Yüzüne bacaklarına ve karnına darbe alan adam sürekli ah sırtım diyormuş. Sonunda içlerinden biri dayanamamış ve sormuş. Kafayı mı yedin be adam biz hiç senin sırtına vurmadık ki niye ah sırtım deyip duruyorsun? Adam kanlar içindeki başını kaldırmış ve “eğer sırtım kuvvetli olsaydı siz bana bu şekilde vurabilir miydiniz” diye cevap vermiş. İsrail’in Ortadoğu da yediği her haltı dayısına güvenerek yaptığını bilmeyen yoktur. Dayısı çıktı dedi ki yeğenimin bundan sonraki başkenti Kudüs’tür işi bitirdi.
Dayın varsa işin kolay yoksa yediğin dayak yanına kar kalır. İslam coğrafyasında yaşanan sıkıntıların ana kaynağı bir bucuk milyarlık bir ümmet olduğuyla övündüğü halde son iki yüz elli yıldır dayısının olmamasıdır. G7 veya BM de veto hakkını kullanabilen bir devleti de ne yazık ki yoktur. Peki neden yok? Vermiyorlar demek yerine gerçekten hakkımız mıdır diye sormak lazım gelir.
Peki Müslüman’a düşmanın silahıyla silahlanın diye bir emir var mıdır?
Evet vardır.
Niçin bugüne kadar gereği yapılmadı?
Çünkü dünya düşkünlüğünden buna vakit ayrılamadı. Yüce Allah’ın yerin altından yerin üstüne fışkırttığı hazineler bilime-teknolojiye-yatırıma harcamak yerine hovardaca harcandı.Bölük pürçük olmuş Arap coğrafyasında gün geçmiyor ki bir skandal duyulmasın. Kimi milyar dolarlar harcıyor futbol takımı alıyor, kimi gezilere beş yüz mercedes arabayla gidiyor, kimisi milyar dolarlık düğün yapıyor, kimisi bekaret satın alıyor, kimi tablo satın alıyor, kimisi altın klozet yaptırıyor ve başka. Sanayi, ilim, bilim hak getirte. Çağır Coni ya da Sam Amcayı imzala beş yüz milyar dolarlık anlaşma silahmış sanayi imiş ne uğraşacaksın.
Efendim bunları yapan halk mıdır?
Bir avuç muktedir yapıyor halkın elinde bir şey yok diyecek olursanız size cevabım haşa siz Allah’ın ayetlerini inkar mı ediyorsunuz, olacaktır.
Çünkü hüküm açıktır. “Nasılsanız öyle idare edilirsiniz” O halde demek oluyor ki halkın yönetenlerden bir farkı yoktur.
İdare edenlerin iktidar hırsları, lüks yaşamaya olan hastalıklı ruhları, aile efradını zengin etme hastalığı, halk ile aralarına duvar örüp başarılı başarısız hiç fark etmez iktidardan gitmeme inadı gibi yüzlerce neden sayabiliriz. Oyunlar-tezgahlar-algılar-komplolar neyi sayarsanız sayın; Müslümanlar gerçek anlamda Kurani yaşamıyor. Herkesin bir Şeyhi var, onun İslam anlayışı nasılsa İslam’ı öyle biliyor ve ötekisini düşman olarak görüyor. Adeta Ortaçağ karanlığı yaşanıyor, madde mananın önüne geçmiş din adamları bile ya makam ve mevki ya da dünyalıkların içine gömülmüşler. Tevhid birliği herkesin ağzında ancak herkesin kendisine göre bir tevhid anlayışı var ondandır ki bu konuda da birlik sağlanamıyor.
O halde 1071 yılından beri sancağı eline alan Türk Milleti tek umut olarak kalıyor. Ancak bunu artık Balkanların içlerine kadar giderek değil Hazar kıyılarında ve Kafkas Dağlarındaki kardeşleriyle yapabilir. Bizim Kızılelmamız Orhun’un kaynağından içerek, Ötüken den yola çıkmakla mümkündür. Aleme Nizam verme hükmümüzün olmasını isteyen herkes bilir ki, bu kadar dünyalık şehvete gömülmüş Arap Coğrafyasıyla hiçbir yere varılamaz. Bizlere düşen millet hissiyatını güçlendirmek, birliğini sağlayıp Ümmet’e el uzatmak ve yeniden büyük Medeniyet’e yelken açmaktır.