Türkiye Kamu Sen bu yıl için üye sayısında yaklaşık yüz bin artış sağlayarak tüm sendikalardan daha fazla büyüdü. Ancak memurun içinde bulunduğu ekonomik şartlar sendikal tercihleri daha çok etkilemeliydi diye düşünüyoruz.
Çünkü Memur; Kamu Sen’in yaptığı son toplu görüşmede memur maaşıyla bin dolar alabiliyorken bugün dört yüz dolardan daha az döviz alabiliyor. Bu da yaklaşık iki bucuk kat yoksullaştığının resmidir. Memur 2010 yılında 90 kuruşa aldığı bir litre sütü bugün on beş liraya aldığını ve fiyatının on beş kattan fazla arttığını yaşayarak görüyor. Beş litrelik sıvı yağın 12 liradan 180 liraya çıktığını ya da ev ve araba fiyatlarındaki artışı, arabası olanın aracına yakıt doldururken zorlanması ve başka. Hepsi alanda konuşuluyor. Son Mayıs enflasyonun %73 çıkması ve son 24 yılın zirvesini bulmasının da farkındadır. Bu şartlar altında memurun var olandan çok daha büyük bir reaksiyon göstermesi bekleniyordu.
Soruyorsun; iyi güzel de kardeşim enflasyon Temmuz 2021 de %19 iken Ağustos ayında % 5+7 ye imza atıp bu çok büyük kazanımdır diyen sendikaya halen üyesin, bu nasıl çelişki!..
15 Mayıs tarihinde yapılan sendikal mutabakatlar bir gerçeği daha ortaya koymuştur. O da memurlarımızın sendikal tercihlerinin nedeni büyük oranda maddi kazanımlar, rahat bir geçim değildir. Başta Milli Eğitim olmak üzere birçok kurumda kurallı, kaideli, sistemli, adalete ve liyakate dayalı bir yönetim anlayışı isteme arzusu hiç değildir!..
Peki, memur sendikal tercihini neye göre yapmaktadır?
İşini kaybetme endişesi her türlü kaygının üzerindedir. Bu da ister istemez bazı memurların daha çok bir takım günlük endişeler ve ortada dolaşan boş tehditleri ciddiye aldığı aman bana zarar gelmesin düşüncesinde olduğunu bize gösteriyor. Halbuki asıl olan bireyin güveneceği tek gücün devlet olduğu bilincinde olmasıdır. Falan cemaat, dernek, vakıf, sendika adına ne derseniz deyin sizin iş güvencenizin garantisi olamaz. Olsa o zaman ortada devlet yok demektir, devletin yerini bu yapılar almış demektir. Bu da devleti çirkin emellerine alet ederek onu bir sopa gibi kullanmaya çalışan devleti bilmeyen devlet dışı mahfillerin eline geçtiği izlenimini verir. Eğer memur böyle inanıyorsa önce memuru böyle düşündürenler utanmalıdır. Sonra da devlete en büyük kötülüğü yapan bu kişiler mutlaka cezalandırılmalıdır.
Ancak şu gerçek nedense hep örtülüyor. Memurun büyük oranda üye olduğu sendikanın geçmişte birlikte yol yürüdüğü bazı yapıların bugün devletin kara listesinde olduğunu unutuyor ya da görmüyor. Ya da mülakat süreçlerinde ele geçen belgelerin bir gün hesabı sorulmayacak mı sanıyorlar.
İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun çok doğru ve yerinde ifadesiyle “Devlet unutmaz, unutursa devlet olamaz” sözünü ölçü aldığımız zaman dün akil insan olanların ve bu yapıları destekleyenlerin bir gün hesap vereceklerini memur görmelidir.. Ayrıca bugün yasaklı ve mensuplarının birçoğunun görevden alındığı sendikayla birleşip ayrıldıklarını ve hala bu sendikanın yönetim kademesinde bu yapıların var olduğunu da bilmelidir. Hal böyle olunca bu sendikayı kendisine iş garantisi olarak görenler gün gelecek yanılacaklarını anlayacaklardır.
Sonuç olarak elbette memurun tercihine saygı duyacağız ancak bu tercihin her türlü korku ve endişeden uzak gerçekten tercih olması kaydıyla. Kimden, nereden, nasıl gelirse gelsin memura gelen her türlü baskı ve tehdit mutlaka bir gün son bulacak ve yetki değişecektir. Umarız bu geç olmaz çünkü yetkinin değişmediği her gün memurun aleyhine olacaktır.