İnsanoğlu doğuşundan ölümüne kadar hep güzel şeylerin hayalini kurar, kendini onlarla avundurur. Hayalleri gerçekleşirse gör o insanı, dünyalar onun olmuş, görünüm değişmiş, mutluluk ve haz zirve yapmış, çılgınlar gibi sevince gark olmuştur. Birde o hayallerine birileri tarafında müdahale edilerek yok edilmişse, işte o zamanda gör o insanı, yaşam zevki kalmamış, hiç bir şeyden tat almayan bir an önce dünyanın sonunun gelmesini beklercesine içine kapanıp başka alemlere giden sonuçta ise divane olup hastanelere düşerek derbeder bir yaşam sürer. Öyle olunca üç günlük dünyada şen şakrak mutlu ve mesut yaşamak varken neden her şeyin zehir edildiği insanlıktan çıkaracak olan hayallerimizle oynanıp onlarını yok edilmesine çalışılır ki. Yani bazıları kendi çıkar ve mutlulukları için başkalarının hayalleriyle oynamaktan çıkar elde edip haz alabilir. Bu durumun insanlığın töresinde ve inançlarında yer almadığı, bir başkalarının da kendi hayalleriyle oynadığını göremeyecek kadar kör duyamayacak kadar sağır olmamalıdır. Demek ki hayallerle oynayanlar insanlıktan nasibini alamayan zavallılardır.
Çocukluğumuzda derelerde balık tutar, suyunu içer ,yazın sıcaklarda serinlemek için o derelerde çimerdik. Şimdilerde ise o derelerin yanından geçerken burnumuzu tıkayıp geçtiğimiz gibi su içinde bir tane canlı göremeyip simsiyah bir nesnenin aktığını görerek mide bulantısından hörüyoruz. O dereler ki bize can veren değil, canımızı alan birer canavara dönüştürülmüştür. Üç beş zenginin daha da zengin olması adına işletmelerinin atıklarını denize taşıyan yollar olmuşlar. Yollar olmakta da döküldükleri koca deryaları oksijensiz bırakmış Müsilaj diye bir şey üreterek pis koku ve hastalık yaymanın yanında bir tane canlı türü bırakmaksızın öldürmüştür. Temiz kalan bir kaç dereyi de HES'ler kurarak kurutmuş, maden aramaları ve taş ocakları açarak bitirmişiz. Geriye kuruyan ağaçlar, bitirilen çiftçilik ve yok olan hayvancılık bırakmışız. Bir taraftan su tasarrufu yapın derken diğer taraftan elimizdeki su kaynaklarını yok etmeninin yolunda hızla ilerlemişiz. Bunlar hayallerimizle birlikte geleceğimizi de çalma değil de nedir?
Sadece suyumu kirletip yok etmişiz, elbette değil. Topraklarımızı da sudan beter hale getirmişiz. Yıllarca tabiatta dönüşüme uğranmayan atıkları doğaya atarak devasa çöplüklere dönüştürmüşüz. Tarım arazilerini betonlaştırmak suretiyle ekilen alanları daraltıp gıdayı dışarıdan almaya başlamışız. Kalan toprakları ise yanlış işlettirerek çoraklaştırmışız. Anızlarla birlikte canlılarıda yakmış, ormanları keserek ve yakarak heyelanlara vesile olmuş, maden arıyoruz diye halkın tepesine asit ve taş yağdırmışız. Yaylaları ve sahilleri betonlaştırarak tabiatın dengesiyle oynamışız. Dere yataklarına ev ve iş yeri yapılmasını teşvik ederek sellerin taşmasına vesile olmuşuz. İlaçlama ile başta arılar olmak üzere çoğu canlıları yok edip tabiatın dengesini bozarak üretimi düşürmüşüz. bilinçsiz yapılan avcılıklarla denizlerde olduğu gibi orman ve topraklarında dengesini bozarak gene denen canavarı halkın başına bela etmişiz.
Bunlar yetmiyorcasına kimliksiz, kişiliksiz ve insanlıktan nasibini almamış kişilerle işbirliğine gidilerek bazılarını zengin ederken, bazılarını açlığa mahkum etmişiz. Vatandaşı açlıkla terbiye etmeye kalkıp her türlü girdileri dışarıdan yandaşlara ithal ettirerek zam üstüne zam yapmışız. Cumhuriyetin tüm birikimlerini satarak çalışanları işsiz, alınan paraların nerelere gittiğini soranı memleketin bekasını saldırıyor diyerek içeri atmışız. Okumak isteyen gençlerimize sınav engeli ve sınava giriş parası getirirken Suriyeli ve Katarlılara üniversitelerimizin kapısını sonuna kadar açmışız. Zor şartlarda okuyup ülkeye hizmet etmek isteyenlere iş vermeyerek yurt dışına beyin göçünü teşvik etmişiz. Çalışana emekli olmaması için yaş hattı getirip, emekli olanları sadakaya muhtaç ederken yandaşları on bir yerden yüz binlerce maaş alacak şekilde beslemişiz. Sağlık hizmetlerinde dünya devi oluyoruz diye yaptırılan hastanelere hasta garantisi verdiğimiz yetmezcesine hastaneleri o garantileriyle yabancılara pazarlamışız.
Devleti soyanlar hakkında soruşturma açılsın dendikçe yargıçlar kafasını kuma gömmüş, meclis araştırması açılsın deyince küçük ortağın oyları da alınarak ret etmişiz. Yapılanlarla ilgili bilgi istendiğinde sır, "Çatlasınız da patlasanız da yapacağım" diyerek devlet işlerini ihalesiz vermeye devam etmiş. yanlışları söylemek, dış güçlerin uşaklığına soyunmak, ülke huzurunu bozmak ve boş kasnak misali dönmek olarak lanse edilmiş. Halk en basitinden meyve alamadığı için bir birinin bahçesinden üç beş meyve çalmayı karın doyurma olarak görmüş. Hırsızlık o kadar artmış ki yurt dışından gelenlerle çeteler oluşturularak yapılmaya başlamış. sokaklar mafya ve çetelerin savaş alanına döndürülüp, masum insanlar ölmeye başlamış. İktidar verdiği her müjdenin akabinde zamlar gelmeye, enflasyon ve işsizlik düşük gösterilerek aklımızla alay edilmeye başlanmıştır. Daha neler neler. Bunlar hayallerimizi çalmak değil de nedir. Biz doğuştan başlayıp ölünceye kadar kurduğumuz hayallerimiz bunlar olmadığına göre, hayallerimizi bile cehenneme döndürüp diri diri mezara gömmüşlerdir.