Kimileri Ecdat deyince merak ediyorum. Acaba bu insanların Ecdadı kimdir diye. Hadi bazı kişilerin isimlerini telafuz ettiler varsayalım. Mesela Süleyman Şah bizim Ecdadımızdır diyorlar diyelim. Peki bu Süleyman Şahın da bir babası ve atası yok muydu? Olmaz olur mu? Onun da hem atası hem de mensup olduğu bir Milleti vardı. Onları Ecdat olarak kabul ediyor musunuz? Evet diyorsanız Türk Milleti deyince hemen atılıp ırkçılık yapıyorsunuz demeyeceksiniz. Eğer Türk kelimesinden bile rahatsızlık duyuyorsanız o zaman Ecdadı kelimesini ağzınıza alıp kullanmayacaksınız. Bu ikilemi yaşarsanız sizden şüphelenmek gayet doğal olur.
Ecdat dediğiniz zatların Bey olmasının bazı temel ölçüleri vardı. Neydi bunlar. Birincisi Töre idi. Yani töre gereği kut almasıydı. Kut alması için birçok aşamadan geçmesi gerekirdi. Bu da ancak töreyi Bey den üstün kılmakla mümkündü.
Törenin temelinde ne vardı?
Adalet vardı.
Adalet neydi?
Yer ile gök arasındaki direkti. Onu çekip alırsanız Gök kubbe tepenize çökerdi.
Törenin tabiatı güneş gibidir, küçülmez daima ve bir bütündür. Parlaklığı her zaman aynıdır, adaleti eksilmez ortadan kaybolmaz. Herkese aynı muameleyi yapar. Törenin girdiği memleket baştan aşağı kayalıkta olsa nizama girer, herkese nasip verir. İyi kötü herkese eşit muamele eder.
Ecdat bu töreye sıkı sıkıya bağlıydı peki sizin bağınız nedir?
Eğer Ecdat ile uzaktan yakından ilginiz varsa töre Beyde önce geliyorsa Ecdattan daha önemli demektir. O zaman töreye uymak zorundasınız. Töre adaleti emrediyorsa onunla hükmedeceksiniz. Peki adaletle hükmediyor musunuz?
Bir tek kişi bile hayır diyorsa etmiyorsunuz demektir. O zaman siz töreyi de tanımıyorsunuz demektir ki töreyi tanımayan ecdadı hiç tanımaz. Dahası töresi olmayanın ecdadı olmaz. Burada da bir ikilem görüyoruz.
Üçüncü nokta şudur ki tarih şuuru bir Milli bilinçtir. Yani sizden önce ecdadınızın yaşadığı başarılarla övünmek Milli bir duygudur.
Siz de övünüyor musunuz?
Evet!
Bu duyguyu taşıyan kişilere Milliyetçi denilir. Tabi ki Milliyetçiliğinde çeşitli yorumları vardır. Ecdadın herkes üstün görmek ayrı bir bakıştır. Ecdadıyla övünmek ayrı bir bakıştır. Bu da Milliyetçiliğin farklı dereceleridir. Irkçılık kafatasçılık boyutuna ulaşan bir Milliyetçilik anlayışı ile bunu ret eden ancak sadece atasını tanıyıp onu referans göstermekte bir Milliyetçiliktir. Peki hal böyleyken siz Milliyetçiliğin her türlüsünü ayaklarınızın altın alırken nasıl bir ecdat kavramını öne sürüyorsunuz. Eğer Milliyetçiliğin her türlüsünü ret ederseniz savunduğunuz Milliyetsizlik değil midir?
Milliyetsiz olanların ecdadı olur mu?
Olmayan bir ecdattan mı bahsediyorsunuz diye sormak abes mi kaçar?
Dördüncü husus Ecdat ile birlikte onun kutsadığı uğrunda can verdiği değerleri de içselleştirmek gerekir. Mesela Bayrak indirmemek için seve seve can verilir. Siz Suriye de Süleyman Şah Türbesini taşırken Bayrağı indirmedik diye halka vazü nasihat ediyorsunuz.
İndirmediyseniz o bayrağı Türkiye sınırına nasıl taşıdınız?
Toprağı beş metre derinden on metre çapında keserek ve altına tekerlek koyarak mı taşıdınız?
Yoksa oradaki direği söküp bayrağı da usulüne uygun ipinden çözüp katlayıp mı getirdiniz?
Belki de öyle de değildir Bayrak hala orada dalgalanıyordur ondan bayrağı indirtmedik diyorsunuz. Vatan toprağı da ecdat için kutsaldı bu toprakları tek kurşun atmadan terk ederken ecdada layık olabildiniz mi?
Çünkü töre gereği vatan toprağı kutsaldır ve uğrunda can verilir. Demek oluyor ki bir karar vermeniz gerekiyor. Ya ecdat gibi yaşamayı yani töreye uymayı seçersiniz, ya da ecdat kelimesini bir daha ağzınıza almazsınız. Aksi ikilem olur diğer bir deyimle takiye olur. Onun için “A-inesi iştir kişinin lafa bakılmaz” demiş ecdat!