Daha önce görevlendirme olan İstanbul’un yirmi beş ilçesine İlçe Milli Eğitim Müdürlerinin 15 Şubat 2015 tarihinden itibaren kadro verilmiştir. Oysa Milli Eğiti Bakanlığı 2014 Mart ayında çıkarttığı yasayla Milli Eğitim de Şube Müdürleri hariç neredeyse bütün kadroları görevden almış ve bunun yerine görevlendirme sistemini getirmişti. Bu son İlçe Müdürleri atamaları göstermiştir ki amaç mevcutları temizleyip yerine kendi kadrolaşmasını gerçekleştirmektir. Hükümetin bunu yapmaya hakkı yok mudur? Elbette İl ve İlçe Müdürlerini değiştirme hakkına sahiptir. Bizim itirazımız bu kadar alavere dalavere yapmayadır. İstanbul da ki Yirmi beş İlçe Müdürüne kadro verip on beşine vermediniz ve bir tanesinin görevini uzattınız. Peki ölçünüz nedir? Bu insanları göreve getirirken hangi ölçülerle aldınız, görevini uzattıklarını hangi ölçüyü esas alarak uzattınız ve görevlerini uzatmadıklarını da hangi ölçüleri dikkate alarak bu işlemi yaptınız.
Ölçüsüzlük ve kuralsızlığın hakim olduğu Devlet anlayışında siz hiçbir ahlaktan ve değerden bahsedemezsiniz. Çünkü ölçülü olmak ve kurallı olmak hayatın her anında düzen ve intizamdır. Düzenin ve intizamın olmadığı yerde kargaşa yaşanır, kaos yaşanır dolaysıyla başarı gelmez. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz en büyük problemde budur. Tezatlar denizinde boğulan bizi değil beni önceleyen isterse kainat alt üst olsun yeter ki benim dediğim olsun anlayışı her alana hakim olmuştur. Gözü dönmüş bir takım makam köleleri her türlü değeri bu makamlara feda ederek azad olduklarını sanıyorlar. Oysa daha bağımlı daha çok köleleştirildiklerinin farkında bile değildirler. Atadım git çalış, görevinden aldım git başka yerde çalış. Ben senin her şeyinim diyen efendilerinin boyunlarında taktıkları ve birilerine peşkeş çektiklerinin farkında bile değiller.
Dün gerçekleştirilen Müdür, Müdür Yardımcıları kıyımında imzası olanların bir kısmı da bugün için bir mağduriyet yaşamaktadırlar. Yarın görevden aldıkları okul Müdürleriyle aynı okullarda derse girerlerse kimse şaşırmamalıdır. Görevi uzatılanlar sözde kadro alanlar da kendilerini fazla emniyette görmemelidirler. Yarın onlara sıra gelmeyeceğini kimse garanti edemez.
İleriki yıllarda yani olurda Türkiye Cumhuriyeti günün birinde normalleşme sağlanıp artık kuralı kaidesi olan, sistemli çalışan bir devlet olur ise o zaman şunların hesabı kimden sorulacak.
1-Dışarıdan yani sistemin işleyişinde değil de başkasından talimat alıp adam harcamanın adı görevi kötüye kullanmaktır. Bunu cezası yasalarda bellidir. Bu cezaları kim ödeyecek.
2- Müdür Değerlendirmelerinde silinen puanları kim sildi? Bu evrakta tahrifata girmez mi? Giriyorsa bu suçun bir bedeli varsa kim bu bedeli ödeyecek.
3-Mülakatlardan önce hazırlanan listeler ve bunların e posta yoluyla ağlarda dolaşmaları tespit edilmiş ve savcılara suç duyurusunda bulunulmuştur. Bu çete suçunun içerisinde yer alanların tamamı gün ışığına çıkartıldığında hangi İlçe Müdürü, Şube Müdürü, hatta bu işin içerisinde bulunan sendikacı paçasını kurtara bilecektir.
4- Görevini kötüye kullanan, evrakta tahrifat yapan,makam gasp eden, irtikap suçu işleyen devlet memurluğu yapa bilir mi? Elbette yapamaz. Sizlere bu usulsüzlükleri yaptıranlar görevden alındığınızda maaşlarınızı ödeyecekler mi?
4- Savcılarda bulunan dosyalar için kaymakamlıklardan izin istendi ve şimdilik bu Kaymakamlar soruşturmaya izin vermediler. Günü gelip kaymakamlar değişir ve Savcılara buyurun inceleyin derse tozlu raflardaki dosyalar indirildiğinde hangi şube müdürü ve ilçe müdürü kendisini kurtarabilecektir.
Sonuç olarak herkes ektiğini biçecektir. Kendileri biçmek istemese birisi gelip onlara ot yoldurcaktır.