Buyuruculuk, ben yaptım oldubitti anlayışı kol geziyor. Makam tefecilerinde enaniyet kibir, küçük dağları ben yarattım havası balona dönüşmüş patladı patlayacak. Amiyane bir tabirle dediğim dedik çaldığım düdük, havasında bir sürü sonradan görme kraldan daha fazla kralcı olmaya başladı.
Rahmetli Karakoç’un
“Varmıştı makama arzı hal için,
Bey dedi yutkundu eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim,
Şey dedi yutkundu eğdi başını.
Son atamalarla birlikte okullarda gördüğümüz manzara bunu yansıtmaktadır. Tek parti döneminin daha sonra farklı versiyonlarla sürdürülen çatık kaşlı devlet anlayışı sanki geri gelmiştir.
Her gün bir okulda tehdit ve şantaj haberi alıyoruz. Farklı tarzlarda uygulanan mobinglerle karşılaşan öğretmen sayısı hızla artmaktadır. Örneğin; öğretmen idareye dilekçe götürüyor almam diyor senin dilekçeni. Nasıl almazsın kardeşim bırak öğretmenin henüz ilkokul bire başlamış öğrenci de sana dilekçe getirecek olsa alıp işleme koymak zorundasın. Bir okulda öğretmenin biri dilekçesini yazıp idareye götürmüş. Çok akıllı olan Müdür Bey önce almamak için elli bahane uydurmakta öğretmen ısrarcı olunca da sana on beş gün sonra cevap verebilirim demiş. Öğretmen bana sayı numara verin deyince de dedim ya sana on beş gün sonra cevap verebilirim diye çıkışmış. Durum bize aktarılınca meselenin yalnız bununla sınırlı olmadığını gördük.
Sultangazi İlçesinde bir okul. Adını şimdilik vermeyelim. Rehberlik öğretmeni Yüksek Lisans yapıyor. Bunun için haftada bir gün izin talebinde bulunuyor. Müdür bana belge getireceksin diye işi yokuşa sürüyor. Rehberlik Merkezine sevk edilen öğrenciler var bunların belgelerini imzalayıp göndermiyor. Kendisini ziyaret ettik. Bize Özel Rehberlik okullarının işin içerisinde olduğunu düşündüğünü söyledi. Sayın Hocam Öğretmenin bir menfaat temin ettiğini mi düşünüyorsun? Yok öyle demek istemiyorum ama araştırıyorum diyor. Hocam bir yandan işlemler sürsün öbür yandan sen araştırmanı yap. Hatta öğretmeni al karşına konuş. Böyle bir davranışın yanlış olduğunu söyle. Bir iş yerinde personel huzursuzsa verim alamazsınız. Bu mesleğin temelinde iletişim vardır. Biz bu mevzuları konuşurken karı-koca oldukları belli veliler içeri giriyor. Hocam Anasınıfı yemek listesini değiştirmişsin.
Müdür: “Bir ayda kırk kilo et alınmış diyor velilere. Nerede bu et” diye çıkışıyor. Veli: “Hocam bana ne soruyorsun ben ayda doksan beş lira veriyorum benim çocuğuma her gün kahvaltı veremezsiniz” diyor bayan, olanı. “O zaman çocuğunuzu alın” diyor müdür. Bayan da erkekte sesini yükseltmeye başlıyor, ortalık karıştı karışacak. Araya girip sakinleştirmeye çalışıyoruz. Tekrar kırk kilo et alınmış diyor. Velilerden erkek olanı “Kedi trafoya sıkışmış sizin sorunuzdur” diyor. Neyse ki bir vukuat olmadan velileri gönderiyoruz. Hocam dedim “bu ifadeleriniz eğitim camiasını küçük düşürmeye yöneliktir. Okulun diğer personelini hedef yapıyorsun üstelik bu bölgede sıkça bu tür vukuatlar oluyor bence varsa bir sorun kendi içinizde çözün. Soruşturmalık bir durum varsa da yasal yollarla gereğini yapın”
Anasınıfından sorumlu Müdür Yardımcısını ve öğretmenleri velilere hedef eden bir okul Müdürünün yönetimden ne kadar anladığını sizlerin takdirine sunuyorum. Buna benzer onlarca okulda dışarıdan gelen birini karşılama adabı edebi diye bir şey yoktur. Bırakın yasal olarak görevlerini Türk örf ve adetleri adeta ayaklar altına alınıyor. Selam veriyorsun doğru dürüst almıyor ya da yüzüne bakmıyor. Vermiyorsun hiç olmasa bize bir selam verebilirdiniz deniliyor. Garip bir yönetim anlayışıyla karşı karşıya bulunuyoruz ve selam. Herkesi tenzih ederim ancak Müdürlüğü sınava girip kazanma şansı olmayan sonradan görmelere aslında çok görmemek lazım. Üstelik devletin gittikçe çatık kaşlı olması sağlanmaya çalışılan bir dönemde, demek ki efendilerine benzemeye çalışıyorlar!...