Düşünün bir kere; sizler Şube Müdürlüğü sınavına girdiniz ve oldukça yüksek bir puan aldınız. Sizi mülakata çağırdılar, orada da sorulan sorulara doğru cevap verdiniz. Fakat çıkışta sizinle yol arkadaşlığı yapan kişi hiçbir soruyu bilemedim dedi. Sonuçlar açıklandı. Bir de gördünüz ki sorulara cevap veremeyen kişi oldukça yüksek puan almış, siz yazılı sınavınızın çok altında bir puan almışsınız. Çünkü kimlerin kazanacağı dışarıdaki paralel örgütlerce önceden belirlenmiş. Bir de atamaya esas olacak olan yalnızca sizin mülakat puanınız olacak ve yazılı sınavda aldığınız 86 ve başka puanlar hiçbir işe yaramayacaktı.
Şimdi siz böyle bir haksızlığa uğrarsanız çözümü kimden ve nereden beklersiniz? Hiç kuşkusuz ki önce hukuk yollarını zorlarsınız. Hukuk birinci başvuruda haklısınız dedi. İdare bu kararın sağından solundan kıptı bak hukuk kararlarını yerine getirdik dedi. Tabi ki yine mahkeme açıldı yine haklısınız dedi aynı tezgah yine kuruldu. Yok, efendim biz puanların ortalamasını aldık atama yaptık dedi. Bu arada haksız ve hukuksuz Şube Müdürü olup mülakatlarda birçok müdürün ve müdür yardımcının canını yakan bu kul hakkıyla göbek şişiren güruh iş başında kalmaya devam etti.
İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun dediği gibi devlet unutmaz, unutursa devlet olamaz, sakın bize devlet unuttu demeyin. Çünkü biz de biliyoruz ki devlet unutmaz fakat unutturmaya çalışanlar her zaman olur.
Danıştay’ın verdiği kararlar ne zamandan beri “Bölge İdare Mahkemeleri” tarafından bozulur olmaya başladı, bu da şaşılacak bir durum olsa da vazgeçmiyoruz.
İşte hatırlatıyor ve soruyoruz; zalimden ve zulüm yapandan hesap sormak ne zamandan beri telafisi imkânsız zararlar doğurmaya başladı?
Can yakan hukuk önünde hesap vermeyecekse nerede verecek?
Yanlışları unutup üzerine sünger çekeceksek mazlumun hakkını kim koruyacak?
Devlet ne zulüm ile ne de merhamet ile idare edilemez. Yalnızca adaletle idare edilir, ilkesi rafa mı kalktı?
1709 Şube Müdürü atama şekilleriyle devlete yeterince zarar vermedi mi, neden zararın bir yerinden dönmeyi düşünmüyoruz?..
Peki,1709 Şube müdürünün atama şeklinin vicdanlarda bıraktığı telafisi imkansız zararı kim bertaraf edecek?
Yapanın yanına kâr bırakarak kime hizmet ediliyor, bugün yanlışın hesabı sorulmasa yarın yanlışın çoğalmasına fırsat verilmiş olmaz mı?
Şu bilinmeli ki eğer bir toplumda haksızlık karşısında herkes susuyorsa erdemli insan sıkıntısı vardır demektir. Eğer bir toplumda haksızlık yapanlar ödüllendiriliyorsa o toplum erdemli olma özelliğini kaybetmiştir. Biz Türk toplumunun erdemli olduğunu düşünüyor ve vazgeçmiyoruz.
Sonuç olarak; Uğruna birçok şehit verdiğimiz aziz vatanımızda devleti itibarsızlaştıran iş ve işlemleri yapanların yanına kar kalmamalıdır. Şu bilinmeli ki kimi rahatsız ederse etsin bu milletin milli vicdanı olarak bizler hiç bir usulsüzlüğe göz yummayacağız! Bunun için biz devletimize ve milletimize yapılan her yanlışı hatırlatır ne unuturuz, ne de unuttururuz!..