Bugün Arnavutköy’de koruma infaz memurluğundan öğretmenliğe geçen ve bu yıl göreve başlayan bir kardeşim ev bulmamız için bizden yardım istedi. Bu sebeple oturup konuşurken ilk defa göreve başlayan bir koruma infaz memurunun 13500 lira ile işe başladığını, şimdi ben 9800 lirayla işe başlıyorum, dedi. Evliyim çocuklarımı da getiremedim, çünkü ev bulamıyorum. Bulduğum evler 6000-7000 lira arası beni aşıyor bu yüzden tutamıyorum. Ortada kalmıştım, sağ olsun bekar bir arkadaşım bana evini açtım onun yanında kalıyorum.
Yalnız bu değil kendi bölgemizde gittiğimiz birçok okulda sosyal medyada klavye şövalyeliği yapanların iddialarının aksine öğretmenin asıl gündemi geçim sıkıntısıdır. Bugün için yeni göreve başlayan bir öğretmenin 9800 lira gibi komik bir ücretle çalışmasıdır. Arnavutköy’de gibi İstanbul için taşra sayılabilecek bir ilçede 4000 liralara ev bulamama problemidir.
Öğretmen tüm göstergelere göre ciddi anlamda maddi kayıp yaşamış ve açlık sınırının altına itilmiştir. Türk Eğitim Sen ve Türkiye Kamu Sen’in yetkili olduğu 2003-2009 yılları arasında öğretmenler ciddi maddi imkanlar sağlanmışken yetkiyi kaybettikten sonra ne yazık ki tüm memurlar her yıl kayıp yaşamıştır. Örnek mi istiyorsunuz işte size örneği: 2009 yılı ocak ayında öğretmen 1150 lira maaş alırken gram altın 43 liradır. Yani öğretmen maaşıyla 27 gram altın alabiliyordu. Bugün ise ilk göreve başlayan öğretmen 9800 lira alıyor ve bu parayla ne yazık ki yalnızca 10 gram altın alabiliyor.
Ancak ne hikmetse kimi üye avcıları öğretmenin gündemini saptırıp asıl sorunlara parmak basmaktan çok uzak durmakta acaba bir istismar alanı bulup burada birkaç üye devşirir miyim telaşına düşmekteler.
Sendikal alan ne yazık ki yıllardır eğitim çalışanlarına bir şeyler kazandırmak yerine kendilerine bir şeyler kazandırmanın hesabı içerisinde olanlarca kirletilmiştir. Hatırlarsanız bir dönem her şeye hakim olma hevesinde olanlar kendileri dışında hiçbir eğitim çalışanına hayat hakkı tanımama gayretine düşmüşlerdi. Yapılan haksızlıklar bizler tarafından kamuoyuna yansıtılınca bunun sürdürüle bilir bir yol olmadığı görüldü ve en azından bazı konularda kurallar işlemeye başladı.
Şimdi bir başka menfaat gurubu sendikal alnı kirletme uğraşısındadır. Son günlerde Eğitim çalışanlarını dahası öğretmenleri en çok meşgul eden kısa adı ÖMK olan Öğretmenlik Meslek Kanunu oldu. Oysa 2006 yılında kariyer basamakları için sınav yapılırken bu kadar dillendirilmemiş öğretmenler bu denli istismar edilmemişti. O günlerde kimseden ses çıkmazken Türk Eğitim Sen o günde bu işin sınavla olmaması gerektiğini savunmuştu. Daha sonra 14 Şubat 2022 tarihinde 7354 No’lu karar ve 31750 sayılı resmi gazetede yayımlanan 1 Ocak 2023 te yürürlüğe girecek şekilde bir kanun düzenlendi. Bu süreçte yine Türk Eğitim Sen ciddi tepki vermişti. Adına kısaca ÖMK denilen Öğretmenlik Meslek Kanunun içinin boş olduğunu öğretmenin derdine derman olmayacağını söylemişti. Bizler kararlı bir şekilde itirazımızı sürdürüp Türkiye’nin her ilinde gerekçelerimizi dillendirirken ne yazık ki bazı sendikalar ne aşırırım, ne kopartırım aymazlığında bu konuyu istismar peşine düştüler.
Geldiğimiz noktada kimi siyasiler ve siyasetin paralelinde söylem geliştirip öğretmeni başka bir istismar alanına çekmeye çalışanlar vardır. Bu kişilerin asıl maksatları öğretmenin asıl gündeminden uzak, dertlerinin problem çözmek değil problem yaratmak olduğunu her ortamda görüyoruz. Elbette yukarıda bir tek örnekte olduğu gibi herkes kimin öğretmene dün ne kattığını bugün ne katacağını görecektir.