İnancını ve tarihini bilen gençler yetiştirmek geleceğimizin teminatıdır. Bu söze itirazı olan var mı? Sanmıyorum, marjinal insanlar hariç herkes amenna der. Fakat canımızı acıtan bu değerleri sadece sözde bırakıp halkın bu duygularını istismar etmenizdir.
Önce o gençlere medeniyetimizin gereğini yaşayarak sizler göstereceksiniz ki gençler örnek alsınlar. Denilir ki Alpaslan Malazgirt’te savaşmadan önce bu coğrafyaya Alperenler göndermişlerdi. Yaşantılarıyla buralarda yaşayan Hırıstiyan yerlileri kendilerine hayran bırakmışlardı. İnsanlar merak eder bunlar kimdir, hangi dine mensupturlar diye. Yöredeki insanlar Türk ve Müslüman olduklarını öğrenince kitleler halinde Müslümanlığı seçerler.
İnancımız kula kulluk etmeyi ret ediyor sizler bunu teşvik ediyorsunuz.
İnancımız adaleti emrediyor siz adaletsizlikle ünleniyorsunuz.
İnancımız emaneti ehline verin diyor siz ehil olmayanları tercih ediyorsunuz.
İnancımız liyakatı ve ehliyeti önemseyin diyor siz liyakatsizliği önceliyorsunuz.
İnancımız merhametli olun diyor siz sizden olmayanlara acımasız davranıyorsunuz.
İnancımız haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diyor. Siz susmayanı cezalandırıyorsunuz.
İnancımız kindarlığı ret ediyor siz kindarlığı teşvik ediyor hatta kindar bir gençlik istediğinizi söylüyorsunuz. Yazsam listeler yetmeyecek kadar çok sayıda değer tahrifatınız vardır.
Tarihimizin bize öğrettiklerinin yanında bile geçemiyorsunuz.
Şimdi söyledikleriniz ve yaşadıklarınız arasında bir tezat yok mudur? Sizden korkanlar, ürkenler hatta nefret ediyorlar demeler bir şeylerin yanlış olduğunu göstermez mi? İşte size inançlarımızdan sadece bir örnek
İmam Azam yolda yürürken tanıdık birinin kendisini görünce yönünü değiştirdiğini fark ediyor. Buna üzülen İmam kendisine seslenip durmasını istiyor. Adam mahcup bir şekilde durup İmama doğru yürüyor. İmam Azam niçin benden yüz çevirdin sana karşı bir kusur mu işledim, diye soruyor. Adam Estağfurullah Ya İmam- I Azam. Falan tarihte senden şu kadar para borç almıştım onu ödeyemediğim için utancımdan yolumu değiştirdim, mesele sizinle değil benimle ilgili. Hay Allah diye çıkışır İmam. Derki biz o parayı sana hediye etmiştik sen borç mu sanmıştın. Sana iyicene açıklayamadığımız için şimdi mahcup olma sırası bizdedir. Sırtına hafifçe dokunarak hakkını helal et kardeşim deyip yoluna devam ediyor.
Kendisine borçlu bir insanın kalbi kırılmasın incinmesin, gönlü olsun diye belki yalanı bile göze alacak kadar engin bir ruh halinden insanlar benden korksun beni öcü görsün mantığına gelen bir anlayış. Bu medeniyetten ne kadar kopuk yaşadığımızın çevremize bakarak anlaya biliriz. Tüccar, esnaf, memur, işçi neredeyse korkmayan, ürkmeyen kendisini ifade etmeye çekinmeyen kalmamış gibi. Bugün okulları gezerken karşılaştığımız manzara başlı başına içler acısıdır. Öğretmen çok şeyden şikayetçi ancak cesaretini toplayıp derdini bile anlatma yürekliliğini gösteremiyor. Çünkü bastırılmış ürkütülmüş ve bir nevi tahakküm altına alınmıştır. Bir yandan insanlar benden incinmesinler diye çırpınan bir anlayış öbür yandan isterlerse benden nefret etsinler önemli değil önemli olan benim onlar üzerinde baskı yoluyla da olsa bir etkimin olmasıdır anlayışı. Bu ceberut anlayışta ne yazık ki yeri geldiğinde Mevlana’yı, Yunus Emre’yi İmam Azamı referans göstermekten çekinmiyor, kaçınmıyor. Yazık! Herkes bir şeylerle aldatıyor.