Ermenistan’da ülkeyi on yıl başkanlık rejimiyle yönettikten sonra “uyanık bir hamle” ile parlâmenter sisteme geçip başbakanlık koltuğuna yerleşerek iktidarını sürdürmeye hazırlanan Serj Sarkisyan, protesto eylemleri sonucu Nisanda istifa etmek zorunda kalmıştı. Eylemlerin önderi, parlâmentodaki 105 sandalyeden sadece 9’una sahip Yelk (Çıkış) adlı ittifakın lideri Nikol Paşinyan’dı. Sarkisyan’ın Cumhuriyetçi Partisi ise çoğunluğu elinde bulunduruyor. 43 yaşındaki eski gazeteci, 8 Nisanda milletvekillerinin “kerhen” verdiği oylarla başbakanlığa gelip hızlı adımlar attı. En büyük hedef, perişan ekonomiyi canlandırmak ve toplumsal düzeni sağlamak amacıyla yolsuzluklarla mücadele olarak açıkladı. Yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle bürokrasi, ordu, bakanlıklar, valilikler, belediye başkanlıkları ve iş dünyası dâhil önemli konumdaki bazıları göz altına alındı, alınıyor. Yargı sistemi ve medyanın “iktidar sözcülüğünden çıkarılarak bağımsız bir yapı kazanması yolunda” önlemler alındığı açıklandı.
10 yıl önce on kişinin ölümü, çok sayıda insanın yaralanması ve birçoğunun hapse girmesi (aralarında Paşinyan da vardı) ile sonuçlanan olaylar nedeniyle, “anayasal düzeni devirmeye kalkışma” iddiasıyla Ermenistan’ın ikinci Devlet Başkanı Robert Koçaryan hapse atılmıştı. Daha sonra serbest bırakılan ve bugünlerde yeniden siyaset sahnesine çıkmaya hazırlanan Koçaryan’ın, şimdiye kadarki Ermeni liderler arasında Moskova’ya en yakını olduğu kanısı yaygın. Aynı girişimde göz altına alınanlardan biri de, Ermenistan’ın eski Genelkurmay Başkanı Yuriy Haçaturov idi. Sonradan kefaletle serbest bırakılan ama hakkında soruşturma durdurulmayan Haçaturov bir yılı aşkın süredir Kolektif Güvenlik Örgütünün Genel Sekreteri. Bilindiği gibi Rusya, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan temsilcilerinden oluşan, kimilerine göre NATO’nun Avrasya’daki benzeri olan bu örgütün yöneticileri dönüşümlü olarak üye devletlerden seçiliyor. Bu gelişmeler Moskova’nın tepkisiyle karşılaştı. Rusya Dışişleri bakanı Sergey Lavrov, Erivan’ı “Geçmiş siyasî liderleri soruşturmak yerine ulusal birliği ve istikrarı koruması” ve “ortak örgütlerin normal işleyişine” dikkat etmesi yolunda uyardı.
Ermenistan’ın dış politikasında değişim yok; Rusya ile bağlar öncelikli, İran, AB ve ABD ile iyi ilişkiler geliştirilmek isteniyor. Ama Paşinyan’ın “Merak etmeyin, her şey yolunda. Moskova da dahil herkes ülkemizdeki değişikliklere adapte olmalı” açıklaması da var.
Ermenistan’daki hızlı değişim iktidar ve taraftarlarına göre bu bir “devrim”; kimilerine göre ise “darbe” (özellikle yeni liderden pek hoşlanmayan bazı Moskova kaynakları bazen böyle yorumlar yapıyor). Batılı kaynakların çoğu “renkli devrim”, “kadife devrim” vs. derken gelecekle ilgili özel bir ümit içinde. Ermenistan’ın birçok açıdan bağımlı olduğu Rusya’yı ve onun önderliğindeki ittifakları terk edip Batı blokuna katılması şu anda imkânsız. Paşinyan da böyle bir istek belirtmedi, hattâ iktidara geldikten sonra Moskova’nın “stratejik ittifak” olduğunu –hemen olmasa da, kısa süre içinde– dile getirdi.