Milliyetçilik, “millet” kavramını kabul etmek, milletini sevmek, onunla öğünmek, ona güvenmek, onun için çalışmaktır. Bu niteliklerin hepsini birden taşıyana “milliyetçi” denir. Bunlardan biri bile eksikse o insan milliyetçi değildir.
Millet kavramını kabul eden, milletini seven, onunla öğünen, ona güvenen çok kişi vardır ki bu konuda elini taşın altına koymaz. Bu kişilere belki “milletsever” denebilir, fakat milliyetçi denmemelidir; çünkü o zaman gerçek milliyetçileri anmak için “çok milliyetçi” gibi garip nitelemeler ortaya çıkmakta, milliyetçilik ucuzlamaktadır.
Bir de diğer nitelikleri haiz ama âdeta ön şart olan “millet kavramı”nı yanlış algılayan, yahut onun sonsuza kadar yaşaması için çalışmayı bir yana bırakın, her hangi bir beynelmilel oluşumda eriyip ortadan kalkmasına yardım eden, buna inananlar vardır ki bunlar kendilerine ne ad verirlerse versinler milliyetçi olamazlar hattâ milliyetçiliğin karşıtları sayılmalıdırlar. Bunlar, “vatandaşçı, halkçı, ümmetçi, ulusalcı, AB vatandaşı vb” olabilirler ve bu illâki kötü insanlar, hele hâin oldukları anlamına da gelmez.
Çocuklarını seven bir babanın, başkalarının çocuklarından nefret etmesi gerekmediği yahut bir insanın her şeyden önce ailesini düşünmesi milliyetçiliğine engel teşkil etmediği gibi, milliyetçilik de başka milletlerden insanlara düşman olmayı gerektirmez. Ancak, bazı tarihî gerçeklerin ve milliyetçiliği de bilmez bazı kendini bilmezlerin yarattığı bir gerçek vardır ki, milliyetçilik düşmanlarının en büyük kozudur; çok sayıda insanın, özellikle aydının milliyetçi karşıtı olma sebebi, budur: “Milliyetçilik, kolayca ırkçılığa dönebilmektedir”.
Milliyetçiliğin iki tip rakibi vardır. Biri imparatorluk vatandaşlığı, ümmet ve benzerlerini millet yerine koymaya çalışmak veya hiç bir mensubiyeti kabul etmeyip fertçi ve dünya vatandaşı geçinmek, yani milleti üst gruplarda eritmek; diğeri alt grupları öne çıkarıp millete bir çeşit konfederasyon gözü ile bakmak (ki kabilecilik, hemşehricilik, bölgecilik vb buraya girer). Irkçılık bu ikinci tip, milleti bölücü milliyetçilik karşıtlığına girer.
Milliyetçilikle ırkçılık arasında nicelik (kemmiyet, kantite, sayı, azlık-çokluk) farkı değil nitelik (mahiyet, keyfiyet, kalite, özellik) farkı vardır. Yani ırkçılık milliyetçiliğin öncesi veya sonrası, azı veya çoğu, ilerisi veya gerisi olmadığı gibi bunun tersi de doğru değildir. Bunlar yükselen bir merdivende değillerdir ki farklı basamaklarda olsunlar. Bu yüzden ırkçıya “aşırı milliyetçi” demek kadar yanlış bir niteleme olamaz. Aşırı milliyetçi, olsa olsa milletini aşırı seven (?), onun için aşırı (!) çalışan vb anlamsız bir tipi tarif olur. Bunun gibi “azıcık ırkçı” da milliyetçi değildir.
Irkçı ırkı, milliyetçi milleti esas alır. Milliyetçi, milletini hiç bir milletten aşağı görmez, milletiyle öğünür, gururludur; ırkçı, ırkını başka ırklardan üstün ve onları aşağı görür, ırkıyla böbürlenir, kibirlidir. Milliyetçinin üslûbu bütünleştirici, tutumu barışçı, metodu yapıcıdır; ırkçının üslûbu bölücü ve itici, tutumu kavgacı ve saldırgan, metodu yıkıcıdır.