olduğum, daha sonra şube sekreteri ve iki dönem şube başkanlığını yürüttüm İstanbul Türk Eğitim-Sen 3 Nolu Şube Başkanı Ali İhsan Hasanpaşaoğlu, 4 nolu Şube Başkanı Erdinç Özdaş, Samsun 2 Nolu Şube Başkanı Levent Kuruoğlu, bu durumu protesto ederek şube başkanlıklarından ve sendika üyeliklerinden istifa ettiklerini basın toplantısı düzenleyerek Türk Milletine ve Türk Eğitim-Sen camiasına duyurdular.
Türk Eğitim-Sen İstanbul 2 Nolu Şubesinde şube başkanlığına adaylığını açıklayan yıllarca başkan yardımcılığı yapmış sevilip sayılan Hüseyin Zorba'nın delege çoğunluğunluğunu almasına rağmen Şube Başkanı ve yıllarca Türk Eğitim-Sen 1. Nolu Şube ve Kamu-Sen İstanbul temsilcisinin haksız ve hatsiz suçlamaları MHP’nin aday olmayacaksın baskısı hem de de Türk Eğitim-Sen Merkezinin başkan adaylığına destek verip daha sonra aday olma sıkıntı yaşarsın tavsiyeleri üzerine 20 kasımda şube başkanlığına aday olmayacağını şube gerçeklerini de dile getirdiği bir yazı ile sosyal medyadan dile getirmiştir.
Türk Eğitim-Sen İstanbul 6 Nolu Şube başkanının yaş haddinden emekli olması üzerine başkanlığı bıraktı yardımcısın şube başkanlığına aday olması üzerine yine MHP il başkan yardımcısı tarafından ile çağırılarak uyarıldı ve adaylığı engellendi.
Türk Eğitim-Sen İstanbul 7 Nolu Şube Başkanının da şube başkanlığı başkan yardımcı tarafından engellendi. Fakat Türk Eğitim-Sen Genel başkanının yönetim kurulu üyeliğine devam edebilirsin tavsiyesi üzerine MHP ilinde onay vermesi üzerine 7 Nolu şubenin başkanı değilde yönetim kurulu üyeliğine devam etmektedir.
Hedef alınan şube başkanları da hem başarılı olup hem de üyeler tarafından da çok sevilen şube başkanları olması da ayrı bir fecaat örneği.
Türk Eğitim -Sen İstanbul 3 Nolu Şubede ise mevcut başkanın Şube Başkanlığına aday olması engelleneceği belli olması üzerine yine sevilen, sayılan ve başarılı başkan yardımcı Fevzi Geylan Türk Eğitim-Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanlığına adaylığını bir ay önceden açıklamıştı. Fevzi Geylan adaylık durumunu müdahalelerle ilgili üye rahatsızlık ve istifaları genel başkana bildirmek için bir kaç kere telefonla aramasına ve mesaj atmasına rağmen Türk Eğitim-Sen Genel Başkanının telefona cevap vermediği gibi daha sonra da geri dönüş yapmadığını ifade etti.
Bunun dışında malum yerlerden gelen sayısız baskı ve müdahaleler dava bildiği değerlere, teşkilatına, arkadaşlarına zarar vereceği endişesiyle 22 Kasım günü aday olmayacağını bütün delegelere ve dava arkadaşlarına sosyal medyadan bildirdi.
Yine Türk Eğitim-Sen İstanbul Şube Başkan yardımcılarından, dava adamı ve Çerkezköy Türk Ocağı Başkanı Burak Candaş Bey Tekirdağ Türk Eğitim-Sen Çerkezköy Delegesi olmak için müracaat ederek adaylık müracaat çıktısını alıp Çerkezköy’e dönüyor. Sonra şube başkanının kendisini arayarak delege dilekçesini iptal ettiğini ve yerine başka birini aldığını ifade etmesi üzerine Candaş’ın sert tepkisi üzerine bu işlemi gerçekleştirememiştir. Bunun üzerine 13 Kasımdaki genel kurulda delege olarak konuşmasına izin verilmediğin beyan etmiştir. Demek ki karşısındakini potansiyel rakip gören herkes kendisince engelleme yapmaya çalışıyor. Tıpkı Kayseri’de olduğu gibi.
Dünyada hiçbir iktidara nasip olmayan bir durum Türkiye’de AKP iktidarına nasip oldu. 20 yıldır tek başlarına iktidarda olmalarına rağmen Türk Milletini ve Türk Devletini her bakımdan uçurumun kenarına getirdiler. Devletin bütün kadrolarına kendi adamlarını doldurdular.
Türk Eğitim-Sen ve Kamu-Sen üyelerinin % 95 i bu iktidarın gadrine ve zulmüne uğradı. Sendikaların kuruluş gayeleri yönetenlerle örgütlü mücadeledir. Sendika yönetenlerle üyelerinin daha hakça ve daha adilce yaşaması için devamlı mücadele eder. Etmelidir de. Eğer bir sendika yönetenlerin her işini alkışlıyorsa; orada ya sendikaya ihtiyaç yok ya da o sendika üyelerini satmıştır.
Türk Eğitim-Sen ve Kamu-Sen şube başkanları üyelerinin haklarını dile getirerek hükümete tepki verdiği için Cumhur İttifakı ortağı olduğunu iddia eden MHP tarafından istenmeyen kişiler olarak ilan edilmiştir. Bu bakış yanlıştır ve doğru değildir.
Şimdi Türk Eğitim-Sen ve Kamu-Sen üyelerinin % 95 i iktidarın gadrine uğrayan bu sendikalarımız bu durumdan şikayetçi olmasın mı? Kıyıma uğrayan üyesinin durumuna tepki vermesin mi? Yanlışa karşı çıkmasın mı? Haklarını savunmayacaksa bu sendikalar neden kuruldu acaba?
Üyelerinin haklarını savunmayan bir sendikaya çalışanlar neden üye olsun? Siz böyle bir memur meslek sendikasına üye olur musunuz? Bu yanlıştan dönülmelidir diye düşünüyorum.
Türk Eğitim-Sen ve Kamu-Sen’e bu müdahalelerin başında Yaşar Yıldırım, Kamu Çalışanları Vakfı ve bunların il yönetimleri olduğu söylenmektedir.
İşin tuhaf tarafı İyi Partinin bu konuda sesi soluğu çıkmıyor. Hele de Fahrettin Yokuş'a şaşıyorum. Yıllarca Kamu-Sen Genel Sekreterliğini yap. Sana yapılmayan kalmasın. Kapağı İyi Partiye at vekil ol. Her konuda konuş ama bu konuyu meclis gündemine taşıma. Rahata erenlerin zordakileri unutması doğru mu sayın vekil?
Zafer Partisin Genel Sekreteri olan İsmail Koncuk ta sadece sosyal medyadan bir açıklama ile yetindi. Halbuki bunlar şubelere Koncuk’un gelen mesajı asla okunmayacaktır diye direktifleri olduğu da meydana çıktı. Bundan da öte hedef alınan bu şube başkanlarının çoğu 2017 yılında sana yapılan saldırıları sertçe kınamış ve Ankara’da senin yanında olduğu sosyal medyadan duyurmuştu. Senin uzmanlık alanın olan ve takdir edilen bir Genel Başkanlık yapmana vesile olan bu başkanlarının durumunu bir önerge ile İç işleri Bakanlığı’na neden duyurmadın?
İyi Parti ülkeyi yönetmeye talip olduğunu her fırsatta söylemene rağmen bu baskılara ve müdahalelere karşı yetkililerin ağzından tek kelime çıkmadı neden? İç İşleri Bakanlığını neden göreve davet etmediniz. Bu nasıl muhalefet etmek?
Bir başka vahim konu ise bu kadar aleni tehdit ve baskılar olmasına rağmen her vatandaşın demokratik hakkını ve her genel kurulun güven içerisinde yapılmasını sağlamak İç İşleri Bakanlığı öncelikli görevi olmasına rağmen duymamazlıktan gelmektedir.
İktidara muhalefet eden bir kişi bir kelime söylemek isterken o kelimenin son harfini niye baskılı söyledin kabilinden işleri kusur bulup inceleme başlatan cumhuriyet savcılarımızın da bu konulardan haberi yok!
Ez cümle olarak anlaşılan o ki: Türkiye Cumhuriyetian bazı vatandaşları ve bazı kurumları Anayasanın kendisine tanıdığı ve çeşitli kanunlarla güvence altına alınan haklarını kullanamıyor ve ya kullandırılmıyor. Ama yine bazı vatandaşlar ve bazı kurumlar olmayan hakları için bir kuvvet hukuku oluşturuyor ve bunu kullanıyor.
Daha kurucu teşkilatlanma sekreteri, daha sonra genel sekreter ve akabinde şube başkanlığını yaptığım Türk Eğitim-Sen İstanbul 3 Nolu Şubemizin başkanı iken istanbul’da ve Türkiyede Fethullah Gülencilerin en etkili ve yetkili derneği olan Marmara Eğitimciler Derneğinin 76. madde kapsamında sadece İstanbul atamasını yaptırdıkları 178 okul müdürü, 33 şube müdürü,8 ilçe milli eğitim müdürüne atama iptali davası açmam için rica edenler ve daha sonra da açtığım bu davalar sonrasında bana musallat edilen İstanbul MHP ikinci başkanı Kelebek İbrahim namıyla İbrahim Cingi'nin bir kısım davaları geri çekmem için uyguladığı baskılardan bahsetmedim bile. Yine 3. sınıf mafyacılık yapan bu kişiyi o zamanki kasetçi İstanbul İl başkanına şikayet etmem üzerine kasetçinin "Bizim İbrahim öyle şey yapmaz" demesi süreçlerinden de bahsetmedim. Ve yine durumu Türk Eğitim-Sen Genel Merkezine bildirmem üzerine genel başkanın "Başkanım telefonunu kapat" gibi çapsız söz etmesi süreçlerinden de bahsetmedim. 3. sınıf mafya olan ikinci başkanın o zamanki Kamu-Sen İstanbul temsilcisi ve 1. Nolu şube başkanı, ve yanındaki iki tane daha şube başkanı ile benim yönetim kurulumdan üç kişiyi ikna ederek olağanüstü kongre süreci vasıtasıyla başkanlıktan düşürülme sürecindeki fırsatçıların bana yaptıkları vefasızlıklardan ve bir çok insanın 3. sınıf il ikinci başkanın yanında olduğunu ve bana attıkları iftiralardan da bahsetmedim. Esasında yönetim kurulundan çoğu insanın beni sattığını çok sonradan öğrendiğimden de bahsetmedim. Bu çapsızlık karşında bana operasyon yapmaya çalışanları bir operasyonla görevden aldıktan sonra sendika üyeliğim saklı kalmak üzere şube başkanlığı, yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmemden de bahsetmedim.
Daha şubemizin kurucu başkanı ve daha sonra başkanlığını yürüten Kadir Kara Başkana uygulanan karartma ve hayatından bezdirme çalışmalarından, Muhsin Başkana konuşma yaptırdı diye başkanlıktan alınma çalışmaları esnasında 33 Beykoz grubu delegesiyle( o dönemde yeni yasaya göre şube yeni kurulduğu için şubemiz Ümraniye, Üsküdar ve Beykoz, Şileden oluşuyordu. Şileye delege verilmemiş kurucu yönetim ve denetleme kurulunun doğal delege olması hasebiyle geri kalan delegeler üç ilçe arasında eşit bölünmüştü. O sebeple Beykozun 33 delegesi vardı) bu duruma müdahale ederek Kadir Başkanın devrilmesine müsaade etmediğimizden de bahsetmedim bile....
Daha nelerden bahsetmedim nelerden....
İşte Türkiye bir hukuk devletidir diyorsunuz ya. İşte size bir hukuk devleti.