Bizim dilciler kelimeleri iki anlam dünyasına hapsederler: bir sözlük anlamı ve bir de mecazi anlam. Onlara göre kelimelerin duygusal, ideolojik, sosyolojik anlamı yoktur. Kelimelerin duygusal, ideolojik ve sosyolojik anlamları da vardır ama bizim dilcilerin bundan haberi yoktur.
Mesela ölen birisi için merhum demek, Allah'ın rahmetine kavuşmuş demektir ve islamî bir inancı yansıtır. Hiçbir inancı yansıtmayan metinler-mesela noter metinleri- merhum kelimesi yerine, ölü kelimesini kullanırlar. Soğuk, itici bir kelime: ölü. Merhum kelimesi öyle mi? Merhum, ölenle süren bir duygusal ve dinî inancı yansıtır.
Birisi hakkında müteveffa deniyorsa, bilin ki ölen o kişi, gayr-ı Müslimdir. Tabii bu arada toprağı bol olsun demenin de gayr-ı Müslim işi olduğunu söyleyelim de, Müslümanlar hata etmesin. Sorma? Koca koca adamlar bu hataya düşüyor Süheylâ!..
Son günlerde bir aktörün ölümü münasebetiyle çok tartışılan başka bir örnek vereyim. Işıklar içinde uyusun. Bu cümleyi, daha çok seküler anlayışta olanlar kullanıyor. Yoksa halkımız, Nur içinde yatsın der ve yanında başka cümleler de kullanır.
Nur içinde yatsın ile ışıklar içinde yatsın/uyusun demek aynı anlama mı gelir?
Gelin bu iki cümleden hareketle sosyo-linguistik bir analiz yapalım.
Kelimenin kökeni Arapçadır ve şu anlamlara gelir: "nûr: ışık", "envâr: ışıklar", nâr: ateş, ışık", "tenvîr: anevi, bilimsel, kültüral, irfanî aydınlatma", "münevver: manevi, bilimsel ve irfanî-kültürel olarak aydınlanmış", "minâre-menâre: ışık kulesi" demektir. Bunların hepsi Arapça nun vav rı üçlü kökünden türetilmiştir.
Nûr kelimesinin anlamsal olarak alanı, "ilahi ışık" demektir. Bu anlamlardan sadece "minare"deki anlam, "ilahı ışık" anlamından iğretilemedir. Deniz feneri demek olan "menâr" da aynı iğretileme ile yapılmıştır.
Burada anlaştıysak devam edeyim; yoksa devam etmeyeyim...Bundan sonrasını, anlaştığımız okuyucularım için yazıyorum.Muhafazakâr-dindar kitle ölen birinin ardından " Nur/Nurlar içinde yatsın" deyip kestirip atmaz. Bununla beraber "Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun" gibi dualar da eder.
Seküleristler, kendilerini muhafazakar-dindar kesimden ayırmak için başta "Nur/Nurlar içinde yatsın" yerine "Işıklar içinde yatsın/uyusun" der ve diğer duaları etmez. Zaten "Işıklar içinde yatsın/uyusun" cümlesi de seküleristler için bir dua değil, temenni veya dilektir.
Gelelim kelimenin semantik (anlambilimsel) yönüne:
"Nur" kelimesi ve türevleri Türkçe'de daha çok "ilahî ışık" anlamında kullanılır. "Nâr" kelimesi tarihi ve güncel Arapça'da "ateş" anlamında da kullanılır. Türkçe'de de aynı kullanım vardır. Yani "nâr" kelimesi "ateş anlamında kullanılır; "ışık" değil. Mesela dervişler, "Nârın da yakar, nûrun da" diyerek tevhid anlayışını ifade ederler. yani nâr da nûr da Allah'ın tecellisidir ama ikisi arasında bir nitelik farkı vardır. Kur'andaki Ânestü nâran: Bir ateş gördüm cümlesindeki nâr da ateş demektir; ışık değil.
İmdiiii....
Gelelim hüküm vermeye....
Türkiye'deki seküleristler, "nur" kelimesini sadece "ışık" anlamında kullanarak semantik olarak anlamını daraltmaktadırlar. Bu anlamlandırmada nûru elektrik, lamba, mum, çakmak, çıra, kibrit ve bilumum ışıklarla aynı kefeye konan bir tavır vardır. Ve tabii ki, yukarıdaki izahlar çerçevesinde, yapılan yanlıştır.
Ayrıcaaa...
Zihniyet itibariyle dinî inanca sahip olmayan seküleristler, "Işıklar içinde uyusun" temennisinden başka, diğer cümleleri hiç kullanmazlar.
Bir ayrıcaaaa daha...
Madem "öbür dünya" inancın yok ve ölen için Allah'tan rahmet falan dilemiyorsun, o zaman ölen kişinin bir yerde uyuduğuna niye inanıyorsun bilâder? Senin inancına göre ölen ölmüş ve toprağa karışıp gitmiştir. Onun için "ışıklar içinde uyumak" temennisi seküler bir sapma ve geleneksel inanç sistemini bir taklitten ibaret bir davranıştır.
Nur içinde yatsın/uyusun cümlesi ile Işıklar içinde yatsın/uysun cümlelerinin temsil ettiği sosyal yapılar birbirinden faklı sosyal yapılardır. Dolayısıyla, bu tür farklılıklar da sosyo-linguistik incelemeleri gerektirir ama bizim dilciler, ünlü uyumu, hâlâ ek-kök, gak-gukla meşgul olduklarından, sosyo-linguistiği ıskalamışlardır.
Namık Açıkgöz
En politik