Yıl 1999 !
16 Şubat: İmralı Canavarı Türkiye’ye getirildi.
18 Nisan: Genel seçimler yapıldı.
3 Mayıs: Cumhurbaşkanı Demirel, hükümeti kurma görevini Bülent Ecevit’e verdi.
28 Mayıs: Demirel, DSP-MHP-Anap koalisyon hükümetini onayladı.
31 Mayıs: Canavar, Ankara 2 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanmaya başlandı.
2 Haziran: Canavar ile devlet görevlilerinin Mart başında, yani seçimden önce görüştükleri haberleri.
9 Haziran: Meclisten güvenoyu alan Ecevit hükümetinin göreve başlaması.
29 Haziran: İmralı Canavarına TCK’nun 125. maddesine göre ölüm cezası verildi.
25 Kasım: Yargıtay 9. Ceza Dairesi, eşkıya başının idam cezasını oy birliği ile onadı.
25 Kasım: İmralı canavarı, sanki insanmış, AİHM’ne (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine) başvurdu.
30 Kasım: AİHM’ne yapılan başvuruyu inceleyen mahkeme, dava sonuçlanıncaya kadar infazı erteleme tedbir kararı vermiştir.
Türk vatandaşlarına AİHM’ne, hem de daimî olarak bireysel başvuru hakkı tanınmasını içeren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11 nolu protokolü, TBMM’nde 1997’de kabul edilmiştir. İktidarda, Recep Bey’in de lideri olan Erbakan başbakanlığında ve A. Gül dahil olmak üzere neredeyse tamamı şimdi AKP milletvekili olan RP’li ve DYP’lilerin koalisyonu vardır. Bebek katili, bu protokole dayanıp başvuru hakkı elde etmiş, dava sonuçlanana kadar infaz kendiliğinden durmuştur (Protokol 20/06/1997 tarihli 23025 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girmiştir). O andan sonra, AİHM karar verine kadar Canavarın ipini çeken hukukumuza ve uluslararası ceza hukukuna göre cinayet işler hâle gelmiştir.
Ecevit başbakanlığındaki 57. Hükümet, yani DSP-MHP-Anap koalisyon hükümeti, 15 Ocak 2000’de Başbakanlıkta liderler zirvesinde aşağıdaki tesbit ve kararları kabul etmiştir: 1. İdam cezasının değişmesi mümkün değildir, 2. Süreç tamamlandığında dosya, idamın infazı için meclise gönderilecektir, 3. Bu karar terör örgütü tarafından Türkiye aleyhine kullanılırsa AİHM kararı beklenmeden infaz sürecine derhal geçilecektir. Bu kararlara göre İmralı Canavarının idamdan kurtulamayacağı kesinleşmiştir. Ayrıca terör, savaş ve savaşa yakın tehlike suçlarına ölüm cezası verileceği hükmü kanuna konmuş; bu konuda gereken Anayasa değişikliği de 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı kanunla gerçekleştirilmiştir. Fakat idam cezasının AB önünde engel olduğunu söyleyerek kaldırılması, ana dil öğrenimi ve televizyon yayınını içeren uyum yasası hakkında 7 Haziran 2002 tarihinde Cumhurbaşkanının başkanlığında liderlerin katıldığı AB zirvesi toplanmıştır. Bu zirve sonrası MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli düzenlediği basın toplantısında aynen şunları söylemiştir: “Geldiğimiz bu noktada, 10 ilâ 12 yıl sürecek bir müzakere sürecinin başlatılması için bir tarih verilmesinin bile, Ulusal Programın çerçevesinin dışında kalan bazı konularda ilâve adımlar şartına bağlandığı görülmektedir. Ön şart olarak dayatılan bu talepler, idam cezasının bu safhada terör suçlarını da kapsayacak şekilde kaldırılması, ana dilde eğitim-öğrenim ile tv yayını yapılmasına imkân verilmesidir. Bugün dayatılmak istenilen üç konu ile Kıbrıs konusunda karşımıza çıkartılan denklemi, MHP’nin bugünkü konjonktürde kabul etmesi hiç bir şart altında mümkün değildir.”
Bahçeli bunları söyler, sözünü uygularken 3 Ağustos 2002 tarihinde gazetelerde ilân veren “Avrupa Hareketi 2002” adlı malûm zümre, kendilerine AB’ye üye olmak için her türlü çalışmayı yapacakları sözünü veren Genel Başkanların sözlerini kamuoyuna duyurmaktadır. Bu genel başkanlar Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Ecevit, İsmail Cem, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Recai Kutan yani Devlet Bahçeli hariç hepsidir. Ve ölüm cezasının kaldırılması, Devlet Bahçeli’nin, erken seçim isteyip harkese kabul ettirdiği günlerde apar topar gündeme sokulmuştur. Ecevit hasta, hattâ dökülmektedir. MHP’liler olmasa hattâ çürütülüp çürüğe çıkarılacak. Etrafı, eşi hariç neredeyse tam kadro ihanette. İşte TBMM tutanaklarından Canavarı idamdan kurtaranların, idam cezasının kaldırılmasına Meclis kürsüsünden övgü düzen ve oylamada “evet” oyu veren AKP yetkililerinin sözleri:
-AKP parti grubu adına Bülent Arınç: “Ölüm cezasının kaldırılması konusu, geldiğimiz noktada, bir zaruret ifade etmektedir. (1 Ağustos 2002)
- AKP parti grubu adına Mehmet Ali Şahin: “Ölüm cezasının kaldırılmasını parti olarak, grup olarak biz de istiyoruz. (1 Ağustos 2002)
- 3 Ağustos 2002 !.. İdam cezasının kaldırılması için yapılan oylamada 320 milletvekili “evet” oyu verince 4771 numaralı kanunla idam cezası kaldırılıyor. “Evet” oyu verenlerin resmî zabıtlardan sayısı:
-AKP: 41, Anap: 76, DSP: 55, DYP: 65, SP: 22, YTP: 50 (İsmail Cem liderliğinde, sayesinde milletvekili oldukları Ecevit’e ihanet edenler), Bağımsızlar : 11, Toplam 320. Yani birkaçı oylamaya gelmeyen, çekimser kalan ve bir iki bağımsızın aleyhte oy verdiği bu topluluktan milletvekilleri dışında, MHP tam kadro mecliste ve sadece onlar “hayır” oyu veriyor. Hem de firesiz.
Siz bakmayın göz göre göre yalan söyleyenlere. “Hükümeti bozmalı, idam dosyasını meclise getirmeliydi” diyenleri ciddiye almayın. Seçime tam üç ay kala hükümet mi bozulur? Bozsa ne değişecek? Ecevit’in çekmecesinden (?) dosyayı çalacaklar mıydı? Adam o günler canıyla uğraşıyor, ayakta duramıyordu ! Vekâlet edenlerin en hızlı AB’ci ihanetçiler olduklarını unuttuk mu?
Bu oylamadan sonra Recep Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanı olarak Hürriyet gazetesine “Bu çok büyük bir başarıdır. Ben burada özellikle TBMM’yi takdir ediyorum, alkışlıyorum” diyor, ardından 3 Kasımda iktidar oluyor, idam cezasının kaldırılmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 nolu protokolünü imzalıyor, 17 Eylül 2003 tarih ve 25232 sayılı Resmî Gazete’de yayınlatarak yürürlüğe sokuyordu. Nihayet 7 Mayıs 2004 tarihinde 5170 sayılı kanunla “Terör, savaş ve çok yakın savaş suçlarına idam cezası verilmesi” şeklindeki MHP’nin koydurduğu hükmü de kaldırıyor, işte asıl o gün İmralı Canavarı ipten kurtuluyor, çok geçmeden “açılım maçılım” diyerekten yeniden terör örgütünün başına getirmiş oluyordu. Öyle ki 2007 seçimleri öncesinde Bahçeli’nin Erzurum’da urgan atması üzerine, dönemin Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan’a gönderdiği 3 Temmuz 2007 tarihli açıklamasında “Gerek meydanlarda, gerek demeçlerimde idam cezasının kaldırılmasını doğru bir karar olarak gördüğümü, dönemin iktidarının Öcalan’ı asmayarak yerinde bir iş yaptığını vurgulamıştım” diyordu. Gerçi 5 yıl sonra 11 Haziran 2011 gecesi katıldığı ve o günler çok konuşulan bir Tv programında “Öcalan’ın teslim edildiği dönemde siz koalisyon ortağı olsaydınız ne yapardınız?” sorusuna bu sefer “Gereken cezayı uygulardım. Cezası belli: İdam !” demişti, şimdi de “önüme getirirlerse hemen imzalarım” diyor ama bu son sözleri Akkoyunlar için. Öncekiler ise AB’ye girme histerisi günlerimizde liboş yandaş yalakalara ve ardından Açılım
– Çözüm İhanetleri döneminde 3.5 Kürt oyu için PKK’ya verilen tavizler içindi.