Muhsin Yazıcıoğlu
Taha Akyol
Nihat Genç
Suat Başaran
Yılma Durak
Ali Uzunırmak
Yusuf Halaçoğlu
Sinan Oğan
Cemal Enginyurt
Sadi Somuncuoğlu
Ali Güngör
Ozan Arif Şirin
Atilla Kaya
Müsavat Dervişoğlu
Alişan Satılmış,
Azmi Karamahmutoğlu
Ulvi Batu
Servet Avcı
Harun Öztürk
Daha saymakla bitmez.
Tamam başbuğun zamanında ayrılanlar diyelimki hain, peki Başbuğa hainlik yapanlar neden tekrar MHP’ye alındı, ve daha sonra hain oldular.
Şimdi MHP’de başbuğun zamanından kalma kim var. Şefkat Çetin bile çileden çıkmış.
Siz zekisiniz üniversite mezunusunuz da, hain ilan ettikleriniz geri zekalı cahil mi?
Onlarda üniversite mezunu, onların içinde de akademisyen var. Siz biliyorsunuz da onlar bilmiyor mu?
İhanetin ölçüsü nedir.
Size kayıtsız şartsız destek olmamak ve kendi fikir ve görüşlerini açıklamak mı?
Biz daha birbirimize sahip çıkamıyorsak ve birbirimizi kucaklaşmıyorsak, Türk milletini nasıl kucaklayacağız.
Hani eskilerin deyimiyle “Efradına camii, ağyarına mani” olacaktık. Hani gönül seferberliği davamız, hani yaratılanı severiz yaradandan ötürü diye Yunus’ça yola çıkmıştık.
Bir sohbetinizde Süleyman Demirel’i örnek vermiştiniz. Parti okuluna Demirel’i konuşmacı olarak çağırdığınızda Esat Kıratlıoğlu, Demirel otur deyinceye kadar bunca yaşına rağmen oturmadı diye sadakat örneği vermiştiniz. Söyler misiniz hangi Ülkücü sadakatsizlik örneği gösterdi, fikrini söylemekten başka.
Kaldı ki Alpaslan Türkeş’te, Süleyman Demirel’de, Necmettin Erbakan’da kendi siyasi ve fikri hareketlerinin banisidirler. Bu liderler kadrolarını da kendileri yetiştirdi.
Artık karizmatik liderlik bitti ve sizler bu liderlerin koltuğunu hazır buldunuz. Onun içindir ki karizmatik liderlik dönemi bitmiştir. Yerine istişareye dayalı kollektif liderlik olmalıdır.
Türkiye’nin ve Türk milletinin istikbalini ilgilendiren beka konuları ile ilgili kararların mutlak surette bu kollektif liderlik şuuruyla karar alınması gerekmez mi?
Hani Türkçüydük ve Türk töresine bağlıydık. Türk töresinde yapılan bahar ve güz kurultaylarında alınan kararlara uyması gerekmiyor muydu Hakan’ın? Devleti bu şekilde yönetmeyecek miydik.
Şu önemli kararlarda bir Salı sohbetiyle bir Twitter mesajla mı geçiştirilir.
BOP eşbaşkanlığı konusunda ne yaptık.
Andımız kaldırılırken ne yaptık. İhanet şebekeleri devleti ele geçirirken ne yaptık.
Şimdi möntro konusu gündeme geliyor, ne yapıyoruz. Açılım saçılım sürecinde ne yaptık. Türk Devletinin tarikatların ve cemaatlerin elinde oyuncak olurken ne yaptık. Hükümette bir tane Türk kökenli bakan yokken ne yaptık. Ülkücü katili, çifte vatandaş, bakara makaracılar büyükelçi atanırken ne taptık. Türk milleti ayaklar altına alınırken ne yaptık.
Ülkücüler sokağa çıkmayacakmış. Sokaklarına hakim olmayanlar kaybetmiş demektir diyen başbuğa ihanet etmiyor muyuz?
Bütün bunlara rağmen hala Ülkücülerin gönlünde bir üç hilal sevdası varsa ve vazgeçemiyorsa bilin ki bu sizin yüzünüzden değil, hala Başbuğun oralarda izi olduğu için ahde vefa için ve yeminlerine sadakattendir.
Artık sabır taşı çatlamak üzere. Bir an evvel kendimize çeki düzen verip yaratılanı severiz, yaradandan ötürü deyip herkesi kucaklamamız gerekir.
Son sözümü Ebu Müslim Horosani’nin bir sözüyle bitirmek istiyorum.
Ebu Muslim Horasanî der ki: “Onlar şerlerinden emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak için düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakın tutulan düşman dost olmadı. Ama uzak tutulan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”
Selam ve dua ile.