İslam'da kural olarak dilencilik yasaklanmıştır. bunun tek istisnası; bir kimsenin çalışamayacak derece de güçsüz hale gelmiş olması ve zaruri ihtiyaçlarını karşılayamamasıdır. Buna göre dilencilik bir kazanç yolu değil, zaruret haliyle sınırlı bir ruhsattır.
Kur'an'da da dilencilik insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir tutum olarak değerlendirilmiştir. (Bakara,2/273) Ancak, ihtiyacından dolayı isteyenin, zenginlerin mallarından belli bir hakkı olduğu bildirilmiştir. (Zariyat, 51/19) Hz. Peygambere hitaben de "İsteyeni azarlama." (Duha, 93/10) buyrulmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.), yeni Müslüman olan bazı kimselerden dilencilik yapmayacaklarına dair söz almıştır.
Ayrıca hadislerde elinin emeğiyle geçinme imkanı varken dilenenlerin, özellikle mal biriktirmek için avuç açıp isteyenlerin aslında cehennem ateşi talep ettikleri bildirilmiştir. ( Müslim, Zekat, 105). Bunların yüzsüzlük ederek dilenmelerine karşılık ahrette yüz etleri soyulmuş olarak Allah'ın huzuruna çıkacakları ifade olunmuştur (Buhari, zekat, 52).
Her konuda olduğu gibi inançlarımız bu konuda da bize çarpıtılarak öğretilmiştir. "Aman ha sizden sadaka isteyenleri geri çevirmeyin, gelen zat Hızır Aleyhi selam olabilir." Yada "Başında olan bir belayı defneder." Tıpkı tevekküldeki gibi. Bu ne demek oluyor? İnsanları tembelliğe alıştır, beleşten geçinsinler. Diğer bir tabirle üretmeden tüketsinler. Nitekim zabıtaya yakalanan bir dilenci "Böyle rahat geçinmek varken neden çalışıyım" diyor. Bu şekilde dinin konuyla ilgili kullanılmasını ise teşvik ediliyor.
Her hafta camilerde hem de makbuzsuz para toplanmasının müftülüklerce duyurulması dilencilik değil de nedir. Özellikle cuma günleri camilerin içene girerek para toplamada yarışan dilencilere niçin göz yumulur. Ramazan ayı geldiğinde biçerini, traktörünü bağlayıp köy köy, şehir şehir dolanarak Allahın adını anarak para toplamak ne anlama geliyor. Bakın sizinle bir anekdotu paylaşayım. Cuma namazlarına gittiğim mahallemiz camiinde yıllardır dilenen bir bayan hep "Eşinin askerde olduğunu, çocuklarına bakacak kimsesinin olmadığını söyler."
Bir gün cami çıkışı köşede bekleyerek ne olacağını gözlemeye başladım. Ne görsem cemaat dağıldıktan sonra bir binek arabası gelip dilenen bayan ve çocuklar toplayıp götürdü. Ertesi hafta erkenden giderek özellikle beklediğimde ise camiye elli metre mesafede bir araba aynı dilencileri getirerek bırakıp gitti. Bunlar ise cemaatin camiden çıkışı esnasında sığırcık kuşları misali Allah'ın adını bağırarak dilenenlerdir. Tüm bunlar İslam'da olmadığı halde neden önlenemez.
Artık insanların dini duyguları sömürmesine bir son verilmelidir. Dilencilik yapanlara, dilenciliğin dinde yerinin olmadığı öğretilip, dilenciliğin önüne geçilmelidir. Yok bundan anlamıyorlarsa, oldukça ağır cezai müeyyideler uygulanmalıdır. Çünkü en ağır vergileri ödeyen bizlerin paralarıyla kurulmuş fakire fukaraya yardım kuruluşları oluşturulmuştur ihtiyacı olanlar tespit edilerek ihtiyaçları oralardan karşılanmalıdır. Din adamları da fetvalar vererek bizleri bir yerlere yardıma zorlamamalıdır.
Kaldı ki sadakayı da zengine değil fakire yıkmışlar, fakiri fakire soydurmaktalar. Ayrıca yardım yapacaksam ben fakiri bulup yardım yapmalıyım. Neden kişi kapıma kadar veya namaz kıldığım camiye kadar gelip de beni rahatsız etsin ki. Hani inancımız gereği "sağ elin verdiğini sol el bilmeyecekti." Şimdi öylemi, sadakayı verende alanda adeta şov yapar durumda, bu dada sadaka olmaktan çıkıp çalışmadan kazanmak anlamına gelmektedir. Dilenci kazanıp parasına para katarken sadaka veren kişide ne iyi ne yardım sever kişiymiş dedirme peşindedir.
Ne acı ki, bu duruma insanları iten onlara alın teri dökmeden para kazanmasının yolunu açanlar da bilinmeli ki, başka şeylerin dilenciliğini yapıyorlar. Kurulan bu sistemde kurulan bu kapanlara kuranlar ve kurulmasına vesile olanlar düşeceklerdir.